59.Bölüm

1M 41.3K 204K
                                    

♠️

"Geçti." dediğimde, Elif'in yanına oturmuş ve onu kollarımla sımsıkı sarmalamış bir halde bulmuştum kendimi ve nazik kalbim beni olduğu kadar bana şaşkınlıkla bakan Bora'yı da sersemletmiş olmalıydı. Dışarıdan bakıldığında anlaşılması güç bir kümenin içine girmiştik üçümüz de ve ben normal zamanda, asla Bora ve Elif'ile beraber aynı kümeye girmeyi kabul edemezdim. Bunu Bora da kabul etmezdi. Fakat hayat öyle enteresandı ki, bazen böyle senaryolar yazıyordu ve bizler de sadece oynamak zorunda kalıyorduk.

Elif'e sarılmak yerine bu salondan kalkıp gidebilirdim ya da Elif'in gitmesi konusunda diretebilirdim ama bunların hiçbiri, bana hiçbir şey kazandırmazdı. Çok nazik bir kalbin var gerçekten de Naz, ben de inandım. Farkında bile değilsin ama şimdi Bora'nın hayranlığını kazanıyorsun. Omzumda çaresizce ağlayan kadın, yıllar evvel bir seçim yapmış ve Bora'dan vazgeçmişti; şimdi kıskanmak sadece onun payına düşebilirdi fakat öyle bir durumdaydık ki, kimsenin kimseyi kıskanmaya takati yoktu.

Konuşmadık.

Elif çaresizce, ne kadar olduğunu bilmediğim bir süre ağlamaya devam etti. Toparlandığında ise banyoya gideceğini belirterek kollarım arasından doğruldu.

Çünkü bazen, asla konuşmaması gereken insanlar da birbirlerini hiç konuşmadan teselli edebilirlerdi.

Kafamı kaldırdığımda Bora ile göz göze geldik. Gözlerinin karasında oluşan düşünceleri açık açık okuyamıyordum ama bir şeyler anlatıyordu bana. Konuşmadan. Gülümsedim. Gülümsedi.

"Kahve içer misin?" diye sordu.

"Olur." dedim.

Mutfağa gitti. Belki de bir uzaklaşmaydı bu. Dinlenme ihtiyacı hissediyordu. Dinlenmeye ihtiyacı vardı. Bugün yaşadığımız hiçbir şeyi kaldıramıyor, dahası Elif ve benim böylesi bir yakınlık kurmak zorunda kalmamızı kendisine yakıştıramıyordu. Bunu söylemesine gerek yoktu; ben biliyordum.

Elif banyodan çıktığında, Bora da hazırladığı üç fincan kahve ile salona geri geldi. Hiç konuşmadan kahvelerimizi yudumlarken, Bora'nın açtığı televizyonda rastgele bir kanalı seyrediyorduk. Ve de aslında hiçbirimizin televizyon seyrettiği falan yoktu. Zaten Bora'nın, evlilik programı izlediğimizi fark etse kanalı derhal değiştireceğini biliyordum. Mesela böyle bir an'ı da hiç yaşamamıştık ama bazen yaşamaya gerek olmadan bilebiliyordu insan.

Bu kadar bildiğim şey olduğunu yeni fark ediyordum.

♠️

Yerin altımdan çekildiğini hissederken, fısıldayan bir kadın sesi dolduruyordu kulaklarımı.

"Koltukta tutulacak her yeri... Yukarıya çıkarsaydın keşke." diyordu, fısıldayan kadın. Sırtım yeniden yumuşak bir zeminle birleştiğinde, başımın altında pamuk kadar yumuşak bir yastık olduğunu hissetmiştim.

"Burada yatması daha uygun." dedi Bora. Fısıldamıyordu; fakat yumuşak bir tınıda, şefkatle konuşmuştu.

"Doğru... Bizim burada yalnız kalmamızı hoş karşılamayabilir... Yanlış bir şey düşünmesin." dedi kadın, fısıldayarak. Elif o Naz! Üzerime, tüy hafifliğinde bir şeyin örtüldüğünü hissettim.

"Yanlış bir şey düşünmez ama gözümün önünde uyusun. Benim de içim rahat etsin... Onun da." dedi Bora. Fakat gözü önünde uyuduğum yoktu; sırtını hafifçe bana dönmüştü ve Elif'le aynı koltukta karşılıklı oturuyordu. Zaten senin de uyuduğun yok Naz! Bora, daha rahat uyuyabilmem için beni L koltukta her zaman uyukladığım şekilde, hiç de kısa olmayan kısa kenara doğru yatırırken uyanıvermiştim fakat muhabbete dalıp uyandığımı belirtmek için çekiniyordum.

Maça Kızı 8Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin