67.Bölüm

741K 41.6K 88K
                                    

Hayatın beni, bilmem kaç oy ve yorum olmazsa bölüm yok dedirttiği yere geldik sevgili okurlar! Tabii ki şaka yapıyorum ve fakat bölümler arası bu kadar oy ve yorum farkı, beni bayağı bir şaşırtıyor. Bu uçurumun sebebi ne, anlamıyorum.
Sizleri seviyorum.

♠️

Ciğerlerimi deniz kokusu yerine hastane kokusu dolduruyordu. Işınlanmanın icat edilmediğini düşünmem gerekirse, Garipçe'deki küçük çay bahçesinden hastaneye nasıl geldiğim hakkında hiçbir fikrim yoktu. Bir çocuğun ağlama sesleri kulaklarımı doldururken gözlerimi açmıştım. Hande, ağlamaktan şişmiş kıpkırmızı gözleriyle bana bakıyordu. Bana ne olduğunu ve buraya nasıl geldiğimi sorsam da cevap vermek yerine, hemşireye sesleniyor ve doktor çağırmalarını söylüyordu.

Biraz sonra, "Nazlı Hanım, nasıl hissediyorsunuz?" diye sordu, beyaz önlüklü bir kadın. Gözlerime ışık tuttuktan sonra, işaret parmağını takip etmemi istedi. "Baygınlık geçirmişsiniz ama şimdi iyisiniz," dedi. Halbuki ben iyi değil tuhaf hissediyordum. Doktor, benimle muhatap olmak yerine Hande ile kapı önünde fısıldaşarak bir şeyler konuştuktan sonra içeriye Eren girmişti.

"Naz..." dedi Hande, titreyen bir sesle.

"Anıl..." diye devam etti Eren. "Naz, Anıl trafik kazası geçirdi," diyebildi en sonunda. Kolumdaki serum iğnesini acı içinde çıkartırken, Esin'le telefon konuşmamızı hatırlamıştım. Odadan çıktığımda karşılaştığım koridorda, nereye gideceğimi dahi bilmeyerek, amaçsızca koşmaya başladım.

"Ağzından tek kelime dahi çıkmadı," dedi Eren, sıkıntılı bir sesle. "Saatlerce tek kelime etmeden ameliyathanenin önünde bekledi. Bomboş bakıyordu hepimize." Yaşadıklarım böyle özetlenebilse de hissettiklerim ve o günden bende kalanlar özetlenemeyecek kadar ağırdı.

Anıl soru sorarcasına, "İlk ameliyat çok uzun sürmüş," dedi.

"Hatırlamak bile istemiyorum," dedi Eren ve derin bir nefes aldı. "Hani senin için yapabileceğimiz hiçbir şey yoktu, ama Naz gözümüzün önünde eriyordu. Ağlamıyor, yerinden kalkmıyor, öylece oturuyordu."

"Şok hali," dedi Gökhan.

"Panik atak geçirmesinden korkuyorduk, yalnız bırakamıyorduk. Ameliyat bittikten sonra yoğun bakımın önünde başladı aynı süreç. Zorla bir şeyler yedirip içirdik... Günlerce ağzından tek kelime çıkmadı. Sonra Amerika'daki profesör bizim gündemimize yerleştiğinde, hep beraber oturduk hesap kitap yaptık," dedi Eren.

Anıl alaylı bir ifadeyle, "Mal varlıklarınızın total hesabını çıkarmanız uzun sürmemiştir," dedi.

"Naz'ın ilgi alanı hesaplamak. Kendine gelmiştir böylece," dedi Gökhan sempatik bir tonlamayla.

"Gerçekten de öyle oldu," dedi Eren, gülerek. "Matematiğin gerçekten onu hayatta tuttuğunu o gün anladım." Aslında tam olarak öyle değildi. Anıl'ı hayatta tutmak için bir umudum doğmuştu sadece. "Ama tabii yetmedi, yetiremedik... Naz'ın hayata dönmesi beni sevindiriyordu ama herkesin hayalleri yıkılmaya başlamıştı."

"Sonra?" dedi Anıl, merakla.

"Sonra..." dedi Eren ve iki saniyelik bir es verdi. "Hande'yle sık sık başbaşa konuşmaya, Hakan'la mesajlaşmaya, köşe bucak uzun telefon konuşmaları yapmaya başladı ve işe girdiğini söyleyerek ortadan yok oldu..."

"Kıbrıs?" dedi Gökhan.

"Anıl'ın durumu git gide daha kötüye gittiği için Naz'ı boşladım. Sesini telefonda da olsa duyduğum için her şeyin yolunda olduğunu düşündüm. Bir kumarhaneyi dolandırmaya kalkacağı aklıma bile gelmedi doğrusu," dedi Eren.

Maça Kızı 8Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin