Bu yolda benimle olduğunuz, günlerime eşlik eden yorumlarınız için çok teşekkür ederim. Her zaman, hepsine cevap veremiyorum fakat hepsini okuyorum ve okumaya da devam edeceğim. Araya girdiğinde, iletişimde olacağımız yer yorumlar kısmı olacak zaten.
Eğer beni takip ederseniz, başka bir okura verdiğim cevap sizin sorunuzun aynısı olduğu için sizi yanıtsız bıraktığımı zaten göreceksiniz. Zira aynı soruyu soran herkese cevap vermem mümkün değil; bunu da buraya not düşeyim...
Geriye dönüp, oylamadığınız bölümleri oylarsanız sevinirim. Sizleri çok seviyorum. 🙌🏻♥️
♠️
Bora'nın etrafını yastıklarla sararak Hande'nin yatağına yatırdığı Şekerlik'i kontrol ettikten sonra mutfağa geçtim. Açtım. Kahvaltı yapmamıştık. Muhtemelen ben ne kadar açsam Bora da o kadar açtı fakat ben kahvaltı hazırlamakla falan uğraşmak istemiyordum; Bora'ya çaktırmadan bir şeyler atıştırsam, çok mu ayıp ederdim acaba? Herhalde Naz!
"N'apıyorsun burada?" diye sordu Bora, mutfağa geldiğinde.
"Kahvaltı hazırlamakla falan uğraşamayacağım... Sen zenginsin, dışarıdan söyleyelim." dedim, sitemli bir ifadeyle. Bora yüzüme anlamsız bir şekilde baktıktan sonra buzdolabını açtı ve dolaptan beş tane yumurta çıkartarak tezgahın üzerine koydu.
"Dışarıdan yemek yemeyi çok fazla sevmiyorum." dedi, mırıldanarak. Ve dolapların kapaklarını açarak bir şeyler aramaya başladı. Sanırım bu sana bir sinyal Naz; mutfakla barışman lazım.
"Bu bana sinyal falan değil inşallah?" dedim, kaşlarımı kaldırarak.
"Ne sinyali?" diye sordu, şaşkınlıkla.
"Ben öyle yemek falan yapamam kusura bakma... Canım isterse kekti poğaçaydı yaparım... Ya da öyle bazen zeytinyağlı falan... Yani canım onları yemek isterse değil, onları hep yerim de... Canım yapmak isterse yaparım, yapmak istemezse yapmam yani." dedim, ciddi bir ifadeyle. Bora'ya yemek yapacaksın ya Naz, cumartesi!
"Yapmazsan yapma Nazlı." dedi, yumurtaları bulduğu bir kaseye kırarak. "Bizim zaten yemek yapmakla görevli bir yardımcımız var... O yokken de hiç aç kalmadım. Doyururum karnımı ben bir şekilde." dedi. Sonrasında, kendi oraya koymuşcasına rahat bir şekilde bulduğu kavanozdaki unun birazını yumurtaları kırdığı kaseye ekledi.
"N'aptın ya?!" diye sordum, hafif yüksek çıkan bir sesle. Bora'nın bakışları bana çevrildi. "Ölçmedin unu!" dedim, dehşet içinde. Naz!
"Sen gitsene içeriye sevgilim... Sana verdiğim kağıdı incele haydi." dedi, yapmacık olduğu belli, yumuşak bir ifadeyle.
"Tuzu bari ölçüyle koy?" dedim yalvarırcasına. Bora derin, çok derin bir nefes aldı.
"Tamam tamam... Kahvaltı hazırlıyorsun sonuçta bize. O kadar kusur kadı kızında bile olur... Sen de böyle bir insansın ne yapayım?" dedim, sıkıntılı bir ifadeyle. Hande'nin üzerine en son bıçakla yürümüştün Naz. Sıkıyorsa Bora'nın da üzerine yürüsene... "Bıçakla üzerine yürüyecek hâlim yok sonuçta..." dedim, mırıldanarak.
"Yani..." dedi, göz kırparak.
"Senin silahın nerede?" diye sordum, merakla.
"N'apacaksın silahımın nerede olduğunu?" diye sordu, şaşkınlıkla. Sanırım kendisini ölçüsüz omlet yaptığı için öldüreceğimi düşünüyordu fakat bıçaktan bahsetmek beynimde çağrışım yaptığı için konu buraya gelmişti.
"Merak ettim... Şekerlik'le oynarken ne yaptığını..." dedim.
"Arabada. Çıkartmadım hiç yukarıya." dedi ve eline aldığı çatalla kaseye asla ölçü kullanmadan koyduğu malzemeleri çırpmaya başladı. Sanırım tariflere uymak konusunda birazcık takıntılıydım. Sanırım mı, birazcık mı? NAZ CİDDİ MİSİN SEN YA?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Maça Kızı 8
General Fiction"Verdiğim acıyı silebilmek için her bir saç telini öpmek istiyorum," dedi. Önce nefes almayı bıraktım. "Ama bazen öpünce de geçmez," dedi. Buz kestim. ... BU HİKAYEDEKİ OLAYLAR TAMAMEN HAYAL ÜRÜNÜDÜR VE GERÇEK KİŞİ VE KURUMLARLA BİR İLGİSİ BULUN...