1 Ocak 2017, İstanbul...
Rengarenk ışıklarla bezenmiş İstanbul gözlerimi alırken, insanların yüzlerinde gördüğüm telaşı izliyordum. Bir sene daha, gerçekleşmeyen hayallerle tamamlanırken, yeni gelen seneden de aynı hayalleri dilemekten usanmayan herkes sevinç içindeydi. Değişen ajandalar insanlar için umut demekti. Ve fakat, bazen büyük bir heyecanla alınan, bazen bir derginin hediyesi olan, bazense bir markanın eşantiyon ürünü olarak verilen o yeni ajanda, hayatın içinde devamlı kez eskimekten ve söz konusu üç yüz altmış beş gün tamamlandıktan sonra tekrardan yenilenmekten ibaretti. Bu bir kısır döngüden başka bir şey değildi.
Yeni bir yıl umut demek değil, yeni bir sayı demekti.
İnsan, gün ile ayın sayısal değerlerinin yanına, üç altmış beş gün geçirdiği yılın sayısal değerinin ardışığı olan dört haneli sayıyı ekliyor ve yepyeni şeyler yaşıyordu fakat aslında yaşadığı her şey öncekilerle aynıydı. Her gün kalkıyor, günü yaşıyor ve günün sonunda başını yastığa koyuyor ama ısrarla yeni gelen seneden bir şey dilemekten vazgeçmiyordu. Sağlık, mutluluk, aşk, para, huzur diye başlayan listenin sonu gelmezken yıllar gelip geçiyordu ve insan ısrarla bekliyordu.
Ben yeni sayıdan hiçbir şey beklemiyordum.
"Hey! Yine sigaraya kaçtın!" dedi Hande, beni azarlarcasına.
"Geri sayımda 0 durmamıştır, eksi 1'den devam etmeye başlamıştır da Allah bilir kaçtadır." dedi Anıl, gülerek. Bakışlarım buz gibi deniz gözlerine çevrilmişti. Bana 1993'ten beri aşık olmayan, 2017'de mi aşık olacaktı?
"Geri sayımda bizi satıp sigaraya kaçmakla kalmadı neredeyse mekanın bahçesine taşındı, dakikalardır burada!" dedi Hande, kaşlarını çatarak.
"Zaten sen geri sayımda hiçbir şey görmeyerek avaz avaz bağırıyordun. Vallahi Naz kadar heyecanlıydın sayarken." diye araya girdi Anıl, şakacı bir tavırla. Ardından buz gibi deniz gözleri gözlerimi buldu. "Mutlu seneler güzelim." dedi.
"Bu yıl senin olsun." dedim Anıl'a, tebessüm ederek. Anıl, ben konuşurken eline aldığı telefonu kulağına götüremeden ses hoparlörden yayılmaya başlamıştı.
"Sevgilim! Seni çok özledim. Bu ayrı geçirdiğimiz son yılbaşı..." diye başlamıştı Ayça, WhatsApp'tan gönderdiği ses kaydında fakat ben devamını dinleyemeden Anıl telefonu kulağına götürmüştü. Anıl'ın gözlerinin parıltısından anlaşıldığı üzere sevdiği birisi olan kimseye tek kişilik bir dilekte bulunmamak gerekiyordu.
"Asıl 2017 senin yılın olsun." dedi Anıl, bir dakika on dokuz saniye sonra. "Özgürleşmeni diliyorum en çok." diye devam etti. Her insanın sevdiği birisi adına dilediği dilekler olurdu fakat Anıl tanıdığım en farklı insandı çünkü normal şartlar altında kimse kimseye özgürlük dilemezdi. "Benim aşkıma tutsak olmaktan vazgeç!" diyor Naz.
"Bugünün dünden farkı yok, yeni yıl dilekleri bir saçmalık." dedim, gözlerimi devirerek.
"Öyle mi?" dedi Anıl, küçük bir kahkaha atarak. "Dilerim ki..." diye devam etti. "Dilerim ki..." dedi bir kez daha, vurgulayarak. "Hayallerine sığmayan bir yıl olsun bu. Gerçekçi olmanın aklına bile gelmediği bir yıl..." dedi ve yanağımdan makas aldıktan sonra sigarasını söndürüp içeriye girdi. Ben Anıl'ın arkasından bakakalırken, Hande'nin kolumu çimdiklemesiyle kaşlarım çatılmıştı.
"Ne?" dedim, onu tersleyerek.
"Kendin için bir şeyler iste artık, bırak elalemi!" dedi Hande, sitemle.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Maça Kızı 8
General Fiction"Verdiğim acıyı silebilmek için her bir saç telini öpmek istiyorum," dedi. Önce nefes almayı bıraktım. "Ama bazen öpünce de geçmez," dedi. Buz kestim. ... BU HİKAYEDEKİ OLAYLAR TAMAMEN HAYAL ÜRÜNÜDÜR VE GERÇEK KİŞİ VE KURUMLARLA BİR İLGİSİ BULUN...