Sevgili Maça Kızı 8 Ailesi,
Geri sayımda son 3'teyiz! Bütün bir hafta boyunca, yorumlarınızdan uzak kaldım, öncelikle bunun için sizlerden özür dilerim. Hepsini okudum ama hepsine dönemedim. İki bölümdür alıntısız ilerlediğimizin de farkındayım fakat kritik anlardayız, cesur davranamıyorum. Yorumlarınız, oylarınız, hafta boyu gösterdiğiniz sevginiz, ilginiz ve desteğiniz için çok teşekkür ederim.
İyi ki varsınız! Sizleri çok seviyorum. 🙌🏻🤗💛
♠️
Balo salonundan, davetlilerden evvel ayrılmıştık. Geldiğimiz gibi helikopterle dönmüyorduk. Şoför koltuğunda Selim'in oturduğu minibüse Aydın, Begüm, Gökhan, Bora ve ben binmiştik.
Aydın, minibüsün hareket etmesiyle beraber sıkıntılı bir nefes verdi ve bakışlarını Bora'ya odakladı. "Sırada ne var?" diye sordu, merakla.
Bora'nın bakışları Aydın'a çevrildi. "Sırada..." dedi, sessizce. Birkaç saniyeliğine gözleri Gökhan'ın gözlerinde oyalandı. "Beklemek var. Mehmet bir hamle yapıncaya dek, 8 Kasım'daki sevkiyatı patlatmak için çalışmalara devam edeceğiz. Konuştuğumuz gibi."
"Kara," dedi Gökhan, lafa girerek. Begüm, çantasından çıkardığı kulaklığı takmış ve telefonunda bir şeyler yapmaya başlamıştı. "Fazla cesur gördü seni... Ben 8 Kasım'dan pek emin olamıyorum."
Bora, kendinden emin bir ifadeyle, "Konuşuruz," dedi. Elimi avucuna aldı. "Var daha 8 Kasım'a... Şimdi bekleyeceğiz. Bekliyor gibi görüneceğiz ama planımızı bozmak yok. Sakin..."
Aydın başını Bora'yı onaylar gibi sallarken, Gökhan gülümsedi. "Eee gemi patladı üzerine bir şampanya patlatmak yok mu?" diye sordu.
"Yatla açılabiliriz," dedi Bora, gülerek. "Patlayan gemiye ithafen..." Sesinden ve ifadesinden tatsız bir neşe akıyordu.
Geminin patlaması, Mehmet Şahindağ'dan alınan bir çeşit intikamdı. Bora bunu yapmaya mecbur kalmıştı. Riskliydi fakat buna rağmen, bu mecburiyetten kaçmamıştı. Sesinden ve ifadesinden akan tatsız neşe ise bu duruma pek uygun değildi. Belki itiraf ederdi, belki de etmezdi fakat Bora, intikam alırken hazla dolmuştu. Ya da Kara, Naz.
Caner Kozan bizi kaçırdığında, Bora esir olmasına rağmen öyle güçlüydü ki, sanırım bu gece onun gözlerinde bu gücün benzerini görmüştüm. Hükmediyordu. Kim olduğunu asla unutmuyor ve kendisine fazlasıyla güveniyordu. Oyunu her zaman kurallarına göre oynuyor ve iyi bir oyunbaz olduğunu sergilemekten kaçınmıyordu. Kuralları vardı, karşısında konuşan kişi iki kez düşünüyordu, herkesle samimiydi ve fakat bir o kadar mesafeliydi.
Kara, matematiğimi alt üst eden bir denklemdi.
♠️
Begüm bizimle değildi, bu gece yeteri kadar sıkıldığını bahane ederek eve dönmüştü. Gökhan, Aydın ve Bora'nın eğlence anlayışı ile onun eğlence anlayışının ne kadar farklı olduğunu tahmin etmek zor değildi. Aslında Begüm, Bora'nın olduğu yerde ne kadar eğlenebiliyordu, bu da tartışılır bir meseleydi. Bu Bora'nın umurunda değildi ama sanırım Gökhan biraz, hatta belki de birazdan daha fazla bozulmuştu.
"Yaşlandın dedi oğlum bana..." diyordu, Bora'ya. Bora ise Gökhan'ı umursamıyordu. Sırtını koltuğa yaslamış, beni de kendisine çekmişti. "Hızlı zamanlarım geride kaldı çünkü bir kız arkadaşım var ama yaşlanmak falan... Daha neler lan!"
"Ulan eskiden sarhoş olur gidip kumar oynardın," dedi Aydın, gülerek. "Dün gece, neredeyse merdivenlere kusuyormuşsun, iki adım atamamışsın..." Kolumda, Bora'nın parmak uçlarının hareketini hissetmeye başlamıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Maça Kızı 8
General Fiction"Verdiğim acıyı silebilmek için her bir saç telini öpmek istiyorum," dedi. Önce nefes almayı bıraktım. "Ama bazen öpünce de geçmez," dedi. Buz kestim. ... BU HİKAYEDEKİ OLAYLAR TAMAMEN HAYAL ÜRÜNÜDÜR VE GERÇEK KİŞİ VE KURUMLARLA BİR İLGİSİ BULUN...