"Üzerine kusacağım bir kez daha dönersem... Magazincilere öyle yakalanmak istemiyorum." dedim, fısıldayarak.
Gözlerini kapattı ve nefesini yüzüme sıkıntıyla üflemek suretiyle başımın daha çok dönmesine sebep oldu. Sakinleşmeye çalışıyordu. Kollarına yığılabilecek kadar kendimde değil gibiydim; kokusu beni öldürecek kadar güçlüydü. Gözlerini yeniden açtığında, elimden tutarak çıkış kapısının tersine doğru hızlı adımlarla yürümeye başladı. Temiz havayı teneffüs etmek için durduğumda, onun durmaya niyetinin olmadığını, beni çekiştirmeye başlamasından anlamıştım. Yine de biraz öncenin aksine hareketleri daha yumuşaktı.
"Hemen açılın!" diye otoriter bir sesle konuştuğunda, etrafıma bakmayı akıl etmiştim. Veya oksijenle beraber, beynim çalışmaya başlamıştı. Bora, beni bir yata bindiriyordu.
"Neden yata biniyoruz? Bırak beni ineceğim ben! BEN YATA FALAN BİNMEYECEĞİM ALLAH ALLAH!" diye neden bağırdımı bilmeyerek, elimi elinden kurtarmaya çalıştım.
"Rahat dur artık!" dedi, dişlerinin arasından. Beni kendine daha çok çekmiş, kıpırdamamam için ellerini belime koymuştu. Bu yakınlıkta, beynime oksijen gitmediği için, sakinleşmeye hazır kıvama geliyordum. Ben sakinleşmek istemiyordum! Bağırmaya devam etmeyeceğimi ya da kaçmaya yeltenmeyeceğimi düşünmüş olacak ki, belimdeki güçlü ellerin gevşediğini hissettiğimde onu hızla ittim. Ve galiba bunu beklemiyordu; geriye doğru küçük bir adım kadar sendelemişti. Karadan uzaklaşmış ve denizin ortasında durmuştuk.
"BIRAK BENİ! DOKUNMA BANA!" diye öfkeyle bağırdım. Dahası, bana dokunduğu falan yoktu. Ama belki dokunmaya kalkardı; tedbir almakta fayda vardı.
Gözlerini sımsıkı yumduğunda, ne kadar sinirli olabileceğini kestiremiyordum. Sessizliğinden nefret ediyordum. Onun da bağırıp çağırıp, benimle kavga etmesini, bana dün akşamın hesabını vermesini istiyordum.
"BEN SENİN SARMAŞ DOLAŞ GÖRÜNTÜ VERECEĞİN BİR OROSPU DEĞİLİM ANLADIN MI?!" diye bağırdım. Sımsıkı yumduğu gözlerini açtı. Bakışlarında öfkeden başka bir ifade yoktu. "KAPTAN! İNECEĞİM BEN MÜSAİT BİR YERDE, BU ADAMLA AYNI YATTA YOLCULUK YAPMAK İSTEMİYORUM!" diye seslendim, etrafıma bakınarak. Ardından, birazcık ötemde duran Bora'nın öfkeli bakışları gözlerimle buluştu. Dudaklarım aralandığında, hızlıca konuştu.
"Sakın! Tek bir kelime dahi etme Nazlı. Ayıldığında konuşacağız!" dedi, dişlerinin arasından.
"NE KONUŞACAĞIM BE BEN SENİNLE? SARMAŞ DOLAŞ GÖRÜNTÜ VERECEĞİM MAGAZİNDE BEN, ÇABUK İNDİR BENİ!" diye bağırdım. Kolumdan sertçe tutarak, bir kaç büyük adım attı ve beni de peşinden sürükledi. Saniyeler içerisinde kendimi, buz gibi suyun içinde bulmuştum. Beni denize mi atmıştı?
"AL İNDİN!" diye bağırdı, öfkeyle.
"MANYAK MISIN SEN.....BENDEKİ DE SORU! MANYAKSIN TABİİ....VE SEVGİLİSİ OLMASINA RAĞMEN........BAŞKA BİR KADINLA OYNAŞACAK KADAR ADİ.....ŞEREFSİZ!" diye denizin içinde, bağırmaya başladım. Titremeye başlamıştım ama içimdeki öfke ateşi, buz gibi suyun soğukluğunu bile unutturuyor; yangınım sönmüyordu. Yata çıkmak için merdivenlere doğru hızlıca yüzdüğümde, merdiveni kendine doğru çekti.
"Ayılmadan çıkmayacaksın oradan!" dedi, tehditkar bir sesle. Umrumda bile değildi! Donarak can versem bile onun karşısında aciz duruma düşmeyecektim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Maça Kızı 8
General Fiction"Verdiğim acıyı silebilmek için her bir saç telini öpmek istiyorum," dedi. Önce nefes almayı bıraktım. "Ama bazen öpünce de geçmez," dedi. Buz kestim. ... BU HİKAYEDEKİ OLAYLAR TAMAMEN HAYAL ÜRÜNÜDÜR VE GERÇEK KİŞİ VE KURUMLARLA BİR İLGİSİ BULUN...