Bora'nın elini daha çok sıkmaya başladığımda yutkundum ve Eren'in öfkeli gözlerine rağmen, sıcacık bir tepki vermesini bekledim. Sekiz saniye boyunca, ortamda ölüm sessizliği oluşmuş, Eren üç adım ötemizde bize bakıyordu. Bakışları, tahmin ettiğim üzere gitgide daha da yumuşarken sessizliği bıçak gibi kesen, Bora'nın sesi oldu.
"Merhaba... Bora." dedi, sağ elini Eren'e doğru uzatmıştı.
"Eren Erdal." dedi Eren. Bora'ya elini uzatmış, onunla dört saniye boyunca tokalaşmış ve yeniden bakışlarını bana çevirmişti. Gülümseyerek, Bora'nın elini bıraktım ve ona doğru bir adım attım. DÜNYANIN EN TATLI İNSANI OLMAN GEREKEN BİR YER VARSA, ORASI DA BURASI NAZ!
"Nazlı Alaca!" dedim, gülümseyerek ve iki adım daha atarak, kollarımı Eren'in boynuna doladım. Ellerini, sırtıma yerleştirmiş bana sımsıkı sarılıyordu.
"Çok özledim Naz!" dedi Eren, boğuk çıkmıştı sesi. Birbirimizi görmediğimiz her günün, konuşmadığımız her saatin acısını çıkartmak istercesine sarılıyordu bana. Kollarımı boynundan ayırdığımda, Eren'in yüzüne kocaman bir gülümsemenin yayıldığını görmüştüm.
Bora, eliyle Eren'in oturması için tekli koltuğu işaret ettiğinde, biz de havuza karşı olan ikili koltuğa Bora ile yan yana oturmuştuk. Bora, sol kolunu koltuğun kenarına koymuş, bacak bacak üzerine atmış, sağ kolunu da omzuma dolayarak, bedenimi kendine doğru çekmişti; kendimi daha güvende hissettiğimi düşündüm. Büyük oyna Naz, Eren'i inandırmak zorundasın.
"Eee Eren? Naz'ına kavuştun sonunda!" dedi Hande, alaycı bir sitemle.
"Yaa öyle." dedi Eren, bakışları hâlâ Bora ve benim üzerimdeydi. Arkasına yaslandı ve o da bacak bacak üzerine attı. "Evini kapatmışsın Naz." Ah Eren ah, zaten bundan haberin vardı senin. Acaba lafı bu eve getirerek, ne söyleyeceksin? Başlıyorduk sanırım.
"Evet. Malum artık Bora'yla yaşıyoruz." dedim, başımı hafifçe kaldırmış, Bora'ya bakmıştım.
"İnsan yarını düşünmeli... Pardon bu senin cümlen miydi yoksa Naz?" dedi Eren, imalı bir tavırla.
"Ne içersin?" diye sordu Gökhan, bana yardımcı olmaya, konuyu dağıtmaya çalışıyor gibiydi.
"Esspresso." dedi Eren, bakışlarını Gökhan'a çevirmişti ve hiç gülümsemiyordu. Sanırım Hande ve Gökhan'ın gereksiz yakınlıklarına sinir olmuştu. Hande'nin de yüz hatlarından gerilmeye başladığı belliydi. Gökhan, başıyla Eren'i onayladıktan sonra salona doğru ilerledi. "Biraz yalnız kalmak istediğini söyledin, olanlara bak. Bambaşka bir resmin içindeyiz." dedi Eren, ellerini hafifçe kaldırmış, etrafa bakıyordu.
Anıl'ın hastalık sürecinden bahsediyordu. Yanılmıyorsam ya da yanlış hatırlamıyorsam, Kıbrıs'a gitmeden evvel ona yalnız kalmak istediğim yalanını söylemiştim. Ben de hatırlamıyorum Naz, yapmışsındır.
"Eee sen neler yapıyorsun?" diye sordum, Eren'e. Öne doğru eğildiğimde, Bora omzundaki elini koltuğun arka tarafına sabitlemişti. Yüzünde rahat olduğunu gösteren bir ifade vardı.
"İş güç." dedi Eren, umursamaz bir tavırla. Konuyu değiştirmeye çalıştığımın farkındaydı.
"Tabii Amerika'ya gittin geldin... Birikmiştir işler." dedi Hande, Eren'e gülümsemeye çalışarak.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Maça Kızı 8
General Fiction"Verdiğim acıyı silebilmek için her bir saç telini öpmek istiyorum," dedi. Önce nefes almayı bıraktım. "Ama bazen öpünce de geçmez," dedi. Buz kestim. ... BU HİKAYEDEKİ OLAYLAR TAMAMEN HAYAL ÜRÜNÜDÜR VE GERÇEK KİŞİ VE KURUMLARLA BİR İLGİSİ BULUN...