Günden güne büyüyen Maça Kızı 8 Ailesi'nin her bir üyesine ilgisi, alakası, oyları ve yorumları için çok teşekkür ederim. Desteğiniz benim için önemli. Sizleri seviyorum. ♥️🌻
♠️
"Ve... Kendi içimdeki savaşta, kazanmasını istediğim tarafı-" dedim ve telefonunun ekranına baktım. "Dört saat yirmi bir dakika önce gösterdim ben. Burada kalmıştık değil mi? Verdiğin cezalardan sonra, ilk olarak kendimle alakalı olan şeyi itiraf etmemi istemiştin?" dedim. Sevişmeye başlamıştım onunla; abisi damat olan bir kız yüzünden bölünse de, bence her şey açıktı.
Yüzünde hiçbir ifade yoktu. Gözünü dahi kırpmadan, beni izlemeye devam etti. Bir dakika, on üç saniye sonra, nihayet konuştu.
"Yerinde olsam bu savaşta hiçbir tarafı desteklemezdim. Hatta bu savaşa derhal bir son verir ve tarafları yok ederdim." dedi. Böyle dedi; çünkü o er ya da geç aklını dinleyecekti. Yüzümde acı dolu olduğunu sandığım bir gülümseme peyda olmuştu.
"Taraflardan birini yıllardır yok edemedim. Diğerini ise yok etmek istemiyorum. Ama sen benim için... Yok edebilirsin. Yapabilirsin bunu. Yap o zaman Bora. İstediğin buysa yap. Mesela şimdi... Bana gerçek cezamı ver. Sözünden çıkmaması, kardeşini sana karşı korumaması, sana yalan söylememesi gereken bir emir kuluna vereceğin cezayı ver. Öyle bir canımı yak ki... Herkes yerini ve haddini bilsin." dedim. Masanın üzerindeki pakete uzandım ve bir sigara yaktım. Yirmi dört saat sigara içmemin yasak olduğunu söylemişti madem, canımı yaksındı.
"Söndür o sigarayı." dedi. Ambale olmuş, ya da serseme dönmüş gibiydi, sesi zor çıkmıştı.
"Cık. Söndürt." dedim, damarına basa basa.
"Nazlı! Beni zorlama!" dedi. Ses tonundaki öfke oldukça açıktı. Bu öfkenin sebebini tahmin edebiliyordum. Onun savaşı da zordu tabii; ama benim içimdeki savaşta, benimle beraber kendisini desteklemesini istiyordum. Sigaranın dumanını yüzüne üfledim. O da bir insan Naz; sabrının sonu olabilecek bir insan. Ve muhtemelen, sabrının sonuna yaklaşmıştık.
Bileğimi nazikçe kavradı. Diğer eliyle parmaklarımın arasındaki sigarayı aldı ve söndürdü. Beni ayağa kaldırdı, hızlıca içeriye soktu, bulduğu ilk duvara beni yumuşak hareketle itti. Gözleri, gözlerime hapsolmuştu. İki elimi duvarda elleriyle kilitledi. Ve iki baş parmağı da nabzımın attığı yerde durmuştu. Nefesim hızlanmaya başladı. Kalbim sanki tam da ağzımın içinde atıyordu.
Yaklaştı, yaklaştı, yaklaştı... Dudakları neredeyse dudaklarıma değmek üzereydi. Israrla öpmüyordu. Çıldırmak üzereydim. Dudakları aralandı...
"Eğer kalbindeki savaşı, kazanmasını istediğin taraf kazanırsa... Dua et, benim aklımla kalbim arasındaki savaşımda, aklım baskın çıkmamış olsun." dedi. Sen beni sevdiğini, Anıl'ın tamamen bittiğini anladığında, dua et de seni sevmeyi seçeyim diyor Naz. "Ama eğer bu savaşı diğer taraf kazanırsa, yine dua et, benim aklımla kalbim arasındaki savaşta, kalbim baskın çıkmamış olsun." dedi. Eğer sen Anıl'a hala aşık olduğuna karar verirsen, dua et de seni seviyor olmayayım diyor Naz; ne yapar acaba?
Dudaklarının dudaklarıma neredeyse değdiği aralıktan üflediği nefese ama ısrarla beni öpmemesine daha fazla dayanamadım ve dudaklarına yapıştım. Ama saniyesinde, hatta belki de salisesinde geri çekilmişti. Çatılmış kaşlarımın altındaki meraklı gözlerimle yüzüne bakmaya başladım. Sırıtıyordu. Sırıtacak ne vardı?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Maça Kızı 8
General Fiction"Verdiğim acıyı silebilmek için her bir saç telini öpmek istiyorum," dedi. Önce nefes almayı bıraktım. "Ama bazen öpünce de geçmez," dedi. Buz kestim. ... BU HİKAYEDEKİ OLAYLAR TAMAMEN HAYAL ÜRÜNÜDÜR VE GERÇEK KİŞİ VE KURUMLARLA BİR İLGİSİ BULUN...