Sevgili Maça Kızı 8 Ailesi,
Hepinize kocaman, sevgiyle sarılıyorum. Yorumlarınız, oylarınız, tweetleriniz ve mesajlarınız için çok teşekkür ederim...
Var olun!
♠️
Yemeğimi beklerken, yemeğim geldiğinde de karnımı doyururken, Gökhan'la planımın detayları hakkında konuşmuştuk. Hakan bir noktada bara döndüğü için şifreli bir metod tutturmuş ve sıradan bir sohbetin içinde insanlardan bahsediyormuş gibi rol yapmak zorunda kalmıştık.
Planımı hayata geçirebilmemiz için, bize yardım edecek bir kişiye daha ihtiyacımız vardı ve o kişinin kim olabileceği ile alakalı benim de Gökhan'ın da kafası karışıktı. Çınar Akbulut'un İstihbarat'ın içinde olması bizi avantajlı kılsa da bunun dezavantaja dönüşmesi de olasıydı. Aynı şekilde Beyza Karabey de bize yardım etmek için elinden geleni yapardı ama öte yandan, bunu koşa koşa gidip kardeşine yetiştirme ihtimali de vardı. Keza OCTO'dakilerden biriyle alakalı da herhangi bir seçim yapamıyorduk. Mesele, seçeceğimiz kişiye güvenmemiz değildi. Mesele, seçtiğimiz kişinin, planıma Kara'ya güvendiğinden daha çok güvenmesiydi. O yüzden Aydın veya Selim'i ihtimallerden biri olarak dahi görmüyorduk.
Gökhan en sonunda bıkkın bir nefes koyuverdi ve "E nasıl karar vereceğiz?" diye sordu.
"Zamana bırakacağız," diye yanıtladım onu. Kaşları havalandı. "Sessizce bekleyeceğiz ve bize yardım edecek o kişi her kimse... Kendini bize belli edecek. Acele etmeyeceğiz."
Gökhan kafasını sallarken viskisinden bir yudum aldı ve "Bora, buraya doğru geliyor..." dedi. Farkındaydım. Nina Adams'ı yardıma çağırmam demek, tüm duyularımın açık olması ve dikkatimin her yerde olması anlamına geliyordu ve eğer bunu da fark etmeyeceksem, bunca zamanı ve eğitimi çöpe atmış olurdum. Bakışlarıma yerleşen alay karşısında Gökhan gözlerini devirdi ve yanımıza yaklaşan Bora'ya dönüp, "Nasıl geçti oyun?" diye sordu.
"Oyun işte," dedi Bora. Benim solumdaki bar sandalyesine geçti ve Hakan'dan viski istedi. Akabinde hafifçe eğildi ve bakışlarını Gökhan'ın gözlerine dikti. "Siz n'aptınız?"
"Sohbet muhabbet," dedi Gökhan. Hakan, Bora'ya viskisini uzattığında, Gökhan kadehini havaya kaldırdı. "Naz, 23 Nisan'ın tadını çıkarıyor!"
Bora da kadehini havaya kaldırırken gülümsedi. "Kutlu olsun..." dedi. Kapkara bakışları gözlerime değerken, "Sevgilim," diye eklemişti.
Bora'nın bakışlarında sorgu dolu bir tavır vardı ancak bunu yadırgamama gerek yoktu çünkü tam bir saat on iki dakikadır, yerimizden kıpırdamadan Gökhan'la konuşmuştuk ve kim olsa bunun altında bir şey arardı. Bora da altında pekala bir şey arıyordu ama bulamayacaktı. Zaten Begüm hızlı adımlarla yanımıza geldiği için, konunun değişeceğini biliyordum. O yüzden sadece gülümsedim.
"Abi!" dedi Begüm yorgun bir tavırla. "Ben odaya çıkacağım artık... Demir uyanmış, yanına çıkacağım. Daha inmem aşağıya."
Bora başını salladı. "Biri eşlik etsin sana."
"Ablam, Bat'e söyledi..." dedi Begüm. Bora'nın kaşları çatılınca, "Tamamen ablamın fikriydi!" diye ekledi. Bora bir şey söyler miydi bilmiyordum -ki bir şey söyleyecektiyse de o cümlelerin küfür içerikli olması mümkündü- ama Begüm doğrudan Gökhan'a dönerek, dikkati Bat'ten uzaklaştırmaya çalıştı. "Hadi abimi çok iyi anlıyorum da... Sana cidden n'oluyor Gökhan? Ablamla da Aydın Abi'yle de konuşmuyormuşsun?"
Bora, Begüm'ün seçtiği yeni konudan daha da irite olmuştu. Viski kadehini alarak ayağa kalktı ve yanımızdan ayrılmadan evvel bana, "Buralardayım," dedi. Begüm'ün şükür dolu bir nefes aldığını duymuş muydu emin değildim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Maça Kızı 8
General Fiction"Verdiğim acıyı silebilmek için her bir saç telini öpmek istiyorum," dedi. Önce nefes almayı bıraktım. "Ama bazen öpünce de geçmez," dedi. Buz kestim. ... BU HİKAYEDEKİ OLAYLAR TAMAMEN HAYAL ÜRÜNÜDÜR VE GERÇEK KİŞİ VE KURUMLARLA BİR İLGİSİ BULUN...