♠️
Telefonumu alıp yeniden terasa çıkmıştım. Sırtım dik bir şekilde şezlonga oturup ayaklarımı uzattım. Dört dakika on yedi saniye sonra Bora, şarap şişesi ve iki tane kadehle terasa geldi. Bir süre ayakta dikildi. Ya da tepemde dikildi. Elindeki şişeyle kadehleri sehpanın üzerine bırakırken de epey yavaş hareket ediyordu.
"Battaniyeyi sırtına al." dedi, sesi emredici bir tonlamaya sahipti.
"Üşümüyorum." dedim, elleriyle bataniyeyi omuzlarıma yerleştirmesini istiyordum galiba, çünkü SOĞUKTU ve ÜŞÜYORDUM! Bir sigara yaktığında hâlâ tepemde dikiliyordu; telefonumu ona uzattım. Parmak uçlarımız birbirine değdiğinde, tuhaf bir elektiklenme olmuştu ruhumda.
"Kilit kodunu gir." dedi, yeniden telefonumu bana uzatarak.
"Söylemiştim ya sana." dedim.
"Aklımda tutmamı beklemiyorsun herhalde Nazlı?" dedi. Hâlâ bana uzattığı telefonu elime almamıştım. Alt tarafı altı haneli bir sayıydı. Aklında tutamayacak ne vardı, anlamamıştım doğrusu.
"266226." dedim, düz bir sesle. Kilit kodunu girdi ve göremediğim bir şeyler yaptı. Belki WhatsApp'ıma girip mesajlarımı okuyordu. Belki, Instagram'da kendi fotoğraflarını beğeniyordu. Onun Instagram'ında hiç fotoğraf yok Naz! Belki, kendisini engelleyen birisini benim sosyal medya hesaplarımdan stalklıyordu. Kimi stalklıyordu?
"Kimi stalklıyorsun?" diye sordum. Çüş Naz!
"Efendim?" dedi, şaşkınlıkla. Gözlerimi fal taşı gibi açmıştım.
"Şey yani... N'apıyorsun? Adıma tweet falan mı atıyorsun? Ben Twitter'da çok aktif değilim." dedim. Gözlerimin içinde bir şeyin cevabını arıyor gibi bakıyordu. Öyle mi Naz, neden aktif değilsin? "Ya böyle bir tweet attığımda, retweet sayısını takip et, beğenme sayısını takip et, mention sayısını takip et... Boşu boşuna zamanım gidiyor. Ki başkalarının tweetlerinin etkileşim sayılarına da bakmak istiyorum bazen. O yüzden kendime yasakladım. Instagram en rahatı. Sadece beğenme olayı var. Daha az sayıyla uğraşıyorum en azından." dedim.
"Anladım." dedi. Ve yüzünü yeniden telefonuma çevirdi. Ekranı kilitledi. "Selim'in numarasını kaydettim ve hızlı aramalarına aldım. Acil bir şey olduğunda doğrudan ararsın onu." dedi, dümdüz bir sesle. Bu muydu yani? Telefonumu elinden alıp şezlongun altına koyarken, o şarap şişesine yönelmişti.
Kadehleri doldurduktan sonra, şezlongun ucuna oturdu ve kendi kadehini eline alarak, dudaklarıyla kocaman bir yudum buluşturdu. "Benim kadehimi de uzatır mısın?" diye sordum, alnıma bir benimle ilgilen Bora yazmadığım kalmıştı.
Yavaş hareketlerle şarabımı bana uzatırken, kömür karası gözlerini yeşil gözlerime dikmişti. Kadehi elinden aldım ve kocaman bir yudumun boğazlarıma akmasına izin verdim ama saniyesinde yüzüm buruşmuştu.
"Çok ağır bir tadı var!" dedim, beğenmemiştim.
"Güzeldir. Vişne şarabı. Ağırdır ama güzeldir." dedi, tuhaf bir ses tonuyla. Yüzüme yeniden her bir kıvrımını ezberlemek ister gibi bakıyordu. Ardından, sehpanın üzerine bıraktığı kendi sigara paketini es geçip, benim vişne aromalı paketime uzandı. İçinden çıkardığı bir tane sigarayı dudaklarına götürdü ve ateşledi. Bir iki duman içine çektikten sonra bana uzattı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Maça Kızı 8
General Fiction"Verdiğim acıyı silebilmek için her bir saç telini öpmek istiyorum," dedi. Önce nefes almayı bıraktım. "Ama bazen öpünce de geçmez," dedi. Buz kestim. ... BU HİKAYEDEKİ OLAYLAR TAMAMEN HAYAL ÜRÜNÜDÜR VE GERÇEK KİŞİ VE KURUMLARLA BİR İLGİSİ BULUN...