7.Bölüm

968K 45.9K 86.2K
                                    

Avrupa Yakası'nın en pahalı alışveriş merkezlerinden birinde, Levent'teydik. Bora, arabadan indikten sonra elini belime yerleştirmiş, asansörlere doğru bana yön veriyordu. Yol boyunca konferans görüşmesi yapmış, başını elindeki tabletten kaldırmamıştı. Ben, AVM'nin içinde nereye gireceğimizi düşünürken, o belli ki planını çok önceden yapmış, gireceğimiz mağazaya kadar, anlık duraksama bile yaşamamıştı.

"Hoşgeldiniz Bora Bey..." Kapının önünde bizi gülümseyerek karşılamıştı satış danışmanı kadın. Bora, ona belli belirsiz bir gülümseme gönderdikten sonra, sıcacık ve iç ısıtan bakışlarını bana çevirdi.

"Ne beğenirsen alacağız..."

"Nasıl bir şey bakmam gerekiyor?" diye sordum, mağazaya çekimser bakışlar gönderdikten sonra.

"Tercihen su yeşili... Gözlerini ön plana çıkarır, üzerindeki yeşil bluz de çok yakışmış bence." dedi. İltifat etmekten çok, yine analiz yapıyor gibiydi.

"Abiye mi, spor mu, klasik mi, nasıl bir şey giymeliyim, nereye gideceğiz?"

"Doğum günü partisi... Kasmana gerek yok. Ne beğenirsen olur. Kendini bir yere uydurmak zorunda değilsin... Bir dahakine onlar sana uymak zorunda kalsın, boşver." dedi.

"Peki..." diyerek, küçük adımlarla mağazanın içinde dolaşmaya başladım. Kafamdan su yeşilini atmak istesem de gözüm hep yeşil tonlarına takılıyordu. En sonunda daha fazla dayanamayıp, yaklaşık dokuz buçuk dakikadır kaçamak bakışlar attığım elbiseyi elime aldığımda, Bora da yanıma gelmişti.

"Bunun göğüs dekoltesi fazla sanki..." dedi, gözlerini elbiseden çekmeden.

"Yoo bence ideal..." dedim. Ben de bakışlarımı ona çevirmemiş, elbiseye bakarak konuşmuştum. Hemen ardından kabine doğru ilerledim.

Su yeşili bir elbise. Kalın askılı, derin göğüs dekolteli, sırtı pencereli, dizlerimin biraz üzerinde biten bir elbise... Kalçamı meydana çıkaran, dapdar bir elbise. Kesinlikle çok güzeldi! Kabinden çıktığımda, Bora karşımdaki kabinin kapısına yaslanmış, baştan aşağıya beni süzüyordu. Ben aynada bir sağa bir sola dönüp kendime bakarken konuştuğunda, aynanın üzerinde gözlerimiz birleşti.

"Göğüs dekoltesi çok fazla Nazlı!" dedi. Sesi biraz uyarıcı tonda çıkmıştı.

"Çok beğendim..." dedim, incecik ve kendimden emin bir ses tonuyla. Aynada hala kesişmekte olan bakışlarımızla, ikimiz de birbirimize meydan okuyorduk.

"Tüm gece, mum gibi ayakta dikilirsin, oturmana asla izin vermem!"

"Alabilir miyiz?" diye sordum. Tavrımdan ödün vermiyordum. Ne söylediğiyle ilgilenmemiştim bile.

"Sen kaşındın... Eğer bir kişinin sana baktığını görürsem...!" devam etmedi. Kaşlarını kaldırmış, uyarıcı ses tonunda konuşurken, birden bire cümlesini kesti ve biraz ileride bekleyen satış danışmanına başıyla işaret yaparak, "Alıyoruz." dedi. Kabine girdim ve üzerimi değiştirdim.

Mağazanın çıkışında beni bekliyordu, yanındaki korumanın elinde üç tane poşet vardı. Aldığım elbiseden hiç hoşlanmamıştı. Onun sevgilisi olmanın kuralları vardı. Ben onun sevgilisi değildim ama. Onun sözünü dinlemek zorunda olduğumu biliyordum ama söz konusu kıyafetlerim olduğunda da ondan izin alacak değildim. Dahası, sanki o da bunun farkında gibiydi. Sözde sevgilisi olan bir insana, bir yere kadar müdahale edebilirdi belki de insan. Biraz daha uzatırsa, "Ne o? Bu elbisenin içinde de mi tehlikede oluyorum?" diyeceğimi ve alaycı bakışlarımla karşılaşacağını çok iyi biliyor gibiydi.

Maça Kızı 8Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin