16.Bölüm

992K 45.9K 67.5K
                                    

♠️

196 Gün Önce...

Nihayet sabah olmuştu... Yeni bir güne başlamıştık. Bora'nın göğsünden kalkarak doğruldum. Onu ilk defa uyurken görüyordum; kaşları çatık değildi ve fazla masum görünüyordu. Uzamış sakalları yüzünü daha güzel göstermişti. Korunmasız ve savunmasızdı. Oldukça çekici bir görüntüsü vardı üstelik.

Uyumadan evvelki pozisyonunu hiç bozmamıştı; hâlâ iki eli de başının altındaydı. Normalde oldukça savurgan yatan ben, yattığım gibi kalktığıma şaşırmıştım.

Kahramanım olduğunu ilan etmişti...

Sınırlarını geçmeyecek ve içinden başka bir adam çıktığına şahit olmayacaktım. İnşallah tabii Naz; büyük konuşma sen yine de.

Son kez bergamot kokusuyla ciğerlerimi doldurduktan sonra, usulca yataktan kalktım; onu uyandırmamam gerekiyordu. Yatağın ayak ucu tarafından dolanıp, banyoya doğru ilerleyecekken, komodinin üzerindeki telefonumun ışığının yanıp söndüğünü fark ettim. Gökhan arıyordu. Telefonu elime alıp, gardırobun önüne kadar ilerledim ve telefonu açıp, mümkün olduğu kadar sessiz bir şekilde konuşmaya başladım.

"Alo?" dedim fısıldayarak.

"Naz! Neredeyse akşam yemeğine bekleniyorsunuz. Bora'yı uyandırsana." dedi Gökhan, yüksek sesle konuşuyordu.

"Yavaş ol! Uyuyor." dedim fısıldayarak.

"Uyandır?" dedi Gökhan.

"Sıkıyorsa gel de kendin uyandır!" dedim ve Bora uyanmasın diye neredeyse gardırobun içine girecektim.

"Lan ben şimdi 'Bu kata niye çıkıyorsun?' diye yapacağı afrayı tafrayı çekmeye üşenmesem, onu buzlu suyla uyandırırdım da... Neyse! Uyanması lazım Naz." dedi Gökhan, gözlerimi kocaman açmıştım.

"Uyandıramam ben. Uyandırmasın kimse dedi ya sana uyumadan. Daha evvel de demişti uyandırılmaktan hoşlanmam diye. Uyandıramam ben. Uyandırmam yani." dedim, fısıldayarak.

"Uykusu hafiftir zaten. Götür telefonu kulağına, benim sesime kalkar." dedi Gökhan. Yürek mi yemişti?

"Oldu canım, başka?" diye sordum alayla fısıldayarak.

Gökhan'ın vereceği cevaptan önce, kulağıma başka bir ses çarpmıştı.

"Nazlı. Versene telefonu." dedi Bora, oldukça sakin bir sesle. Sesini duymamla yüzümü ona döndüm. Ellerini başının altından çekmiş, sağ elini yastığının altına yerleştirmiş, bana doğru dönmüş, sol eliyle de gözlerini ovalıyordu. Küçük adımlarla ona doğru yaklaşıp telefonu uzattım.

"N'oldu?" dedi, düz ve uyku dolu bir sesle.

"Şirketten sana ulaşmaya çalışıyorlarmış." dedi Gökhan, sesi bana kadar geliyordu. Öylece ayakta durmuş ve ellerimi arkadan bağlamış bir şekilde Bora'yı izliyordum. Gözleri kapalı Gökhan'la konuşuyordu.

"Bir şey mi olmuş?" diye sordu Bora, kendi ilgileniyorsa da ses tonu bu meseleyle ilgilenmiyordu sanırım.

"Vallahi Rıza Abi aradı. Sayı hatası falan diyor. Ben anlamıyorum oğlum bu işlerden, bilen biriyle konuş." dedi Gökhan. Nasıl sayı hatası? Ne sayı hatası? Sayı mı hatası? Ay sen konuş Naz!

"Sayı hatasından bana ne oğlum? Ben hesap makinası mıyım? Bir daha saysınlar." dedi Bora, yeniden sırt üstü pozisyona geçmiş, birazdan yeniden uyuyacakmış gibiydi. Ben hastalıkta sağlıkta, iyi günde ve kötü günde, sınır çizgisinin gerekirse en dibinde hesap makinası olmayı kabul ediyordum.

Maça Kızı 8Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin