Sevgili yol arkadaşlarım,
Hepinizi çok özledim...
Hayat, yine bi' 8 Mart'ta buluşmamızı nasip etti.
Dünya Kadınlar Günümüz kutlu olsun.
Sizi çok seviyorum!
Sağlıkla, var olun... 💛🌻
♠️
Bora derin bir nefes verirken, kara gözleri bana çevrildi. Usulca gözlerimi yumdum. Bu tamam demekti. Ki zaten, ben bu plana tamam diyeli dört yıl, iki ay, on dört gün olmuştu.
Son, başlangıçla iç içeydi çünkü hayat bir çemberden ibaretti.
Gülsem mi ağlasam mı bilmediğim bir şey vardı: Buradaki hikâyemiz, her şeyin başladığı yere dönmesiyle sona eriyordu.
"Olmaz!" dedi Bora sertçe. Sergio sıkıntı dolu bir nefes verirken, Bora'nın bakışları onu bulmuştu. "Böyle anlaşmadık!"
"Farkındayım," dedi Çınar samimiyetle. "Ama en mantıklı yol, bu... En olası, en güvenli, sizi ve bizi en iyi koruyabileceğimiz yol bu. Kara, zaten başka bir yol olsaydı sen bulurdun, değil mi?" Çınar'ın hiçbir cümlesi, Bora'nın bakışlarını kaplayan öfkeyi dağıtmaya yetmiyordu. "Maalesef kaçmak, o kadar da kolay değil. Ha kaçar mısınız, kaçarsınız. Ama yakalanma ihtimaliniz çok yüksek olur. Çünkü sizi ararlar. Sizi ne pahasına olursa olsun arar ve bulurlar. Sizden umudu kesmiş olmaları gerek ki gittiğiniz yerde rahat olabilin. Bunun için de maalesef, bu planı uygulamak zorundayız."
"Kara..." dedi Aydın. Bora'nın bakışları Aydın'a çevrilmişti. "Bu kez biliyor olacaksın, olacağız. O kadar da kötü bir fikir değil sanki, ha?"
"Bu fikrin iyi ya da kötü olması, nereye gideceklerine bağlı olarak değişir ve bize, ısrarla bunu söylemiyorlar..." dedi Gökhan. Bakışları Beyza'yı bulmuştu. "Beyza, nispeten daha az kalabalık bir yerde yaşasa da insan içindeydi. Yaşayan, daha iyi bilir muhakkak ama... Yaptığı evlilikle geçmişini örtebilmeyi başardı." Gökhan'ın muhatabı şimdi de Aydın'dı. "Tamam, arkasında hayvanat bahçesi de varmış fakat ne olursa olsun, bulunduğu çevrede kimin karısı, kimin gelini olduğu belliydi... Ama X bir yere, bir çift olarak yerleşmek, her zaman dikkat çeker. Birileri mutlaka sorar; kimsiniz, kimlerdensiniz, nerelisiniz, ne iş yapıyorsunuz diye. Dünyanın neresine giderlerse gitsinler, bu böyledir."
Issız bir adada, bu böyle olmak zorunda değildi.
"Bizi Bora'yla yalnız bırakır mısınız?" dediğimde, herkesin bakışları bana çevrilmişti. Bora'nın da. Diğerlerinden farklı olarak, onun bakışları yargılayıcıydı çünkü kendisini ikna etmeye çalışacağımı düşünüyordu. Oysa, benim gerçekten de böyle bir niyetim yoktu. Çünkü ikna edilmesi gerektiğini düşünmüyordum. "Yokluğumuz dikkat çekmeye başlamıştır. Herkes, bir sorun olduğunu düşünecek. Siz aşağı inin ve herkese, her şeyin yolunda olduğunu söyleyin lütfen. Biz de hemen arkanızdan geleceğiz."
Bora, sıkıntılı bir nefes koyuverirken, Çınar ile Gökhan da ayağa kalkmışlardı. Odadan en önce çıkan Beyza'ydı. Ve yalnızca Aydın, çıkmadan evvel Bora'dan izin alma gereği duymuş, o başını sallayana dek durduğu yerden bir adım dahi atmamıştı. Nihayet yalnız kaldığımızda, yumuşacık bir sesle, "Sevgilim," dedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Maça Kızı 8
General Fiction"Verdiğim acıyı silebilmek için her bir saç telini öpmek istiyorum," dedi. Önce nefes almayı bıraktım. "Ama bazen öpünce de geçmez," dedi. Buz kestim. ... BU HİKAYEDEKİ OLAYLAR TAMAMEN HAYAL ÜRÜNÜDÜR VE GERÇEK KİŞİ VE KURUMLARLA BİR İLGİSİ BULUN...