"Gerçek anlaşma mı? Yeni bir anlaşma mı yani?" diye sordum şaşkınlıkla.
"Eskisinin revize edilmiş hali aslında. Senin açından daha yaşanılır bir anlaşma olduğu kesin. Sekiz ay boyunca bu evde benimle yaşayacaksın. Sevgilimmiş gibi davranacaksın. O yüzden benim kurallarıma uyacak, sözümden dışarı asla çıkmayacaksın. Sekiz ayın sonunda da düğünümüz olacak. Ve o gün... Seni, yani benim sevdiğimi düşündükleri kadını öldürmek isteyecekler... Ve öldürdüklerini düşünecekler de." dedi, bir sigara daha yakmıştı.
"Na-nasıl yani?" diye sordum, çok şaşırmıştım. Bir çeşit fantazi yapmıyordu, ya da manyak değildi. Belli ki düşmanları vardı. Peki neden? Neden sevgilisini öldürmek istiyorlardı ki?
"Daha planlamadım... Gelinliğin içine çelik yelek belki? Başından vurulmaman için herhangi bir tedbir... Bilemiyorum şu an. Sen bunları düşünme. Ben seni koruyacağım." dedi, gözleri gözlerimle kesiştiğinde.
"Neden senin sevdiğin kadını öldürmek istiyorlar?" diye sordum şaşkınlık ve panikle. Bu konu daha fazla merak uyandırmıştı bende.
"Kendi meselene odaklan sadece Nazlı!" dedi. Sesi orta düzeyde olmasına rağmen, uyarıcı tondaydı. Bu konu hakkında konuşmak istemediği belliydi.
"Sonra ne olacak peki?" diye sordum.
"İzini kaybettireceğiz. Yurt dışına çıkacaksın. Adın, soyadın, kimlik bilgilerin, her şeyin değişecek. Türkiye'ye dönmeyecek, tanıdığın hiç kimseyle irtibat kurmayacaksın. Hayatın boyunca... Herkes seni öldü bilecek. Konforunu ve can güvenliğini hayatın boyunca sağlayacağım. Merak etme sen." dedi, sesinin tınısındaki şefkati hemen tanımıştım.
"Ya dediğini yapmazsam?" diye sordum.
"O zaman seni de tanıdığın herkesi de ben öldürürüm. Gözümü kırpmam. Çünkü yaptığın tek bir hata her şeyi mahveder. Ve bu benim için çok önemli bir mesele." dedi, ciddi bir ifadeyle. Çok ciddi ve korkutucu bir ifadeyle üstelik.
"Hayatım boyunca Türkiye'ye dönmemek..." dedim, gözümü çay bardağına sabitlemiştim.
"Nazlı... Az evvel tetiği çektiğin silahta kurşun olabilirdi. Şimdi değilse de sekiz ay sonra ölmeye 'Tamam.' dedin sen. Yurtdışında yaşayacak olmana mı takıldın?" dedi, sesi biraz yüksek çıkmıştı. Haklıydı!
"Doğru... Ben çok şaşırdım yani..." dedim, bakışlarımı yeniden onunla buluşturmuştum.
"Beklemiyordun bunu, biliyorum. Kendini ÖLMEYE şartladığın için. Ben, senden yaşamanı istiyorum. Anıl'ı, ya da başka bir kimseyi düşünmeden. Düşünürsen yapamazsın. Anıl'ın ameliyat ve tedavi masrafları karşılığında dediğimi yapmanı istiyorum." dedi. Benimle anlaşmaya varmak istiyordu. Üstelik ne derse yapmak zorunda olmama rağmen, emir vermek değil beni ikna etmek istiyordu.
"Tamam. Dediğini yapacağım." dedim, daha fazla uzatmadan.
"Biliyorum." dedi, yüzüne anlık bir tebessüm yerleşmiş ama aniden kaybolmuştu. "Ne olursa olsun, önceliğin YAŞAMAK olacak Nazlı. Yaşamak." dedi. Yutkundum. Sevdiklerinden uzakta YAŞAMAK Naz, buna takılmak nankörlük mü? Bilemiyordum.
"Bir şey sorabilir miyim?" diye sordum, biraz çekinerek.
"Sor?" dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Maça Kızı 8
General Fiction"Verdiğim acıyı silebilmek için her bir saç telini öpmek istiyorum," dedi. Önce nefes almayı bıraktım. "Ama bazen öpünce de geçmez," dedi. Buz kestim. ... BU HİKAYEDEKİ OLAYLAR TAMAMEN HAYAL ÜRÜNÜDÜR VE GERÇEK KİŞİ VE KURUMLARLA BİR İLGİSİ BULUN...