Dayan Naz! Dayan... Sabret! Sabret, alt tarafı ÖLECEKSİN!
Bora odadan çıkmıştı ve ben ne yapacağımı bilemez halde oturmuş, düşünüyordum. Ölümden bahsetmek bu kadar kolay mıydı gerçekten? Aklım ve kalbim arasında şiddetini tüm bedenimin hissettiği bir çekişme başlamıştı. Hem ölmekten korkuyor hem de buna razı geliyordum. Bir yanım Anıl'ın yaşaması için bunun tek yol olduğunu güçlü bir şekilde fısıldarken, bir yanım da Bora'nın haklı olduğunu söylüyordu. Acaba Bora hiç aşık olmamış mıydı, beni neden anlamıyordu?
Beraber büyüdüğüm, bir gülümsemesiyle bana dünyalar bahşeden, tüm geleceğe dair hayallerimin içinde olan deniz gözlü çocuğun ölümünü izleyemezdim. Benim kalbim atarken, onun kalbinin durması ihtimali tüm hücrelerime mengene ile sıkıştırılmış hissi veriyordu. Kaza yapmasının sebebi bendim en nihayetinde; benimle buluşmaya geliyordu. Belki de onu o gün reddetsem, işim olduğunu söylesem kaza yapmayacaktı, nereden bilebilirdim? Ailemin yaşaması için elime bir fırsat geçmemişti ama Anıl'ı yaşatmak için bir ihtimal vardı, o da ölmekti işte; şarkıda da dediği gibi.
"Bir ihtimal daha var; o da ölmek mi dersin?"
Gözyaşlarımı tutmak için büyük bir çaba harcarken, kapının tıklatılmasıyla dikkatim dağıldı. Seren, gülümseyerek yanıma gelmişti, elinde de iki kahve vardı. Birini bana uzattıktan sonra, oturma grubunu işaret ederek konuştu.
"Şöyle geçelim isterseniz... Daha rahat ederiz." Gülümsemeye çalışarak dediğini yaptım. Seren oldukça konuşkan ve neşeliydi. "Nasıl? Sevdiniz mi şirketimizi?" diye sordu.
"Evet. Güzel bayağı..." diyebildim yalnızca.
"Karabey Holding'te çalışmak daha doğrusu Bora Bey'le çalışmak bir şanstır." dedi, gururla gülümsüyordu. Bense Bora Karabey'le tanışmayı dünyanın en şanssız olayı ilan etmiştim çoktan.
"Ne kadar zamandır burada çalışıyorsunuz?" diye sordum.
"Dört yıla yakın oluyor."
"Mezun olduğunuzda girdiniz o zaman?"
"Aslında okurken... Stajımı burada yapmaya başladım. Üstelik daha 2.sınıftaydım..." dedi. Şaşırmıştım. Mümkün değildi. Bizim okulda, hazırlıktan tanıdığım çoğu arkadaşım, yüksek lisans yapmadan bu şirketin önünden dahi geçemiyordu...
"Öğrencilerin staj yapmasına, burada pek sıcak bakılmadığını duymuştum."
"Aslında biraz değişiyor bu... Yani Ahmet Bey zamanında öyleymiş. Bora Bey'in babası... Onun vefatından sonra, Bora Bey şirketi devraldığında, buradaki her şey çok değişti ve daha da gelişti."
"Yine de 2.sınıf erken değil mi yani staj için? Bu arada lütfen beni yanlış anlamayın..." dedim. Haddimi aştığımı hissetmiştim.
"Estağfurullah Nazlı Hanım... Öyle tabii haklısınız. Yeditepe'yi yüzde yüz burslu kazanmıştım. Fakat okulda yaşadığım bir talihsizlikten dolayı bursum kesildi. Kötü anılar... Burssuz okuyamazdım. Okuldan ayrılacağım gün, Bora Bey okulumuzda verilen bir seminerde konuşmacıydı. O gün beni ağlarken gördüğünde tanıştık. Ve benim okul ihtiyaçlarımı karşılayacağını... Beni okutacağını söyledi ve bana işin prtik kısmını öğretmeye başladı aynı zamanda. Kendisinin hakkını asla ödeyemem." dedi. Gülümsüyordu. Aynı Bora'dan bahsettiğimize emin değildim. Karşılığında Seren'in ölmesini falan istememiş olması tuhaftı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Maça Kızı 8
Genel Kurgu"Verdiğim acıyı silebilmek için her bir saç telini öpmek istiyorum," dedi. Önce nefes almayı bıraktım. "Ama bazen öpünce de geçmez," dedi. Buz kestim. ... BU HİKAYEDEKİ OLAYLAR TAMAMEN HAYAL ÜRÜNÜDÜR VE GERÇEK KİŞİ VE KURUMLARLA BİR İLGİSİ BULUN...