♠️
184 Gün Önce...
"Nazlı..."
Bora'nın incecik çıkan sesi dolduruyordu kulaklarımı. Tatlı tatlı esen bir rüzgarın, denizin dalgalarında bıraktığı ses gibi tenime çarpıyor ve içime akıyordu.
"Hı?" diye bir ses çıktı boğazımdan. Parmak uçlarını saçlarımın arasında dolaştırıyordu. Saçlarımla benim bile farkında olmadığım bir bağ kurmuştu parmak uçları.
"Hadi... Uyan... Bir şeyler yemen lazım." dedi. Gözlerimi açtım. Güneş ışığının vurduğu yüzü, olduğundan daha aydınlık görünüyordu. Kapkara gözlerinde bu sabah farklı bir atmosfer vardı; bu iklime, bu mevsime, bu yere aykırıydı bakışları. Bu sabah onun gözleri yazdı. Tüm gününü güneşin altında geçirmiş ve akşam serinliğiyle biraz nefes almış, yorgun ama memnun bir çift kara göz vardı sanki karşımda.
"Günaydın." dedim. Sesim aynı bakışları gibi yorgun ama ışıl ışıl çıkmıştı.
"Günaydın." dedi. Üzerinde kısa kollu, lacivert ve köprücük kemiğini saklamayan bir tişört vardı. "Nasılsın?" diye sordu.
"Lacivert sana çok yakışıyor." dedim, mırıldanarak. Yüzüne yayılan gülümsemeyle birlikte ben de gülümsemiştim. "Susadım." dedim. Bahçedeki sedirden ne ara odaya geldiğimiz ve uyanır uyanmaz nasıl havadan sudan, mevsimden ve renklerden konuşma moduna geçtiğim hakkında ise hiçbir fikrim yoktu.
"Kahvaltı yapacağız, hazırlan." dedi. Kafamı "Tamam." anlamında salladım ve yeniden gözlerimi kapattım. Kapanan kapı sesini duymamla, gözlerimi aralamak zorunda kaldım; Bora odadan çıkmıştı.
On dakika sonra odaya geri geldiğinde, elinde bir sürahi dolu su ve bir bardak vardı. Gözlerimin parıl parıl parladığına emindim. Sanki, yıllar sonra su görmüş kurak bir toprak gibi, damağımın ferahlamasına izin verdim.
"Boğulacaksın. Sakin ol." dedi, dördüncü bardak suyu da tek nefeste bitirdiğimde. "Herkes çiftliğe gitti. Ama eğer kendini iyi hissetmiyorsan... Biz katılmayabiliriz." diye devam etti. Bakışları da sesi de tedirgindi. Benim için dün gece hissettiği endişe yerli yerinde duruyordu.
"İyiyim ben. Dün tansiyonum çıktı sadece, önemli bir şey değil. Bazen oluyor." dedim.
"Bana panik atağın olduğunu nasıl söylemezsin Nazlı?" diye sordu. Sesi biraz sertleşmişti. Kızıyordu. Ama beni düşündüğü için kızdığını biliyordum.
"Başlangıç aşaması." dedim, kendimden emin bir şekilde. Bakışları, rahatlamadığını gösteriyordu. "Cidden üzerinde durulacak bir şey değil. Bilinmezliklerden korkuyorum sadece. Yani devamlı kafamda kuruyorum ve bu da etkiliyor ruh halimi. Çok şey üst üste geldi... Mümkün olmayacak kadar üst üste gelince her şey, korktum. Şimdi gayet iyiyim." diye devam ettim. Bakışları hâlâ sertti. Beş saniyeden çok, altı saniyeden daha az gözlerimde oyalandıktan sonra konuştu.
"İstanbul'a döndüğümüzde doktora gideceğiz." dedi. Kafamı onu onaylarcasına salladım. "Güzel. Çıkalım o zaman." dedi.
♠️
Zor geçen gecenin etkilerini üzerimde hissetmiş ve bunu atlatmıştım. Şimdi, kafama düşünceler yeniden üşüşmeye başlamıştı. Düşünecek çok şey vardı. Galiba İstanbul'a döner dönmez kendimi bir yere kapatıp saatlerce düşünmem lazımdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Maça Kızı 8
Narrativa generale"Verdiğim acıyı silebilmek için her bir saç telini öpmek istiyorum," dedi. Önce nefes almayı bıraktım. "Ama bazen öpünce de geçmez," dedi. Buz kestim. ... BU HİKAYEDEKİ OLAYLAR TAMAMEN HAYAL ÜRÜNÜDÜR VE GERÇEK KİŞİ VE KURUMLARLA BİR İLGİSİ BULUN...