Charlotte'un hamileliği ilerlerken şato içinde zaman adeta bir huzur ve bekleyiş içinde akıyordu. Karnı artık hafifçe belirginleşmiş olan Charlotte, yorgun olmadığı vakitlerde Engfa ile diyarın diplomatik işlerine katılıyor, diyarın geleceğine dair kararların alınmasında destek oluyordu. Ancak çoğu zaman ise ilgisi tamamen küçük kızları Englotte'un üzerine yoğunlaşmıştı. Englotte büyü gücünü keşfetmeye başlamış, diyarın enerjisini içinde hissetmenin heyecanı içinde, her geçen gün gelişiyordu.
Rowena, Luther ve Elowen, Englotte ile birlikte yaptıkları büyü çalışmalarında onun yeteneklerine şahit oldukça hayranlık duyuyorlardı. Englotte, büyüklerinin rehberliğinde büyü yapmanın temellerini öğrenirken kendine güveni artıyor, yeni şeyler öğrenmenin heyecanını ailesiyle paylaşıyordu. Bu ilerleyiş, Luther'in gözlerinde eski bir hatırayı canlandırıyordu; Engfa'nın çocukluk günlerinden yansıyan güç ve yetenek izlerini şimdi torununda da görüyordu. Ona göre Englotte, annesi gibi güçlü ve saygıdeğer bir büyücü olma yolunda emin adımlarla ilerliyordu.
Şatoda herkes, bu yeni dönemde, hem Charlotte'un yaklaşan doğumu için hazırlıkları sürdürüyor hem de Englotte'un büyü yolculuğunu sevgi ve özenle destekliyordu.
Charlotte'un bu hamileliği, ilkinden biraz daha farklı geçiyordu. Englotte'yi beklerken daha çok tatlı isteği vardı, ancak bu sefer Charlotte'un canı kanlı,az pişmiş etler ve damıtılmış kaliteli taze kanlar çekiyordu. Engfa, Charlotte'un bu yeni ihtiyaçlarını özenle karşılamak için tüm talimatları vermiş ve şatonun her köşesinde onun isteyebileceği yiyeceklerin hazır olmasını sağlamıştı.
Bu değişiklikler Engfa'yı hem heyecanlandırıyor hem de yeni gelecek varisin farklı bir enerjiyle dünyaya geleceğini hissettiriyordu. Engfa, Charlotte'un yanında her daim onun ihtiyaçlarını karşılayarak, hamilelik sürecini mümkün olduğunca rahat geçirmesi için çabalıyordu.
Charlotte'un hamileliği ilerledikçe sadece beslenme alışkanlıkları değil, fiziki özellikleri de belirgin şekilde değişmeye başlamıştı. Englotte'ye hamileliğinden çok daha fazla yoruluyor, kendini her geçen gün daha bitkin hissediyordu. Cildi daha solgun ve hassas hale gelmiş, enerjisi düşmüştü; bu yüzden sürekli kan takviyesi almak zorunda kalıyordu. Şatonun her köşesinde onun ihtiyacı olabilecek damıtılmış kanlar bulunduruluyor ve Engfa, Charlotte'un bu ihtiyaçlarının en iyi şekilde karşılandığından emin olmak için sürekli ilgileniyordu.
Charlotte ise, kendini ne kadar yorgun hissetse de kızları Englotte'un ilerlemesini büyük bir gururla izliyor, ikinci varisi beklemenin verdiği mutlulukla sabırlı olmaya çalışıyordu. Engfa, bu değişimlere karşı anlayışla ve sevgiyle yaklaşarak Charlotte'un her anında yanında olmaktan mutluluk duyuyordu.
Bir akşam yemeğinde Austin ailesi onlara eşlik etmek için şatoya gelmişti. Aile, büyük bir huzur içinde masa etrafında toplanmıştı. Englotte, hafif sebzeler ve baharatlı etlerden oluşan bir tabak seçmiş, tatlı tabağını ve geyik kanını da eksik etmemişti. Küçük hareketlerle mama sandalyesinde yemeğini yerken hem Charlotte ve Engfa hem de tüm aile onun bu halini sevgiyle izliyordu.
Yemek servisi başladığında, Charlotte'un önüne büyük, az pişmiş bir biftek ve koca bir kadeh taze damıtılmış özel kan servisi yapıldı. Charlotte bu ikramı iştahla karşılarken, Moriah ve Seraphine, Charlotte'un iştahla yemesine gülümseyerek baktılar.
Seraphine hafif bir tebessümle, "Charlotte, bu hamilelikte damak zevkin oldukça değişmiş gibi görünüyor," dedi.
Charlotte, kadehinden bir yudum aldıktan sonra, "Kesinlikle öyle, canım sürekli taze kan çekiyor," diye yanıtladı. Bu durum hem Engfa'nın hem de ailesinin yüzünde bir gülümseme yarattı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kan ve Büyünün Dansı TR
Fantasy"Kan ve Büyünün Dansı" Bu kitap, iki farklı dünyanın efsanevi hikayesini anlatıyor. Waraha ve Austin klanlarının birbirine düşman ruhlarını bir araya getiren, yasaklanmış bir aşkın öyküsü. Engfa Waraha, büyünün karanlık gücünü kontrol eden bir cadı...