çiğdem kızlardan öğrendiği bilgileri sindirmeye çalışırken "bende içeri gireyim"demişti. arya duyduğu şeyle hızla çiğdeme döndü. ciddiliğini sorgulayan aryaya karşı çiğdem dediğini tekrarladı. bunun üzerine arya kaşlarını çatarak "ne saçmalıyorsun be. birde senin robertoyla uğraşamam. kal kaldığın yerde." çiğdem ayaklanırken "hayır arya. sıla orda tek. tuana orda onu korumaya yetmez. bende gireyim"arya asele döndü. sinirlenmesi git gide artarken asel durumun farkına vararak "aşkım sakin ol. sen burda lazımsın. içerde tuana sılayı korur. hem varis varken sılaya bir şey olmaz." çiğdem ikna olmamış gibi surat astı. "roberto benim istediğim hiç bir şeye karşı gelmez. onu dert ediyorsanız etmenize gerek yok" arya çiğdeme döndü. gayet sakin bir şekilde "roberto sustu sesini çıkartmadı diyelim peki ya senin anan baban? " çiğdem duraklamıştı. bunun üzerine arya devam etti. "annen sıla için içeri girdiğini öğrendiğinde sessiz kalacak mı sanıyorsun?" çiğdem başını eğmişti. annesinin sessiz kalmayacağını oda biliyordu. arya çiğdemin susmasını fırsat bilerek konuyu değiştirdi. "sılanın dediklerini yapmaya başlayalım. belki bir şeyler buluruz" asel onaylarken çiğdemde onları takip ederek sılanın odasına girdiler.
sıla koğuşuna girmiş ve gözleri direk tuanayı aramıştı. tuana sılayı görmesiyle kalkıp sılanın yanına gitti. sıla tuanayı görmesiyle gülümserken ikili bir birine sarılmış gardiyanda kapıyı kapatıp çıkmıştı. içerdeki kişilerin gözleri ikilinin üzerinde detaylı bir şekilde gezmeye başladı. sıla bunun farkında olduğundan "bir sorun çıktı mı? nasıl karşıladılar"dedi fısıltıyla. tuana "sorun çıkmadı"diyerek yanıtlarken bir sesin yükselip "bir şey içer misiniz?"sorusuna karşı sıla soruyu yönelten kişiyi bulmaya çalıştı. ayaklanmış ona soru dolu gözlerle bakan kadına karşı "teşekkürler. istemiyorum"diye yanıtladı. kadın bu sefer tuanaya dönmüştü. tuana masada duran bardağını uzattı. "ben bir çay daha alırım abla"derken kadın başını sallayarak bardağı eline aldı. sıla tuananın çay aşkını sorgulamama kararı alarak ona verilen yatağına geçti. bu sefer ranzanın üst katı verilmişti. ranzanın yanına doğru ilerlerken gür bir ses yankılandı. koğuşun baş kısmında tek başına oturan kadın sılayı yanına çağırmıştı.
sılayla tuana kısa bir an bakışırken tuana ona uzatılan çayı umursamadan sılanın yanına vardı. eli hazırlıklı belinde duruyordu. bu sılanın dikkatinden kaçmazken yüzünde tehlikeli bir sırıtış meydana geldi. kadının sesi yeniden duyulurklen "varisin emanetini yakından tanımak istiyorum. niyetim zarar vermek değil." sıla gözlerini kısmış ve usulca ilerlemeye başlamıştı. "zarar vereceğinizden duraklamadım. bana kimse zarar veremez" kadın gülümsemeye başlarken sılada kadının yanına varmıştı. kadın yanını işaret etti. "gel otur şöyle." kadın duraklayıp tuanaya bakmış ve "hanife "diyerek seslenmişti. hanife isimli kadın sanki ne istediğini anlamış gibi hızlıca ayaklanıp tuanaya sandalye getirmişti. tuana bu hizmete şaşırırken yanına konulan çayına minnnetle bakıp kadına döndü.
kadın sılayla tuanayı süzerek kendini gösterdi. "ismim nimet. burda geçirdiğim yılların sayısı uzadıkça belli bir çevrem oldu elbette. burda bütün sözler benden geçer. sanıyorum ki variste bu nedenle benimle iletişime geçti. zaten varis bana ulaşınca seni oldukça merak ettim. bu beklediğim bir şey değildi." sıla nimeti pür dikkat dinlerken susmasıyla kendini tanıtma sırasının ona geldiğini anladı. "ismim sıla. varisin ortağı ve sevgilisiyim."nimet şimdi her şey yerine oturdu derken tuanaya dönmüştü. tuana çayından yudum alırken gözlerin onu bulmasıyla çayı hızlıca yutmuştu. sıcak çay boğazını yakıp geçerken tuana yüzünü buruşturdu. "tuana. bende sılanın ortağıyım ve inşaat mühendisiyim" dedi. nimet inşat mühendisi olduğunu duymasıyla "ne o? cinayetlerin mi ortaya çıktı?" tuana güldü. ortaya atılan komik bir espiri varmış gibi "onları kimse bulamaz"demiş ve gülmesi büyümüştü. nimet tuana gibi gülmeye başlarken "kafa kızsın"demişti. tuana böbürlenirken nimet sılaya döndü. "sen niye girdin içeri. bu kızı da peşinde sürükledin?" sıla koğuşun içinde olan bütün kadınlara baktı. hepsi bir işle ilgilenir gibi yapsa da onları dinliyordu. sıla bütün kadınlarda göz gezdirirken "aradığım kişinin kuyruğunu sıkıştırdım. " nimet başını sallarken sıla ona döndü. "sen niye girdin nimet..." sıla bir an susmuştu. nimet ondan yaşça büyüktü bu nedenle sıla ona nasıl hitap edeceğini bilemedi. nimet en az 45 yaşındaydı. nimet bu durumu fark edip kısaca "abla de"dedi. sıla başını sallamış ve "nimet abla."demişti. bu aralarında sılanın kurduğu resmiyeti kaldırmıştı. nimet memnun gibi başını sallamış ve hanifenin ona getirdiği çayını yudumladı.
"benimki uzun hikaye." tuana "zamanımız var nimet abla"diye anında konuşmasıyla nimet gülümsedi. "kısa haliyle cinayet. bile istiye yaptığım bir şeydi. sonucu da haliyle müebbet oluyor. " tuana merakla kaşlarını kaldırırken sılaya baktı. ne cinayeti diye sorup sormamak arasında kaldığından sıladan onay bekliyordu. sıla tuananın bakışlarını onaylayınca tuana hızla "ne oldu abla? özel değilse tabi" kadın elinde tuttuğu çay bardağına dikkatli bir şekilde baktı. "kızıma kötü ameli için dokunmaya cesaret eden kocamı öldürdüm."dedi. tuana içmekte olduğu çayın yudumuyla öksürük krizine girerken sıla kaşlarını çatmış " öncesinde de öyle bir harekette bulunmuş muydu?"dedi. nimet sılaya baktı. sılanın bakışarını tartarken "boşanmıştık. hakimin verdiği karara istinaden kızım hafta sonu onun yanına gitmişti. öncesinde de bazı dokunuşlar olsa da kızım baba sevgisi zannettiğinden sesini çıkartmamış." sıla başını eğdi.
bunun devamının iyi gitmediği belliydi ve duymak acı vericiydi. birde onu yaşayıp yapayalnız kalan bir kız çocuğu olmak. ne dehşet verici bir durumdu.
nimet sılanın tepkisine karşı tuanaya dönmüş ve tuanaya bakarak devam etmişti. " bir hafta sonu kızım beni aradı. soluk soluğa kalmış ağlarak anne beni burdan al, dedi. bir şeylerin ters gittiğini anlamıştım. evden nasıl çıktım nasıl o herifin evine gittim bilmiyorum. eve vardığımda kızımın beni bırak istemiyorum nidalarına karşı mutfaktan alel acele aldığım bıçakla adamı bıçaklamışım. üstelik o adam geldiğimi bile fark etmemişti. tek derdi uçkuruydu. edebi yada her şeyi geçtim parası yokmuş gibi kızına, kızıma saldırdı. tabi bir bıçak darbesi onu devirmeye yetmedi. bana saldırdı. bende o can havliyle defalarca bıçaklamışım onu. en son yere ceseti düşünce anladığım yaptığım şeyi. kızımın çığlıkları da buna eşlik etti. "
tuana soğuyan çayını kenara itmiş ve yüzünü buruşturmuştu. kanı çekilmiş iştahı kaçmıştı. birde kendi babası onun için kötü aşağılık birinin tekiydi. daha kötüsü var mı dediğin anda daha da kötüsü çıkıyordu.
sıla baını kaldırıp merakla "kızın kaç yaşındaydı?"diye sordu. nimet sılaya döndü." 9 yaşındaydı. küçücük bir kız çocuğuydu. " sıla bunun üzerine "peki ya şimdi? şimdi kaç yaşında?" kadın bir anda yüzüne düşen hasret ve üzgüntüyle yüzünü astı. kızı olmadan geçirdiği yıllar yüzünü buruşturmaya yetmişti. daha temin olayları anlatırkenki öfkesi ve nefreti acı bir duyguya dönüştü. "yirmi bire yeni girecek" "okuyor mu?"nimet başını olumsuz anlamda salladı. "okuyamadı. tıp kazanmıştı. istanbulda tıp okuyacaktı ama durum buyken pek muhtemel olmadı. şimdi bir tekstil fabrikasında çalışıyor. " tuana merakla "seni ziyarete geliyor mu?"dedi. kadının gözleri bir anda parlamış ve dudaklarında buruk bir tebessüm oluşmuştu. "her hafta gelir. her hafta gelme annem yoruluyorsun. tatilinin kefini çıkart desemde beni bırakmaz. muhakak gelir." kadının gözleri dolmuştu. kızına adam akıllı annelik yapamadan burda olmak, kızının hayata tutunmak için hayallerinden vazgeçmesi para kazanıp içerde annesi parasız kalmasın diye para vermesi çok ağırdı. normalde ebeveynler çocuklarına bakarken nimetin kızının ona bakıyor olması nimetin ağrına gidiyordu. kızına doya doya sarılamamak en güzel yıllarında kızının yanında olamamak ne çok şey vardı nimeti üzen. bunlar sadece bir kısmıydı. dışardan gelen "ışıklar kapanıyor. yatın artık"uyarısına karşı nimet hızla kendini toparlamaya çalışırken sıla ve tuanaya dönmüş "bir şey lazım olursa yada bir sorun olursa bana gelin. hallederim"dedi. sılayla tuana başını sallayıp teşekkür ederken nimetin yanından ayrılmış, ikili yataklarına geçmişti.
burda hafif hikeyeler olmayacağını az çok tahmin ediyordu sıla. ama her bir kişinin böyle kötü durumlar yaşadığını bilmek ve bu duruma göz yummak sessiz kalmak ne kötüydü. nimet aslında kızını korumuştu ama sonucunda kızından yıllarca mahrum kalmıştı. bazı insanların sınavı çok ağır oluyordu. herkesin sınavı, imtihanı farklıydı. kimisi sağlığıyla kimisi parayla kimiside böyle sınav oluyordu. her bir insanın sınavı ona göre ağırdı. ne demişlerdi. rabbim dağına göre kar verirdi. nimet bunu kaldırabilecek güçte olmasaydı bunu yaşamazdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
52
Teen FictionNe..! Kıbrıs'a kumarhane mi açılmış...? Ah! Doğru. biz açmıştık. kumarhane açmalarıyla hayatlarının gidişatı değişen üç kızın hikayesi.. *kesit* sıla "ne yani ben yakışıklı kumar ma...