iki gün geçmişti olanların üzerinden ve sıla art arda gelen yazılım işleri yüzünden odasından çıkmaz halde iş koşturuyor arya sürekli şirkete gidip geliyordu. tuanaysa kafasına estiğini yapıyordu. kedi işinin patronuydu. bu yüzden çok umursamıyordu.
inşaat alanındaki yapılan yerlerin parasını ödeyerek mütahitlik yapmış aynı zamanda inşaat mühendisi olarak başlarında duruyordu. yani durmaya çalışıyordu. genel işi uyuşturucu baronunu çökertmek ve savcıdan intikam almak uğruna dönüşmüştü.
gene onun için sıradan bir güne uyanmış ve maraton hayatına kendini kaptırırken uyuşturucu baronuna doğru yol aldı. yoldayken aynı zamanda savcının hesabına girdiklerinde çektiği fotoğrafı savcıya atıyordu. öylesine seçtiği bir fotoğraftı. (multi medya)
kabul bu fotoğraf oldukça hoşuna gitmişti. sanki ona özelmiş gibi gelmişti. bu yüzden bu fotoğrafı savcıya atarak "ne zamandan beri peşimdesin savcım? fotoğraflarınızın bende ne işi var!"mesajı göndermiş ardından hiç bir şey olmamış gibi geldiği mekana park etmişti.
adımları arabadan uzaklaşırken mekana girmeden önce acıktığını belli eden karın gurultusuna karşı hızla yönünü değiştirmiş ve en yakın restauranta girmişti. Açlık tuanaya tersti. Ne demişler aç ayı oynamaz.
Tuana geldiği restaurantta siparişini verip beklemeye başladı. Aynı zamanda savcıdan da bir geri bildirim bekliyordu. Savcı attığı fotoğrafı görmüş ama yanıt vermemişti. Bu sinirlenmesine yol açtı. Bu savcı her hareketiyle tuanayı sinirlendirebilecek biriydi. Tuana kendi kendine gaza getirip daha çok sinirlenirken gelen yemeğiyle bütün düşüncelerini köleye itip yemeğine odaklandı. Dediğim gibi tuana için yemek her şeyden önce bir sıfırdı. Çay hariç. Çay tuananın bam teliydi.
Gelen yemeğini bir güzel bitirip hesabı öderken restauranttan çıktı. Çıktığı gibi dona kalması bir olmuştu. Bu da neyin nesi diyemeden eline geçirilen kelepçelerde önünde pişkin pişkin gülümseyen savcıya bakıyordu. Gene ne yaptım ben be diye öfkeyle bağırdı.
Polisler tuananın koluna girerken savcı tuanaya yaklaştı. "Hiç bir sosyal medyada paylaşmadığım bir fotoğrafı bana attın. Kendini ifşa ettin. Bu sana ne kadara patlar bunu hiç düşündün mü? Gerçi düşünsen o fotoğrafı bana atmazdın" tuana duydukları karşısında kaşlarını çattı. İşte şimdi boku yedim diye düşünürken nasıl olurda o fotoğrafın sosyal medyada var mı yok mu diye konrtol etmem diyerek kızmaya başladı."Sen bu fotoğrafı hususi olarak birine göndermedin mi savcım?" Savcı arkasına dönmüş arabasına giderken tuananın sesiyle irkildi. Tuananın söylediği cümleyi beyninde tartıp tuanaya döndü. "aslına bakarsan evet birine diye çekmiştim ama o kişiye gönderecek cesarete sahip olmadığım için atmadım. Eğer o kişiden aldım fotoğrafı diyeceksen diye söylüyorum bundan kaçışın yok" tuana sinirle lanet okurken "ya senin benimle derdin ne? Bana bu kadar hayran mısınki takıldın peşime hep beni takip ediyorsun!!" Savcı alayla gülümserken tuanaya yaklaştı. "Gerçek kimliğini öğrenene ve bu uyuşturucu şebekelerini nasıl bulduğunu söyleyene kadar buna alış." Savcı tuanadan uzaklaşıp polislere bakarken "alın bunu sorgu odasına konuşturun."diyerek arabasına bindi.
Tuanaysa arkasından hem sövüyor hemde debelenerek kurtulmaya çalışıyordu.
Savcı arabasını çalıştırırken karakola doğru sürmeye başladı. Savcı tuanayı elif olarak tanımıştı ve bir türlü tuananın elif olduğuna inanmıyordu. Evet inşaat mühendisi olarak gözüküyordu. işinde başarılıydı ama oldukça parası vardı ki müteahhitliğe bike girmişti. Savcının kafasına takılanda buydu. Elif karakterinin ailesi yoktu yanlız başınaydı ve ailesi olarak gösterilen kişilerin hepsi fakirdi. Bu yüzden savcı tuananın illegal bir şeyler yaptığını anlamış ama bir türlü kanıt bulamamıştı. En çok sinirini bozanda buydu.
Eğer savcının düşündüğü gibi bir durum varsa bu öz geçmişi hazırlayan kişi oldukça yetenekli biriydi. Çünkü hiç bir açığını savcı bulamamıştı. Bu yüzdendirki sürekli tuanadan medet umuyor onu konuşturmaya çalışarak yol kat etmeye çabalıyordu. Ama tuanada onun kadar inat olduğundan asla konuşmuyor o konuşmadıkça savcı çıldırıyordu. Bu böyle kısır döngü şeklinde ilerlediğinden savcı için bu büyük bir problem haline gelmiş ve artık bunu çözemezse rahat edemeyeceğini anlamıştı.
Öyleki savcı yeni açılan kumarhaneye bile gitmeye fırsat bulamadı. Oysaki gizli adamı ona kumarhane Hakkında epey detay vermişti. Mesela kumarhanenin sahipleri üç kadındı. Ve bu konuda bilgi sahibiydiler. Yani bu demek oluyordu ki ya bu kadınlar önceden de kumar işindeydi yada kumar içinde büyümüşlerdi.her türlü savcının dikkatini çekiyordu. Üstelik yeni aldığı istihbarata göre bu üç kadın kumarhanelerini büyütmüş persona isimli başka kumarhane açmışlardı. Savcı en yakın zamanda bu kumarhaneleri ziyaret edecekti. Ondan gizli bir şeylerin dönmediğini o üç kadına göstermeliydi.
Tuana apar topar sokulduğu sorgu odasına karşı bağırarak telefon hakkı istiyordu. Sonunda polis içeriye girmiş ve "bir kişiyi arama hakkın var. Senin yerinde olsam güzel bir avukat tutardım"demesiyle eline verilen telefona baktı. Polise karşı gözlerini devirmişti. Güzel bir avukattan önce güzel bir hackera ihtiyacı vardı. O da sılaydı.
Sılayı arayıp beklerken uzun süre çalan telefona karşı tuana tedirgin olmaya başlamıştı ki sonunda telefon açıldı. Başında zebellah gibi dikilen bu polis telefon açılmadığı gibi alıp geri vermezdi.
Tuana sılanın sesiyle kendine gelirken hemen konuşmaya başladı. "bir yanlış anlaşılma olmuş burcu. Benim bulduğum savcının fotoğrafı, savcının iddaa ettiğine göre hiç bir sosyal medyada yokmuş. Bu yüzden beni sorguya çektiler" polis tuananın durumu hakkında bilgi vermesine karşı kaşlarını çatarken "avukat iste elif hanım. Yoksa telefonu elinizden almakla mükellefim"diyince Tuana "yani burcu bana güzel bir avukat ve yanlış anlaşılmayı kapatan bir belge bulsan iyi olur" polisin bir anda telefonu alıp kapatması karşısında tuana öfkeyle ayaklandı.
Polis tuanaya uzun bir süre bakıp hiç bir şey olmamış gibi odadan çıktı. Tuana ellerindeki kelepçelerle sandalyeye yeniden otururken söyleniyordu. Seçeceği ve savcıya atacağı fotoğraf hakkında küfür üstüne küfür ederken savcıya bunu ödeyeceğini sürekli içinden tekrarladı. Savcı çok olmuştu ama. Bunun bedelini ödemeliydi.
Sıla tuanayla telefonda konuşmasından sonra elini başına vurmuş ve "bu kız hiç akıllanmayacsk. Ne yaptı ne etti gerçekten kendini hapishaneye sokacak duruma getirdi"diyerek söylenirken aynı zamanda yakın arkadaşı olan aseli aradı.
Asel bu üçlüyü bilen ve bu üçlü dışındaki tek kişiydi. Asel işinin ehli ve oldukça yetenekli bir avukattı. Şimdiye kadar hiç kaybettiği bir dava olmamıştı. Üstelik sıla tuana ve aryayı gerçek anlamda tanıyan nadir kişilerden olduğu için sıla açıklama yapmadan aselin yardım edeceğini biliyordu. Bu yüzden hiç düşünmeden aseli aramıştı. Bilakis tuananın bu çıkılmaz yolumu çıkmaza götüren tek kişi olabilirdi.
Telefonun açılmasıyla aselin güzel sesini duydu. "Sıla...? Naber?" Aselin de tabiki ayrı bir cep telefonu vardı ve bu nedenle çok rahat konuşabiliyorlardı.
"Asel direk konuya giricem. savcının biri tuanaya taktı. tuanayı da biliyorsun dengesizin teki ona takılınca oda savcıya taktı. Bu kısır döngü içerisinde tuana sorgu odasından beni aradı. İşler ciddiymiş. Bu işe bir el atıp şu çıkmazı çözer misin?" Tek nefeste bitirdiği cümleyle soluklanırken asel cevap verdi.
"Tamam. Ben hemen gelirim ama şuan şehir dışındayım ancak yarın orda olurum. Sen savcının ismini ve soy ismini bana söyle. ben ona ulaşır tuananın sorguya çekilmesini engellerim. Sen de bu süre zarfında tuanayı haklı çıkarabileceğimiz bir şeyler ara" sıla "tamamdır"derken aynı zamanda savcının ismini söyledi. "Savcı alp araz"demesiyle aselin sesi endişeli bir hal aldı. "Çata çata en güçlü savcıya çatmış. Bu savcı sürekli olarak kendini geliştiren bir savcı. Bu yüzden eli kolu çok geniş. Tuanayı korumak düşündüğümüzden daha zor olabilir. " Sıla başını olumsuz anlamda sallarken "tuana işte. İlla dişine göre birini bulacak. TeAllahım bana sabır ver"derken aynı zamanda asele teşekkür etmiş ve telefonu kapatmıştı.
Kendi işinin arasında şimdi tuananın işi çıkmıştı. Tuananın elindeki savcının fotoğrafını her hangi ve dikkat çekmeyen bir web sitesine koyması gerekiyordu ki tuana haklı çıkıp kodese girmekten yırtsın. İşi çok zordu sılanın. Çünkü o fotoğraf çok dikkatli koymalıydı. Aksi halde tuana, yüzeye çıkmayı hayal ederken daha çok dibe batardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
52
Novela JuvenilNe..! Kıbrıs'a kumarhane mi açılmış...? Ah! Doğru. biz açmıştık. kumarhane açmalarıyla hayatlarının gidişatı değişen üç kızın hikayesi.. *kesit* sıla "ne yani ben yakışıklı kumar ma...