Yavuz'dan
Burnuma dolan keskin kokuyla açtım gözlerimi. Daha doğrusu açmaya çalıştım. Kafamda bir şey vardı, hem de çok kötü kokan bir şey. Başımı sağa sola çeviremeyince elimi attım. Ulan kafama mı oturmuş bu sarı sıpa? Yavaşça aldım üstümden Yiğit'i, hala uyuyordu. Gözlerimi kırpıştırıp baktım.
"Ulan oğlum sabah sabah zehirleyecek misin babanı? Bu ne biçim bir kokudur Allah'ım?"
Yiğit'i kenara yatırıp yan tarafta yatan Bahar'la Yağız'a baktım. Yağız annesinin boynuna sokulmuş, bir elinini yüzüne getirmiş mışıl mışıl uyuyordu. Bahar da Yağız'a sarılmış uyuyordu o da. Gülerek uzanıp saçlarını öptüm üçünün de teker teker. Sonra Yiğit'e çevirdim başımı. Altını değiştirmek lazım ama uyanır şimdi bu sıpa altını açınca. Yağız birden hafifçe irkildi. Kıpırdanıp başını iyice soktu Bahar'ın boynuna. Bahar da kıpırdanıp açtı gözlerini yavaşça. Gülümseyip Yağız'ın başına bir öpücük kondurdu. Ardından başını çevirip beni görünce büyüdü gülüşü.
"Günaydın canım."
"Günaydın bir tanem. Bahar, Yiğit yine gaz bombası bırakmış. Uyuyor diye değiştirmedim ama çok kötü kokuyor be."
Bahar gülerek Yağız'ı çekti boynundan. Yatağa oturup Yiğit'e baktı. İkisin de ağzında emzikleri melek gibi uyuyorlardı.
"Uyanırlar birazdan canım. Ben değiştiririm altını."
"Oğlun beni zehirliyordu sabah sabah. Kafama getirmiş poposunu, boğuluyordum."
Bahar sessiz sessiz gülüp Yiğit'in üstünden benim yanıma geçti. Ben de gülerek geri uzandım yatağa. Bahar da başını göğsüme yaslayıp belime sarıldı.
"Çok özledim seni. Bu bir hafta, bir ömür gibi geldi. Uzun zamandır bu kadar uzun ayrı kalmamıştık. Ondan böyle oldum galiba. Ama iyi ki oğullarım vardı. Onlarla avundum, onlara bakıp seni gördüm. İkizler olmasa senin yokluğuna dayanmak çok daha zor olurdu."
Derin bir nefes alıp daha sıkı sarıldım Bahar'a.
"O zaman iyi ki ikisi de erkek olmuş. Benim mesleğim malum, ilerde ne olacağı belli değil. Eğer bir gün şehit olursam."
"Yavuz."
Bahar daha sıkı sarılıp susturdu beni.
"Bahar, ben bir askerim ve ben de bir gün şehit olabilirim. Bir gün gittiğim bir operasyondan ben değil de şehit haberim gelebilir. Bunlara hazırlıklı olmak zorundasın."
"Yavuz n'olur böyle konuşma, lütfen."
Saçlarına bir öpücük kondurup başımı başına yasladım.
"Ben olmasam bile oğullarım olacaklar hep annelerinin yanında. Hep destek olacaklar annelerine. Ben olmasam bile onlar koruyup kollayacaklar annelerini. Birbirlerine her zaman destek olacaklar. Aslan gibi adamlar olacaklar büyüyünce. Sen de onlara bakıp beni göreceksin ve beni hiç unutmayacaksın. Oğullarım teselli olacak sana."
"Sen yoksan biz de olamayız Yavuz. Sensiz bir aile olamayız biz. Senin sevgin olmadan nefes alamam ben. Nasıl bir mesleğin olduğunu da, bunun bütün tehlikelerini de çok iyi biliyorum. Oğullarımızı da bu bilinçle büyüteceğiz biz ama yalvarırım böyle konuşma. Yakma yüreğimi."
Ellerimi kolunda gezdirip tekrar öptüm saçlarını.
"Tamam canım, demiyorum bir şey."
Bahar başını göğsüme iyice yerleştirip sokuldu bana. Bahar çok güçlü bir kadındı. Benden bile daha güçlüydü. Ben onu öldü zannettiğim zamanlarda nasıl dağıldıysam, Bahar, bana bir şey olsa, benden beter olurdu biliyorum ama yine biliyorum ki Bahar zor da olsa toparlardı kendini. Benim hatıramla yaşamak bile mutlu ederdi onu. Oğullarıyla avunur ve beni asla unutmazdı. Kendisi için değilse bile oğulları için yaşardı biliyorum. Daha fazla konuşup da üzmeyeyim Bahar'ı. Ben bir gün şehit olma ihtimalime alışsın istiyordum, alışsın ki vazgeçmesin kendinden ama eminim ki Bahar'ın bunu düşünmediği tek bir an bile yoktu. Bu ihtimalle ne kadar korktuğunu çok iyi biliyordum. Ne zaman birazcık bahsedecek olsam böyle oluyordu. Gözlerim kapalı karıma sıkıca sarılmışken, gelen seslerle açtım gözlerimi. Hafiften gülerek Bahar'a eğdim başımı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Vuslat🥀
FanfictionBahar'ın mezarı başına çökmüş kendine lanet ediyordu Yavuz. Bütün bunlar onun suçuydu. Hepsi onun yüzünden olmuştu. Sevdiği kadın onun yüzünden vurulup ölmüştü. Yavuz bunun vicdan azabıyla kavrulurken, içindeki tarifsiz acı kül ediyordu onu. Sevdiği...