Yavuz'dan
"Bahar nereye gidiyoruz?"
"Söylemem sürpriz."
"Hayatım anladım da böyle yürüyecek miyiz? Hayır beni bozmaz da, vaktimiz çok yok ya, ondan diyorum."
"Tamam Yavuz, geldik zaten."
Başımı çevirip etrafa baktım.
"Nereye geldik ya?"
"Gülhane parkına."
Bahar gülerek bakarken ben de kaşlarımı kaldırıp baktım.
"Gülhane parkına mı?"
"Evet, hadi gel."
Bahar tuttuğu elimden yürüttü beni tekrar. Parkın Sarayburnu girişinden girdik içeri. Bahar neşeyle gülerek bakıyordu etrafına. Burda olmaktan mutlu olduğu her halinden belli oluyordu. Ben de ona bakarak gülüyordum.
"Buraya neden Gülhane diyorlar biliyor musun?"
"Neden?"
"Burda eskiden gülbeşeker yapılırmış. Tıpkı Çalıkuşu'ndaki gibi. Çok güzel değil mi?"
Gülümseyip kafa salladım. Bahar da devam etti yürümeye.
"Çocukken çok gelirdik annemle. Bazen de babamla. Uzun zamandır gelmiyordum. Şimdi seninle el ele geliyorum."
Tuttuğum elinden çekip, kolumu omzuna doladım.
"Ben de gelmemiştim yıllardır. Hatta uzun yıllardır. Bu kadar güzel bir yer olduğunu unutmuşum. Ya da yanımda sen varsın diye bu kadar güzel görünüyor."
Bahar kıkırdayıp belime sarıldı.
"Ben İstanbul'un en çok tarihini seviyorum. En çok tarihi yarımadayı gezmeyi seviyorum. Gülhane parkı da en sevdiğim yerlerdendir. Sen peki, sen beni nereye götüreceksin?"
"Yok öyle doktor hanım. Benimki de sürpriz."
"İyi. Öyle olsun bakalım."
Bahar başını kaldırıp bakınca, alnına bir öpücük kondurdum. Bahar da gülerken ayrılıp elimi tuttu tekrar.
"Hadi, yukarıdaki kafeye gidelim. Daha önce gittin mi? Manzarası çok güzel."
"Gittim canım. Ama şimdi çok daha güzel olacak."
Bahar kıkırdayıp döndü önüne. El ele yürüdük parkta. Buranın gerçekten huzur veren bir havası vardı. Asırlık ağaçlar, çiçekler, sincaplar, şehrin ortasında ama bir masal diyarında gibi hissediyordu insan.
"Burası nasıl hissettiriyor biliyor musun?"
Gülümseyip başımı iki yana salladım.
"Nasıl?"
"Böyle, sanki beyaz tavşanı takip edip de harikalar diyarına girmiş Alice gibi hissediyor insan. Masalsı bir havası var buranın."
Kocaman gülümseyip kolumu omzuna doladım. Böyle, aynı zamanda aynı şeyleri düşünmemize bayılıyorum.
Bahar'la birlikte kafeye gidip oturduk. Burda muhteşem bir Boğaz manzarası vardı. Hava da çok güzeldi bugün. Yazın ilk günleriydi. Hafif bir meltem esiyordu. Bahar'ın saçlarını uçuşturuyordu. Bahar manzarayı izliyordu, ben onu. Derin bir nefes alıp gözlerini kapattı gülümseyerek. Ben de gülümsedim anında.
"Hava ne kadar güzel. İyi ki çıkmışız dışarı. Güneşin ışıkları ne güzel kıpırdaşıyor denizin üstünde."
Ben sesimi çıkarmadan, gülümseyerek Bahar'a bakıyordum. O da bana çevirdi başını.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Vuslat🥀
FanficBahar'ın mezarı başına çökmüş kendine lanet ediyordu Yavuz. Bütün bunlar onun suçuydu. Hepsi onun yüzünden olmuştu. Sevdiği kadın onun yüzünden vurulup ölmüştü. Yavuz bunun vicdan azabıyla kavrulurken, içindeki tarifsiz acı kül ediyordu onu. Sevdiği...