4 ay sonra
Bahar'dan
Gözlerimi tavana dikmiş bakıyordum yattığım yerde. Kaç saattir bu haldeyim acaba? Kaç saattir sıcaktan uyuyamıyorum acaba? Sıkıntıyla nefes verip çevirdim başımı. Yanımda uyuyan Yavuz'a bakıp gülümsedim. Canım benim, ne güzel uyuyor. Yastığına sarılmış, yüzüstü yatıyor. Yastıktaki yanağı pompiriklenmiş hafiften. Dudakları büzülmüş. Gülerek yavaşça elimi saçlarına getirdim. Yavuz'u uyandırmadan sevdim usulca saçlarını. Yavuz kıpırdamadan yatıyordu. O da yorulmuştu tabi. Hamileliğimin son ayındaydım artık, hatta son günlerinde. Yazın ortasına denk gelince de bir hayli bunaltmıştı beni bu durum. Artık bir an önce doğurmak istiyordum. Bir an önce kavuşmak istiyordum ikizlerime. Benimle birlikte Yavuz da yoruluyordu. Bana yardımcı olmak için elinden gelen her şeyi yapıyordu benim canım. Sıkıntımı gidermek, işimi kolaylaştırmak için üstün bir çaba sarfediyordu.
Gülümseyip çektim elimi saçlarından. Yavuz'u da uyandırmayayım şimdi. Zaten geç uyudu. Ellerimden destek alarak yavaşça doğruldum yatakta. Komidinin üstündeki sürahiye uzandım ama boştu. Nefes verip kalktım yataktan. Gideyim de biraz su içeyim bari. Sıcaktan uyunmuyor zaten. Elimi karnıma getirip, ayaklarımı sürüye sürüye çıktım odadan. Mutfağa gidip bir bardak su aldım. Suyu içip geri dönüyordum ki, kasıklarıma giren sancıyla yüzümü buruşturup aniden durdum. Allah, doğum mu bu?! Geldi mi zamanı? Sancı gittikçe artarken elimi masaya dayayıp derin derin nefesler almaya başladım. Valla doğum sancısı bu! Doğuruyorum!
Telaşla odaya doğru yürümeye çalıştım. Yavuz'un aklı uçmasın şimdi, uzaktan bağırmayayım. Yavaş yavaş yürüyerek odaya geldim. Sancı biraz hafiflemişti. Yalancı sancı mı acaba? Doğurmuyor muyum yoksa? Birden daha şiddetli bir sancı girince acıyla inleyip iki büklüm oldum. Bu sefer belimde de müthiş bir sancı vardı ve kesinlikle doğuruyordum. Derin derin nefesler alarak Yavuz'a seslendim.
"Yavuz, Yavuz kalk."
Yavuz kıpırdamayınca üstündeki pikeyi tutup çekiştirdim.
"Yavuz kalk diyorum."
Yavuz kıpırdanıp sırtüstü yattı yatağa.
"Bahar?"
Gözleri kapalı uykulu uykulu konuşuyordu.
"Yavuz kalk doğuruyorum."
"Tamam hayatım, sen doğur geliyorum ben."
Yüzümü buruşturup ayağına bir tane vurdum.
"Yavuz ne saçmalıyorsun? Doğuruyorum diyorum sana! Aaahhh!!"
Ben birden, giren sancıyla bağırınca Yavuz fırladı yerinden. Yatağa oturup kocaman açtığı gözlerini bana çevirdi.
"Bahar!"
"Bebekler geliyooor!"
Ben bağırarak konuşunca Yavuz yatakta hızla bir o yana bir bu yana gidip, ne yapacağını bilmez şekilde dönüp durdu. Ayaklarına dolanan pikeden kurtulup kalktı yataktan. Hemen gelip ellerimi tuttu.
"Tamam canım sakin ol! Derin derin nefes al, bak böyle."
Yavuz bana gösterirken kendisi de derin nefesler alıyordu.
"Tamam Yavuz, sen de sakin ol."
Yavuz derin nefes almayı bırakıp gözlerini kocaman açtı.
"Ben sakinim Bahar, her şey yolunda. Sakın korkma tamam mı? Halledeceğim ben her şeyi. Sen devam et nefes almaya. Aferin Bahar, aferin. Siz de biraz sabırlı olun ufaklıklar, burda doğmaya kalkmayın sakın."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Vuslat🥀
Fiksi PenggemarBahar'ın mezarı başına çökmüş kendine lanet ediyordu Yavuz. Bütün bunlar onun suçuydu. Hepsi onun yüzünden olmuştu. Sevdiği kadın onun yüzünden vurulup ölmüştü. Yavuz bunun vicdan azabıyla kavrulurken, içindeki tarifsiz acı kül ediyordu onu. Sevdiği...