Yavuz'dan
Kapıyı kapatıp salona geçtim ayaklarımı sürüye sürüye. Allah'ım ben ne yaptım? Nasıl bu kadar iğrenç bir adama dönüştüm ben? Nasıl düşündüm o iğrenç şeyleri? Nasıl söyledim o sözleri Bahar'a? Masanın önüne gelip başımı çevirdim. Öyle güzel hazırlamış ki her şeyi. Pastayı bile elleriyle yapmış. Sıkıntıyla derin bir nefes alıp yüzümü sıvazladım. Hızlı hızlı nefes alarak tekrar baktım masaya. Sinirle ceketimi çıkarıp yere fırlattım. Nefret ediyorum kendimden. Ben Bahar'ın sevgisini aşkını haketmiyordum zaten. Sonunda bunu Bahar'a da gösterdim. Onun da bunu anlamasını sağladım ya bravo bana. Sen gerçek bir hayvansın sarı komutan. Sen, seni canından çok seven kadının kıymetini bilemeyip ellerinden kayıp gitmesine izin verdin. Hatta bunu bizzat kendin sağladın. Şimdi ne yapsan, ne kadar vahlansan az.
Yavaş adımlarla odamıza girdim. Yatağın üzerindeki gülleri görünce gözlerim doldu. Aklıma Bahar'a söylediğim şeyler geldi. İçim sıkıştı, beynim karıncalandı. Allah'ım ben neler söyledim Bahar'a? Nasıl yaktım canını? Yatağa oturup başımı ellerimin arasına aldım. Ne yapacağım ben? Nasıl affettireceğim kendimi? Nasıl tamir edeceğim açtığım yaraları? Bunun bir telafisi var mı? Bahar'a söylediğim şeylerin geri dönüşü var mı? Bahar'ın paramparça olmuş kalbi beni sevmeye devam eder mi? Bir daha yüzüme bakar mı Bahar?
Başımı kaldırıp bakınca gördüğüm şeyle kaşlarımı çattım. Karşıdaki duvarda bir sürü çerçeve asılıydı. Ayağa kalkıp ışığı açtım. Gördüğüm fotoğraflarla yine doldu gözlerim. Dişlerimi sıkıp yaklaştım duvara. Duvarın her yerinde Bahar'la ilk tanıştığımız günden bugüne çektirdiğimiz fotoğrafların olduğu küçük çerçeveler vardı. Bahar'la, çocuklarımızla en mutlu olduğumuz anlar. Mutlu huzurlu yuvamız bu fotoğraflarda mı kaldı artık? Biz bir daha dördümüz bir araya gelemeyecek miyiz? Çerçevelerin birine yapıştırılmış bir not vardı. Uzanıp aldım. Altındaki fotoğrafı görünce burukça gülümsedim. Bahar'la ikimiz kanepeye oturmuşuz, ikizler de kucağımızda. Hepimiz kocaman gülüyoruz fotoğrafın çekildiğinden habersiz. Geçen gün Sinan çekmişti bu fotoğrafı. İç çekip kağıttaki notu okudum. 'Bana verdiğin bu güzel aile için, oğullarım için, beni böyle güzel sevdiğin, bana kendimi dünyanın en özel kadını gibi hissettirdiğin için, kocam olduğun için çok teşekkür ederim sevgilim. Doğum günün kutlu olsun, iyi ki doğdun.' Sesli sesli ağlamaya başladım. Allah benim belamı versin. Paramparça ettim ailemi. Karım, çocuklarım yanımda değil. Ben bu evde yapayalnızım. Bahar beni asla affetmeyecek. Niye affetsin ki? Ben olsam ben de affetmezdim. Ben zaten kendimi affetmeyeceğim asla. Kendime kahredip duracağım.
Ağlaya ağlaya çöktüm yatağa. Ne yapacağım ben Bahar olmadan? Ailem olmadan ne yapacağım? Yatağa yatıp Bahar'ın yastığına sarıldım. Derin bir nefes alıp kapattım gözlerimi. Bu kokuya hasret mi geçecek bundan sonra hayatım? Bahar'ıma hasret mi kalacağım? Beni yaşatan kadın artık yok mu hayatımda? Allah'ım bana yardım et. Yalvarırım bir yol göster bana. Bahar'ın kırılan kalbini onarmak için, kendimi affettirmek için bir yol göster. Ben onsuz olamam artık.
➰
Gözlerim açık sessizce akıtıyordum gözyaşlarımı. Sabaha kadar uyuyamamış, sadece düşünüp durmuştum. Kendimi affettirmek için bir şeyler düşünüp durmuştum. Mecburdum buna. Bahar'a kendimi affettirmeye mecburdum. Nefes almak için, yaşamaya devam etmek için Bahar'a ihtiyacım vardı benim. Karıma ihtiyacım vardı. Çalan kapıyla kaldırdım başımı. Umutla baktım. Bahar mı geldi? Hızla kalktım yataktan. Kapıya gidip hemen açtım.
"Bahar."
Gördüğüm yüzle umutla parlayan gözlerim soldu. Leyla karşımda çatık kaşlarıyla duruyordu. Hiçbir şey demeden girdi içeri. Ben de kapıyı kapatıp peşinden yürüdüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Vuslat🥀
FanfictionBahar'ın mezarı başına çökmüş kendine lanet ediyordu Yavuz. Bütün bunlar onun suçuydu. Hepsi onun yüzünden olmuştu. Sevdiği kadın onun yüzünden vurulup ölmüştü. Yavuz bunun vicdan azabıyla kavrulurken, içindeki tarifsiz acı kül ediyordu onu. Sevdiği...