Yavuz'dan
Hala duruyordum çöktüğüm yerde. Babam da bir eli Yıldırım babanın göğsünde, başını eğmiş duruyordu. Leyla yanıma çömelip elini omzuma getirince başımı ona çevirdim. Dolu gözlerle yutkunup baktı yüzüme.
"Başımız sağolsun. Hepimiz çok üzgünüz."
"Vatan sağolsun."
Leyla başını eğince ben devam ettim.
"Ben Bahar'a ne diyeceğim Leyla? Nasıl anlatacağım bunu?"
Leyla başını kaldırıp baktı bana.
"Nasıl diyeceğim baban beni kurtarmak isterken öldü diye? Nasıl bakacağım ben karımın yüzüne?"
"Yavuz böyle konuşma, senin ne suçun var? Yıldırım amca, hepimizin yapacağı şeyi yaptı sadece. Biz hepimiz birbirimiz için canımızı veririz Yavuz. Onun yerinde sen olsaydın, sen de aynısını yapardın. Suçlama kendini?"
Burukça baktım Leyla'ya. O da eli omzumda güç vermeye çalışıyordu bana. Sinan da babamın yanına çöktü.
"Hamit amca, artık gitmemiz lazım burdan. Hadi kalk."
Babam da çok perişan görünüyordu. Onun için de çok zordu, biliyorum. En yakın mesai arkadaşını, dostunu kaybetmişti. Babam başını kaldırıp kafa salladı Sinan'a. Ardından bana döndü.
"Dragan, öldü mü o?"
Benden önce Keşanlı girdi lafa.
"Ölmüş şerefsiz. Komutanım kafasından vurmuş."
Babam kafa sallayınca ben devam ettim.
"Hafız, helikopter gelebileceği en yakın yere gelsin. Artık dönmemiz lazım."
"Emredersin komutanım."
Hafız uydu telefonunu alıp biraz uzaklaştı. Babam ceketini çıkarıp Yıldırım babanın üstüne örtünce, ben de yere bıraktım yavaşça başını. Başımı kaldırıp babama baktım. Eli hala Yıldırım babanın göğsündeydi.
"Baba, senin için de çok zor biliyorum. En yakın mesai arkadaşını kaybetmek ne kadar kötü biliyorum. Başımız sağolsun."
"Vatan sağolsun oğlum. Yıldırım ömrünü vatanına adadı, vatanı uğruna da şehit oldu. Hepimizin istediği şehadet, dostuma nasip oldu. Onun arkasından gözyaşı dökmeyeceğiz artık."
Burukça bakıp kafa salladım. Babam ardından bana çevirdi başını.
"Ama bunu Bahar'a söylemek çok zor olacak. Zaten hassas bir dönem geçiriyor, ona çok dikkat etmen gerekecek Yavuz."
"Biliyorum baba ama bunu nasıl söyleyeceğim, onu hiç bilmiyorum."
Hafız'ın sesiyle ona döndüm.
"Komutanım, helikopter geliyor. Yüz metre ileriye, ormanın dışına inecek."
"Tamam Hafız."
Sıkıntıyla bir nefes alıp eğdim başımı. Gözümün önünde kaybettiğim sevdiğimin acısını yaşayamadan, başka sıkıntılarla yanıyordu yüreğim. Bahar mahvolacak, onu nasıl toparlayacağım ben?
Bahar'dan
Sıçrayarak uyandım birden. Yatağa oturup elimi göğsüme getirdim. Sıkıntıyla derin derin nefesler aldım. Niye böyle oldu ki? Kötü bir rüya da görmedim ama içimde müthiş bir sıkıntı var. Yoksa Yavuz'a mı bir şey oldu? Hemen uzandım telefonuma. Saat sekiz olmuş. Arasam mı ki Yavuz'u? Böyle kendi kendimi yiyip oturamam, arayayım. Yavuz'u arayıp telefonu kulağıma götürdüm. Hadi Yavuz, aç şu telefonu n'olur? Uzun uzun çaldıktan sonra açıldı telefon. Yavuz'un sesini duyunca rahatladım anında.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Vuslat🥀
Hayran KurguBahar'ın mezarı başına çökmüş kendine lanet ediyordu Yavuz. Bütün bunlar onun suçuydu. Hepsi onun yüzünden olmuştu. Sevdiği kadın onun yüzünden vurulup ölmüştü. Yavuz bunun vicdan azabıyla kavrulurken, içindeki tarifsiz acı kül ediyordu onu. Sevdiği...