Bir hafta sonra
Bahar'dan
Alyansımla oyanayarak oturuyordum kanepede. Çıkaramıyordum bir türlü. İçim elvermiyordu. Canım hala çok yanıyordu. Bir hafta olmuştu. Bir haftadır Yavuz'u ne görmüş, ne sesini duymuştum. Kırgınlığım geçmemişti ama öfkem dinmişti sanki. Eskisi gibi öfkeyle gelmiyordu Yavuz aklıma. Aksine özlemle geliyordu. Kafam, kalbim çok karışıktı.
Yavuz oğullarını özlüyordu, oğlanlar da onu. Kreşten çıkmadan önce gidip görüyordu. Onunla karşılaşmayı istemediğimi bildiği için, ben gitmeden önce gidip çocukları görüyor, ben gelmeden de ayrılıyordu ordan. Ben de özlemiştim Yavuz'u. Eski günlerimizi çok özlemiştim. Beni seven, gözlerimin içine aşkla bakan Yavuz'u özlemiştim.
Yavuz'la son konuşmamız çıkmıyordu aklımdan. O arkamdan 'boşanmayacağım, senden vazgeçmeyeceğim' diyişi gitmiyordu kulaklarımdan. Ondan sonra hiç konuşmamıştık Yavuz'la. O çok istemişti benimle konuşmayı ama ben izin vermemiştim. O günden sonra da hiç görmemiştim zaten. Hala o günkü gibi üzgün müdür ki? Boşanma konusunda fikri değişmiş midir? Ben de avukatı arayıp davayı açmasını söylememiştim hala. Günler geçtikçe de daha zor geliyordu bunu yapması.
Sıkıntıyla nefes alıp arkaya yaslandım. Kafam çok karışık. Yanlış mı yapıyorum diye düşünüyorum dünden beri. İçim yanıyor, kalbimin kırıklığı geçmiyor ama kafam çok karışık. Boşanma kararını biraz hızlı mı verdim? Biraz daha düşünmem mi gerekiyordu acaba? Öfkem dinince üzmeye başlamıştı bu karar beni. Tamam, boşanma kararını vermek benim için de kolay değildi ama emindim bu kararımdan. Şimdi neden böyle düşünüyorum, neden özlüyorum Yavuz'u? Kalbimi paramparça eden adamı neden istiyorum yanımda? Kırılan kalbimi neden o onarsın istiyorum? Hala seviyorum ben Yavuz'u ama affedemiyorum işte. Unutamıyorum olanları.
Yüreğim sıkışıyor, ciğerlerim daralıyor. Nefes almak bile canımı yakıyor. Düşüncelere dalmışken çalan kapıyla kaldırdım başımı. Yavaşça kalktım yerimden. Mercekten bakıp ardından açtım kapıyı.
"Bahar, canım müsait misin?"
Hafifçe tebessüm edip kafa salladım. Kenara çekilince Leyla girdi içeri. Kapıyı kapatıp beraber salona geçtik. Yan yana oturduk kanepeye.
"Çocuklar nerde?"
"Uyuyorlar. Kreşten sonra yorgun oluyorlar biliyorsun."
Leyla gülümseyip kafa salladı. Oturduğu yerde bana doğru dönüp konuştu.
"Sen nasılsın Bahar?"
Ben de Leyla'ya dönüp dudak büktüm.
"Bilmiyorum Leyla. Nasılım bilmiyorum. İyi miyim, kötü müyüm, kararımdan emin miyim, pişman mıyım? Tek bildiğim bunu yapmak zorundayım. Yavuz'dan ayrılmak zorundayım."
"Değilsin Bahar. Yavuz'dan ayrılmak zorunda değilsin. Yuvanı dağıtmak zorunda değilsin. Kurtarabilirsin evliliğini."
"Kurtaramam Leyla. Kalbim hala bu kadar kırıkken hiçbir şey olmamış gibi Yavuz'u affedemem."
"Yavuz'u sevmiyor musun artık?"
Yutkunup başımı eğdim.
"Seviyorum."
"Tamam işte. Sevgi her şeyi çözer Bahar. Sevgi her şeye yeter."
"Yetmiyormuş işte. Yavuz'un bana olan sevgisi bana koşulsuz güvenmesine yetmiyormuş. Şimdi benim sevgim onu affetmeye nasıl yetsin?"
Leyla burukça bakıp elimi tuttu.
"Bahar, Yavuz sana güveniyor. Onun güvenmediği kendisi. Bak hazır böyle öfken dinmişken, Yavuz'a olan sevgin bakiyken izin ver gelsin yanına Yavuz. Bir de o anlatsın kendini. Biz söyleyip duruyoruz ama bir de o affettirmeye çalışsın kendini. Yavuz da sen de perişan oldunuz günlerdir. Ruh gibi geziyorsunuz ikiniz de. Hadi artık izin ver de bir şansınız daha olsun Bahar. Yavuz'un pişmanlığını görünce, anlattıklarını dinleyince eminin çok daha farklı düşüneceksin."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Vuslat🥀
FanficBahar'ın mezarı başına çökmüş kendine lanet ediyordu Yavuz. Bütün bunlar onun suçuydu. Hepsi onun yüzünden olmuştu. Sevdiği kadın onun yüzünden vurulup ölmüştü. Yavuz bunun vicdan azabıyla kavrulurken, içindeki tarifsiz acı kül ediyordu onu. Sevdiği...