1.BÖLÜM SAVAŞ BAŞLIYOR

1.4K 20 0
                                    

6

Cevap beklemeden telsizi kapattı. Herkes derin bir nefes aldı. Ne yapacaklarını biliyorlardı ama sonucun ne olacağı hakkında hiçbir düşünceleri yoktu. Tek bildikleri, az sonra her yerin kan gölüne döneceğiydi. Karşılarındaki düşmanı şaşırtmak ve kayıp verdirmek zorundaydılar, eğer bunu yapabilirlerse belki kurtulabilirlerdi.

Yüzbaşı elindeki M-16 nm dürbünü ile etrafı kolaçan etti. İlk ateşi o açacaktı ve sonra her taraf karışacaktı. Hedef nişangâhında Amerikalı askerleri açıkça görebiliyordu, çok iyi siper almamışlardı. Savaşmaktan çok eğleniyor gibi görünüyorlardı. Kendilerine ateş edilmesi umurlarında değil gibiydi, birkaç yaralı Türk askerinin ateşi onları korkutmuyordu. Yüzbaşı makineli tüfeğin yerleştirilmiş olduğu siperi hedefledi. En çok izli mermi ondan çıkıyordu. Siperde makineli tüfekçi dışında iki asker daha vardı. Onlar da ara sıra birkaç el ateş ediyorlardı. Yüzbaşı Hakkı gözlerini kıstı, "Bismillah," dedi ve tetiğe basü. M-16 nm ilk patlaması ile kıyamet koptu, yanındaki askerlerin kulakları sağırlaşü, sanki bir kuyunun içine girmişlerdi. Az önceki psikoloji ortadan kalkmıştı, şimdi seslerin bir anlamı yoktu, hepsi tek başına gibiydiler. Yüzbaşının yolladığı mermiler Amerikalı askerlerin üzerine yağdı ve makineli tüfek hemen sustu. Yüzbaşı, nişangâhından Amerikalı askerlerin

kıvranarak yere yattığını görebiliyordu ve eğer yanılmıyorsa kulaklarından sızmaya çalışan çığlık sesleri de onlara ait olmalıydı. Siperdeki üç asker de vurulmuş ama ölmemişti. Hepsinin hayati organlarını koruyan çelik yelekleri vardı. En azından artık sorun çıkarmazlardı.

Yüzbaşı, yanındaki askerlerin naralar atarak silahlarını ateşlediğini duydu ve dönüp onlara baktı. Önündeki görüntü hiçbir korku filmiyle karşılaştırılamayacak kadar korkunçtu. Yirmi asker ellerindeki silahları yüz metre kadar ötelerindeki kayalıklara boşaltıyordu. Bazen nişan alıyor, bazen nişan almadan bölgeyi tarıyorlardı. Makineli tüfekçiler, yanlarına Belçika yapımı FN makineli tüfeklerini almışlardı. Korkunç bir hızda ve serilikte ateş edebiliyordu bu silah. Şimdi bulundukları kayalıktan Amerikalı askerlere ateş kusuyorlardı. Karanlıktaki araziden ardı ardına çığlıklar yükselmeye başlamıştı. Az önce direnmeye çalışan birkaç askere ateş edilmiyordu artık. Aslına bakılırsa ateş tamamen kesilmişti. 101. Hava İndirme Tümenine bağlı askerler kayalıkların altına sinip canlarını kurtarma derdine düşmüş olmalıydı. Bu sırada roketatarlar ateşlendi ve gecenin derin karanlığı içinde, arkasında koyu bir duman izi bırakarak gökyüzüne doğru yükseldi, orada ortadan kayboldu.

Roketlerin patladığı yerlerden etrafa saçılan kaya parçalarını seçebiliyorlardı. Ay ışığı gölgeleri berraklaştırıyordu. RPG lerin etrafa saçtığı parçacıklar pek çok Amerikalı askeri yaralamış olmalıydı. Tiz çığlıkların sesleri daha da artmıştı.

Askerler şarjör değiştirirken ateş yavaşladı. Yüzbaşı yanmdakilerin şaşkın bakışları arasında bir ceylan gibi zıplayarak karanlığın içinde kayboldu. Ayak seslerini duyabiliyorlardı. Tekrar Amerikalıların bulunduğu noktalara ateş etmeye başladılar. Roketler tekrar aynı bölgeyi hedeflemişti. 101. nin genç askerleri için durum ciddileşiyordu. Çığlıklar artık bir senfoniyi andırıyordu, kötü yakalanmışlardı.

Üsteğmen Alper rüya gördüğünü zannetti, ölmek üzere olmalıydı, beyni ona umut aşılayacak görüntüler oluşturuyordu. Üzerlerine yağan ateş sona ermişti. Şimdi kendilerine ateş edenlerin olduğu siperlerden acı bağırışlar yükseliyordu. Bir an için olsun küçük bir umut taneciği belirdi ama bunu hemen reddetti. O artık ait olduğu yere gitmeye hazırlanıyordu, böyle kandırmacalar ile harcayacak zamanı yoktu. Etrafına bakındı, ilk ateşte şehit olan askerlerin bedenleri paramparça olmuştu, yağan mermiler sürekli onları bulmuştu. Birden karanlığın içinde büyüyen bir gölgenin ona doğru koştuğunu gördü. Yüzünde bir gülümseme belirdi, işte cesur biri çıkmış ve son kalan canlan almayı kafasına koymuş olmalıydı. Elini silahına attı, kolları halsizdi ama ölmeden bu cesur adamı da yanında götürmek niyetindeydi...

"Ben Türküm!... Yüzbaşı Hakkı. Oğullarım, ateş etmeyin." Ses tam zamanında kulaklarına ulaştı, yoksa tetiği çekmesine ramak kalmıştı, öylece kalakaldı Alper, gölge üzerine geldi ve yanında eğildi, gözleri kan

METAL FIRTINAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin