96
dönüşmeliydi. Bu neredeyse genel geçer bir kural halini almıştı. Amerikan Ordusuna ancak gerilla ve şehir savaşı verilerek direnilebilirdi. Harvey Jackson bu kuralın hâlâ işlemekte olduğunu görüyordu, yine öyle olmuştu...
Hava Kuvvetleri desteği ile Ankara önündeydiler ve verdikleri kayıp, elde edilen kazanç göz önüne alındığında oldukça azdı; 85 M1A2 Tankı, 65 Bradley zırhlı savaş aracı zayi olmuş, 1430 asker hayatını kaybetmişti ve 3000 kadar da yaralı vardı. Türklerin yurtdışında da tanınan 28. Mekanize Tugayı düşünüldüğü kadar zorlu çıkmıştı. Amerikalıların çok hareketli olmasıyla övündüğü 2. Mekanize Tugaylarının Stryker zırhlıları, Türk 28. Mekanize nin yapüğı bir taktik manevra ile kuşatılmış ve yirmi aracını kaybetmişti, ölü ve yaralı sayılan da azımsanmayacak ölçüdeydi. Amerikan Ordusu ilk kez ölülerini savaş alanında bırakmama prensibini bozmuştu. O ölüleri toplamak da yine Türk askerine kalmıştı. Ancak Türk 28. Mekanize Tugayı bu çatışmalardan sonra B-52 bombardıman uçakları tarafından defalarca bombalanarak gücünü yitirmişti. Geriden gelen Amerikan askerleri geçtikleri yerlerde bu birliğin tanklarından oluşan zırhlı mezarlıklarıyla karşılaşıyordu. Bunun dışında askerî direniş olmamıştı. Birkaç kez Türk Jandarma Komando timleri ile karşılaşmışlardı ama 2. Zırhlı Süvari Tugayının hasar görmemiş taburları, Stryker zırhlıları ve Tow tanksavar füzeleri kullanan Humvee araçları ile komando timlerini püskürtmüştü. Bu nedenle tümenlerin harekâtı, verilen ağır Amerikan kayıplarına rağmen fazla yavaşlamamıştı.
Harvey Jackson fazla beklemek niyetinde değildi. Ankara nm savunma için fazla zaman bulamadığını biliyordu. Türklere bu zamanı vermek istemiyordu üstelik. Ertesi gün işi bitirmek üzere harekete geçecekti. Buna kimsenin itirazı olmazdı doğrusu.
28 Mayıs 2007 - Saat: 10.15 İSTANBUL
Emel, yatağında kıvrılmış yatıyordu kıpırdamadan. Kulaklarına tıkadığı pamuklar sayesinde uçakların ve patlamaların seslerini duymuyordu. Durmak bilmeyen bombardıman nedeniyle sinirleri alt üst olmuş durumdaydı. Sinir hapları alarak ayakta durabiliyordu ve bu haplara ulaşmak da arük mümkün değildi. Yataktan kalkması ve dışarı çıkması gerekiyordu. Ekmek belli saatler arasında dağıtılıyordu. Dükkânlar öğlen olduktan sonra kapanıyordu çoğu yerde. Sadece fırınlar sabah sekiz, on bir saatleri arasında saüş yapabiliyordu.
Güçlükle yataktan çıkü, ayaklan geri gidiyordu. Eğer kırılırsa parçalanmasın diye koli bandı kullanarak çarpı çektiği cama yapıştırdı yüzünü, dışarıya baktı boş gözlerle. Kimseler yoktu pek.
Birkaç kişinin tedirgin bakışlarını havaya dikerek sokaktan hızla geçip firma yöneldiğini gördü.
Savaş henüz İstanbul u fazla rahatsız etmemişti. Bombardıman çok acımasız gibiydi ama vurulan yerler genelde askerî bölgelerdi. Selimiye Kışlası harap olmuş, Kuleli Askeri Lisesi nin beyaz binası tam ortadan ikiye ayrılmıştı. Birkaç kez denizdeki gemilere yapılan saldırılar nedeniyle bazı mahallelere bombalar çarpmıştı boğazda. Onun dışında elektrik kesilmemişti ve su akıyordu. Amerikan uçakları özellikle altyapıyı vurmuyordu, insanlar televizyon izleyebiliyor ve savaşın gidişini yakından takip edebiliyordu. Bunun dışında bir şey yaptıkları da yoktu zaten. Bütün gün televizyon başında, karşılarına çıkan dayanılması güç görüntüleri izlemeye çalışıyorlar ve sadece şaşırıyorlardı. işyerinden tanıştığı, aileleri Anadolu da olan iki kız arkadaşı sık sık ziyaret ediyorlardı Emel i, iki gece de yanında kalmışlardı.
Bankacılık sistemi durmuştu. Kredi kartı sistemi çalışıyordu. Alışveriş gerçekleşiyordu ancak işyerleri açısından durum parlak değildi, ihracat tamamen durmuştu: Memur maaşları ödenemiyordu. Garip bir
ŞİMDİ OKUDUĞUN
METAL FIRTINA
AdventureMETAL FIRTINA METAL FIRTINA KAYIP NAAŞ METAL FIRTINA KURTULUŞ METAL FIRTINA 3.DÜNYA SAVAŞI METAL FIRTINA NÜKLEER DARBE METAL FIRTINA KIZIL KURT