1.BÖLÜM SAVAŞ BAŞLIYOR

673 15 0
                                    

37

siperlerin üzerlerine yağmaya başlamıştı. Patlamalar nedeniyle alandaki şehit askerlerin bedenleri tekrar ortaya çıkıyor ve siperlere kadar ulaşıyordu. Deniz Piyade Tugayının direnişi gerçekten çarpıcıydı. Bu kadar süre dayanmalarını, dağınık düzende siper almış olmalarına ve karşı saldırıyı yapan taburun anlaşılmaz başarısına borçluydular.

Rüzgâr gitgide gücünü artırıyordu. Uzak ufuklarda bulutların toplandığı görülebiliyordu. Deniz piyade komandoları siperlerden çıkıp dolaşıyorlardı artık. Üzerlerindeki parkalara sıkı sıkıya sarılmış halde koşar adım bir yerden bir yere giden askerler görülebiliyordu. Tümgeneral İhsan Paşa da bunlardan birisiydi. Üzerinde, rütbesini belirtir hiçbir işaret kalmamıştı şimdi. Çıkarıp atmışü onları. Otomatik tüfeği omzunda, siperler arasında dolaşıp askerin moralini düzeltmeye çalışıyordu. Buna ihtiyaç vardı doğrusu, siperlerinin girişinde Generali gören askerler toparlanıyor, üstlerine başlarına çekidüzen veriyorlardı ve yüzleri gülmeye başlıyordu. Herkesin üzeri çamur kaplıydı. Askerlerin neredeyse tamamı çarpışmanın içinde yer almıştı.

Top mermileri korkutmuyordu İhsan Paşayı, zaten siperlerin içine düşmüyordu mermiler. Bu işte bir gariplik var, diye düşünüyordu sürekli. Çok dar bir alanda sıkışık düzende savunma oluşturmuştu. Yapılacak fazla bir şey de yoktu doğrusu. Ağır silahların ön siperlere yerleştirilmesini istemişti. Bir 35 mm uçaksavar vardı ellerinde ve önceki geceki çatışmada mermilerinin çoğunu kullanmışlardı, zırhlıların hepsi imha edilmişti, tanksavar roketleri tükenmiş vaziyetteydi. Tekrar saldırı olursa kurtulmaları mucize olurdu. Eliyle belindeki silahı tuttu. En son onu alacaktı eline, son mermiyi kendisine saklamıştı. Teslim olmayacaktı, Amerikalı askerlere böyle bir şeref bahsetmeyecekti.

İhsan Paşa, yanındaki korumaları uzaklaştırıp bir kayanın üzerine oturdu. Soğuk ve ıslak bir taş parçasının üzerindeydi. Bir sigara yakü, sigaranın ucundaki ateş içini ısıtmışü. Aklı karışıktı, neden böyle bir çatışmanın içinde yer almışlardı, Amerikalılar ne istiyordu Türkiye den? Anavatanı düşündü, kim bilir oradaki insanlar neler hissediyordu? Duymuşlardır her şeyi herhalde, kahretsin! diye düşündü. Ordu teyakkuzdadır ve belki de kendilerini kurtarma planlan yapıyordur diye bir umut ışığı belirdi kalbinde ama hızla uzaklaştırdı bu duyguyu. Çölde serap görmeye benziyordu bu düşünce, yardım gönderilmemesini kendisi istemişti.

Düşünceli haldeydi, başını kaldırdı. Karşısında askerler vardı, subaylar, erler... Gözleri ateş gibi parıldıyordu, bir şeyler yapacakmış gibiydiler.

"Komutanım!" diye atıldı subaylardan birisi. "Biz arkadaşlarımızla konuştuk ve sizi bu cehennemden çıkartmak istiyoruz."

İhsan Paşa daha fazla kendisini tutamadı, gözleri doldu. Elini yumruk yapıp kendisine hakim olmaya çalışü. Konuşamıyordu, başını hayır anlamında salladı.

"Komutanım, siz bu ülke için önemlisiniz. Eğer bu çaüşma bir savaşa dönüşürse Türkiye nin size ihtiyacı olacak."

"Oğlum, sen ne dediğinin farkında mısın? Ben sizi burada bırakır gidersem bir daha kimsenin yüzüne bakamam."

"Komutanım..."

İhsan Paşa eliyle susturdu subayı:

"Ya hep ya hiç çocuklar. Ölürsek beraber öleceğiz Allah in izniyle."

METAL FIRTINAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin