1.BÖLÜM SAVAŞ BAŞLIYOR

580 12 0
                                    

67

Telefon çaldı, Emel irkildi. Heyecanla ahizeyi kaldırdı. Almanya dan babası arıyordu:

"Emel, hemen ülkeyi terk et kızım, durum çok kötü."

Emel in o ana kadar tuttuğu sinirleri boşaldı. Hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı.

"Kızım, sakin ol. Ben oraya gelemiyorum, lütfen hemen havaalanına git ve bulabildiğin ilk uçağa atla kızım."

"Baba... bunu yapabileceğimi sanmıyorum." Sesi titriyordu. Telefonun ucundaki babası da kızının durumundan etkilenmiş ve ağlamaya başlamıştı. Almanya daki ev karışmıştı. Emel, annesinin ve kardeşinin sesini duyabiliyordu.

"Lütfen susun., lütfen!" diye bağırarak ahizeyi yere fırlattı. Titreyerek dizlerinin üzerine çöktü ve başını ellerinin arasına aldı. Telefon ahizesi uzağmdaydı ama gelen sesleri duyabiliyordu. Babası sürekli bağırıyordu...

Karmaşaya yeni bir boyut eklendi birkaç saniye sonra. Siren sesleri duyulmaya başlandı. Harbiye Orduevi ve İtfaiye Bölge Müdürlüğü nün hava saldırısı tehlikesini belirten sirenleri çalmaya başladı.

Emel in babası bir an için şok geçirdi. Telefondan gelen sese dikkat kesildi. Emel in de ağlaması durmuştu. Bu yeni sesin ne anlama geldiğini çözmeye çalışıyordu hepsi. Dalgalı bir siren sesi yükselip alçalarak kulaklarına doluyordu. Emel yerden kalkıp cama gitti. Sokaklar karışmaya başlamıştı. Trafik keşmekeş haline dönüşüyordu. İnsanların koşarak belirsiz yönlere doğru uzaklaşmasını seyretti. Nedense aklına telefon geldi, hâlâ meşgul sesi vermiyordu. Yavaşça ahizeyi kaldırıp, "Merak etmeyin, ben iyiyim," dedi. Sesi gerçek olamayacak denli güçlüydü. Çok fazla konuşacak bir şey yoktu. Havaalanına gitse bile ülkeyi terk etme şansının kalmadiğini hissedebiliyordu, daha da ilginci bunu istediğinden emin değildi, istemiyordu aslında, bu şehri bırakıp gitmek, kaçmak. Tıpkı onun gibi, ülkesi ve yaşadığı şehir de ölümcül bir tehlike altındaydı.

Bu kez yalnız değildi. Kendini ülkesiyle, şehriyle tüm insanlarıyla bütünleşmiş gibi hissetti.

Kanında dalgalanan enerjiyi her yanında hissetti. Babasını sakinleştirmek için birkaç cümle edip telefonu kapatü. Gençliğinde verdiği bir söz geldi aklına; güçlü olacaktı. Aynen şimdi olacağı gibi. Ne olursa olsun var olmalıydı ve buna karşı gelen her şeyle savaşmaya hazırdı.

23 MAYIS 2007- Saat: 23.50 TOROSLAR

Gökyüzü beyaz çizgilerle parçalanmış gibiydi. Dört motorlu dev kuşlar, B-521er değişik yönlerden bölgenin üzerinden geçiyordu ama nereye gittiklerini kimse bilmiyordu. Kayseri Komando Tugayının 1. Taburuna bağlı askerler Amerikan hava harekâtı başladıktan kısa süre sonra karargâhı terk etmiş ve dağlık bir arazide kamp kurmuşlardı. Yanlarına fazla mühimmat almadıkları için bir süre saklanmak zorunda kalmışlardı. Neyse ki Türk Ordusunun savaş zamanı için hazırladığı gizli sığmaklardan bir tanesi çok yakınlarındaydı. Tabur komutanı, Genelkurmaydan gelen emri beklemiş ve emir eline ulaşır ulaşmaz gizli sığmağa ulaşarak ne kadar ağır silah varsa askerlere ve bulabildikleri araçlara yüklemişti. Sonrasında olabildiğince hızlı ve gizli şekilde, emredilen bölgeye doğru harekete geçmişlerdi. Beş ya da alü saat sürmüştü yolculuk ve bir noktada araçları bırakarak savaş düzenine geçmişler, gerekli mevzileri oluşturmak için zamanla yarışa başlamışlardı. Zaman çok önemliydi, Amerikan

METAL FIRTINAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin