1.BÖLÜM SAVAŞ BAŞLIYOR

888 16 0
                                    

18

"Irak ta konuşlu bulunan Amerikan uçaklarını da dikkate alırsak yaklaşık bin kadar Amerikan savaş uçağı bulunuyor bu bölgede. Azerbaycan daki güçlerini Rusya da hassasiyet yaratmak için kullanmayacaklardır. Altı uçak gemisi ve bu gemilere eşlik eden büyük bir firkateyn grubu deniz gücü olarak savaşa tam hazır halde bekliyor. Uçak gemilerindeki uçakların sayısı yaklaşık dört yüz elli. Üstelik denizaltılar konusunda duyumlar var. Akdeniz in ya da Ege nin herhangi bir yerinde denizaltıları olabilir. Araştırmalarımızı artırdık ancak bu da riskli bir iş."

"Beş güçlü tümen...." diye mırıldandı Başbakan. Aklı Kıbrıs ta kalmıştı. Tuzak kokusunu alıyordu ama tuzağın boyutlarını şimdi çok daha iyi anlayabiliyordu. Türk Ordusunun savaşçı birliklerinden beş tümen ya da on beş tugaya eşdeğer sayıda asker şimdi Kıbrıs ve Irak ta, Amerikan birliklerinin oluşturduğu hatların gerisinde kalmış, içinden çıkılmaz bir kapana girmiş durumdaydı. Eğer bir şeyler yapılmazsa bir anda yok edilme tehlikesi ile karşı karşıyaydılar.

"Sayın Başbakan haklı," dedi Hikmet Pars. Üzerinde durmaları gereken çok fazla nokta vardı ve zamanı iyi kullanmalıydılar. Eğer zamanlamada bir hata yaparlarsa bu, binlerce askerin ölümü anlamına gelebilirdi.

"Efendim, Dışişleri nin temaslarının sonuçlarını bekleme konusunda kesin kararlı mıyız? Resim gittikçe karanlıklaşıyor." Kara Kuvvetleri Komutanı Fahri Sert araya girdi. Düşmanının boğazına sarılmaya hazırlanan bir kaplanı andırıyordu bakışları.

"Bunu yapmak zorundayız. Doğru olan bu ve eğer savaşacaksak, savaşa haklı olarak başlamalıyız. Orada kolumuzu tuttular, bıraktırmak için çenelerine yumruk atarsak bu bizi saldırgan gösterir."

"Efendim, bu beş tümene yakın askerin ziyanı anlamına gelse bile mi?"

"Paşam, temiz bir iş yaptığımızı söylemedi kimse. Eğer vatanın çıkarları bunu gerektiriyorsa... Elimizden gelenin en iyisini yapmak zorundayız."

"Komutanım..." Özel Kuvvetler Komutanı Tümgeneral Selami Dikbaş konuşuyordu, "izniniz olursa ben ve bölüğüm havadan Irak a sızıp Amerikan Birliklerinin tam kalbine saldıralım. Çıkacak karışıklıktan faydalanan birliklerimiz de hızla sınıra doğru ilerlesinler. Bu sayede ağır kuvvetlerimizi zarar görmeden kurtarabiliriz."

Hikmet Paşa nm gözleri dolacak gibi oldu.

"Bu çok kahramanca bir teklif. Ancak size burada ihtiyacımız olabilir."

Özel Kuvvetler Komutanı Tümgeneral Selami Dikbaş m gözleri parladı. Bir tek kelime dahi etmedi. Genelkurmay Başkanının ne demek istediğini çok iyi anlamıştı ve burada tartışılacak bir şey yoktu. Görevi, aşağı yukarı belli olmuştu, özel Kuvvetlerin görev alanı, kurulduğundan beri ilk kez, Ankara olarak belirlenmişti.

Başbakan sabırsızlanıyordu, çıkış yolu bulunamıyordu. Belki de tek yapmaları gereken, beklemekti. Ordu olduğu yerde savunma yapmalı ve kendisine bir saldırı gelmedikçe hiç hareket etmemeliydi. Belki de Amerikan Kuvvetleri onları sıkıştırarak yanlış bir hareket yaptırmaya çalışıyordu. Türkiye gibi bir ülkeye ortada neden yokken saldırması dünya kamuoyu açısından kabul edilemez bir olay olurdu.

"Arkadaşlar, bence bekleyelim ve gereksiz hareketlerden kaçınalım. Bu anda soğukkanlı olmazsak başımıza iş alırız."

METAL FIRTINAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin