160
değişeceğinden şüphesi yoktu. Ancak düşünmeden de yapamıyordu; Kıbrıs taki altmış bin Türk askeri ne durumdaydı? Uzun zamandır saldırı alünda olmalıydılar, ikmal açısından kötü durumda olmaları da kaçınılmazdı ve Rumlar her an ileri harekete geçebilirdi. Aynı şey diğer sınırlar için de geçerliydi. Allah kahretsin, kesinlikle bir baskına karşı hazırlıklı olmalıydık, diye düşündü.
'Arkadaşlar bundan sonra hepimiz birer savunma birimiyiz. Beni de içinizden biri görebilirsiniz. Silahlarımızı kuşandık ve savaşmaya gideceğiz. Başka yapacak bir şey yok. Allah yardımcımız olsun."
'Amin," sesleri odayı doldurdu.
Bodrum katının kapısında Albay Kemal Türkkan bekliyordu. Hikmet Pars ona seslendi, "Kemal, al adamlarının hepsini. Seyrantepe civarında büyük bir yığmak oluşmuş. Onları bulundukları yerde mıhlayıp hareketsiz bırakmaya çalışın. Şehre dağıtırlarsa, psikolojik üstünlük kazanmış olurlar. Dünyaya şehri ele geçirdik mesajı verebilirler ki bu da çok başka hareketlerin ortaya çıkmasına neden olabilir."
Kemal Türkkan kendisinden isteneni hemen anlamıştı. Amerikan askerlerine karşı sokak savaşı değil, düpedüz cephe saldırısı yapmak zorundaydılar. Beklemenin gereği olmadığını düşündü. Emir en büyük merci tarafından kendisine verilmişti ve bunu hemen uygulayacaktı. Kendi ölümünü kutlamaya başlamıştı bile. Bunu yapmak zorundaydı. Düşman kolay kolay alt edilebilecek bir düşman değildi. Kendisi ölüme hazırlanmazsa askerlerine hazır olmalarım nasıl söyleyebilirdi?
Başkan, Harekât odasında sürekli olarak bilgi ekranından akan dataları inceliyordu. Tanrım bir savaşa aynı anda katılmak ne heyecan verici, diye düşündü. 4. Mekanize Tümen, saldırıya başlamıştı. Ekrana gelen bilgilerde henüz kayıplardan bahsedilmiyordu. Aceleyle yapılmış olan savunma hatlarının tank saldırılarına dayanamadığı rapor ediliyordu. Ömerli Baraj havzasından yerleşim yerlerine doğru yaklaşılmıştı. Tank kuvvetleri ana arterleri kullanarak bu yerleşim birimlerindeki halkı pasifize ediyordu.
"Howdy, işler mükemmel gidiyor." Birkaç metre ötesinde irtibat subaylarına emir yazdıran Howard Strike, emirlerinden çoğu istediği gibi uygulanmadığı için sinirliydi zaten, Başkanın ortalıkta çocuk gibi dolaşması huzurunu bozuyordu iyice. Ona cevap vermemeyi öğrenmişti. Adam kendi havasında bilgisayar oyunu oynar gibi davranıp konuşuyordu.
"Allah kahretsin." Strike, niye bağırdığını anlamak için ona baktı. Başkan yüzünü buruşturmuştu.
"Şuraya bakın, 4. Mekanize nin bir tankı havaya uçmuş. Bir mayın sanırım."
Howard Strike, bunun üzerine kendi ekranına bakü ve işine devam etti. Kim bilir, daha ne kayıp haberleri gelecekti! Strike m esas merak ettiği halen devam etmekte olan Havaalanı savaşıydı. Orada kontrolü ele geçirdiklerini düşünürken önemli sayılabilecek bir piyade gücü, ağır silahlarla, Havaalanına inen birliklere karşı saldırıya geçmişti. Çaüşma çok şiddetli sürüyordu, burada meydana gelen kayıplar hakkında bilgi yoktu henüz. Askerler, hava desteği istemişti. İzmit ten kalkan Apache 1er ve şimdi onlara yeni eklenen A-10 uçakları Havaalanına saldıran Türk kuvvetlerini vuruyordu. Saldırı zırhlılarla desteklenmediği için bir sonuç alamazlardı ama öylesine dirençli bir saldın olduğu haberi gelmişti ki, bu şimdiye kadar harekâtta girişilen en şiddetli göğüs göğüse çatışmaydı. 82. Hava İndirme nin 2. Tugayı da üsse ulaşmış olan helikopterlere doluşmuş, kalkmayı bekliyordu. Ancak hâlâ İstanbul a inen birliklerden gerekli bilgi gelmiyordu. Çatışmalar o kadar yoğunlaşmıştı ki destek birlik istemek için bile zamanları yoktu Amerikalı askerlerin.
82. nin komutanı Tümgeneral Joseph Reed, kendisi için özel hazırlanmış olan MH-53J helikopteri ile Marmara Denizinin üzerinde tur aüyor ve sürekli olarak birlikleri ile bağlantı halinde kalıyordu.
16
ŞİMDİ OKUDUĞUN
METAL FIRTINA
AdventureMETAL FIRTINA METAL FIRTINA KAYIP NAAŞ METAL FIRTINA KURTULUŞ METAL FIRTINA 3.DÜNYA SAVAŞI METAL FIRTINA NÜKLEER DARBE METAL FIRTINA KIZIL KURT