1.BÖLÜM SAVAŞ BAŞLIYOR

482 6 0
                                    

102

etrafında döndü, sarhoş gibi yalpalıyordu. Çete mensupları gülüştüler. Fakat bu sırada Gökhan, silahlı serseriye yaklaşıyordu.

Tam önünde ona tapar gibi eğilip ellerini uzattı. Birisinin, "Bu sevgili arayan bir gayya!" diye bağırdığını duydu. Ama arük harekete geçme vakti gelmişti. Uzattığı ellerinin arasından sağ ayağını müthiş bir tekme hareketiyle iri yarı siyahın kasıklarına gömdü.

Adam sadece, "Iggh!" diyerek geriye devrildi. Bu tekmeyi yiyen, uzun süre kendisine gelemez, büyük ihtimalle de ölürdü.

Gökhan hızla diğerlerine döndü. Önce şaşırmışlardı ama şimdi intikam için sustalılar çıkmıştı. Sadece siyah adamın tabancalı olduğu anlaşılıyordu. Gökhan onları zevkle, çıplak elleriyle öldürecekti. Halkı adına, yapılanlar adına. Bu, içindeki öfkeyi biraz yaüştırabilirdi.

Hiçbir sustalı onu durduramadı; ayaklar, bilekler, boyunlar, kaburgalar kırıldı. Ayakta son kalanla bir kedinin fareyle oynadığı gibi uğraşü. Kaçmaya çalıştıkça önüne geçti.

Serserilerin hepsini öldürdüğünde cesetleri mağaraya taşıdı. Kokulan iki gün içinde duyulurdu ama zaten bombayı on iki saat sonrasına ayarlayacaktı. Ondan sonrasının önemi yoktu.

28 Mayıs 2007 - Saat: 03.50 CENTCOM FLORIDA.

FBI Başkanı Robert Müller, sabahlığıyla oturan Başkanın karşısındaydı. Howard Strike ile Danışmanı ve CIA Direktörü Porter Goss da yanındaydı. "Evet nedir bu kadar önemli olan?" diye sordu Başkan.

Bir kaset sallıyordu Müller, "Sayın Başkan, bu kasetin kopyaları birkaç saat önce uluslararası ajanslara bırakıldı veya postayla gönderildi. Bu saate kadar yayınlanmasını engelleyebildik ama kontrolümüz altında olmayan yerler de var ve daha fazla beklemek istemiyorlar," dedi.

Sabırsız bir şekilde elini salladı. "E, çabuk gel konuya Robert. Ne var o kasette, Türk Başbakanının tehditleri mi?" Güzel bir şaka yapmış gibi yüksek sesle güldü ama kimse ona katılmayınca gözünü kıstı.

Robert Müller hemen konuştu. "Nükleer bir tehdit efendim ve korkarım gerçek."

Kaseti izlediklerinde bir sessizlik hakim oldu odaya...

Sonunda Başkan konuştu. "Bu nasıl olur? Bana Türklerin ellerindeki tüm nükleer silahların kontrol altında olduğunu söylemiştiniz."

Howard Strike, "Operasyon için hazırlık yaparken aylardır ya bu silahları anlaşmalar gereği parçalamak için buraya getirdik," diye başladı "veya tespit ettiğimiz mekânları, harekât başlarken nokta operasyonları ile kontrole aldık. Fakat iki tanesinin kayıp olduğu anlaşıldı."

Porter Goss cümleyi tamamladı... "Arük nerede olduklarını anlıyoruz. Burada, ABD nin göbeğinde o bombalar."

Başkan elini şaşkınlıkla açü. "İyi ama bu adamlar iki bombayı birkaç gün içinde buraya nasıl getirsin?"

103102

etrafında döndü, sarhoş gibi yalpalıyordu. Çete mensupları gülüştüler. Fakat bu sırada Gökhan, silahlı serseriye yaklaşıyordu.

Tam önünde ona tapar gibi eğilip ellerini uzattı. Birisinin, "Bu sevgili arayan bir gayya!" diye bağırdığını duydu. Ama arük harekete geçme vakti gelmişti. Uzattığı ellerinin arasından sağ ayağını müthiş bir tekme hareketiyle iri yarı siyahın kasıklarına gömdü.

Adam sadece, "Iggh!" diyerek geriye devrildi. Bu tekmeyi yiyen, uzun süre kendisine gelemez, büyük ihtimalle de ölürdü.

Gökhan hızla diğerlerine döndü. Önce şaşırmışlardı ama şimdi intikam için sustalılar çıkmıştı. Sadece siyah adamın tabancalı olduğu anlaşılıyordu. Gökhan onları zevkle, çıplak elleriyle öldürecekti. Halkı adına, yapılanlar adına. Bu, içindeki öfkeyi biraz yaüştırabilirdi.

Hiçbir sustalı onu durduramadı; ayaklar, bilekler, boyunlar, kaburgalar kırıldı. Ayakta son kalanla bir kedinin fareyle oynadığı gibi uğraşü. Kaçmaya çalıştıkça önüne geçti.

Serserilerin hepsini öldürdüğünde cesetleri mağaraya taşıdı. Kokulan iki gün içinde duyulurdu ama zaten bombayı on iki saat sonrasına ayarlayacaktı. Ondan sonrasının önemi yoktu.

28 Mayıs 2007 - Saat: 03.50 CENTCOM FLORIDA.

FBI Başkanı Robert Müller, sabahlığıyla oturan Başkanın karşısındaydı. Howard Strike ile Danışmanı ve CIA Direktörü Porter Goss da yanındaydı. "Evet nedir bu kadar önemli olan?" diye sordu Başkan.

Bir kaset sallıyordu Müller, "Sayın Başkan, bu kasetin kopyaları birkaç saat önce uluslararası ajanslara bırakıldı veya postayla gönderildi. Bu saate kadar yayınlanmasını engelleyebildik ama kontrolümüz altında olmayan yerler de var ve daha fazla beklemek istemiyorlar," dedi.

Sabırsız bir şekilde elini salladı. "E, çabuk gel konuya Robert. Ne var o kasette, Türk Başbakanının tehditleri mi?" Güzel bir şaka yapmış gibi yüksek sesle güldü ama kimse ona katılmayınca gözünü kıstı.

Robert Müller hemen konuştu. "Nükleer bir tehdit efendim ve korkarım gerçek."

Kaseti izlediklerinde bir sessizlik hakim oldu odaya...

Sonunda Başkan konuştu. "Bu nasıl olur? Bana Türklerin ellerindeki tüm nükleer silahların kontrol altında olduğunu söylemiştiniz."

Howard Strike, "Operasyon için hazırlık yaparken aylardır ya bu silahları anlaşmalar gereği parçalamak için buraya getirdik," diye başladı "veya tespit ettiğimiz mekânları, harekât başlarken nokta operasyonları ile kontrole aldık. Fakat iki tanesinin kayıp olduğu anlaşıldı."

Porter Goss cümleyi tamamladı... "Arük nerede olduklarını anlıyoruz. Burada, ABD nin göbeğinde o bombalar."

Başkan elini şaşkınlıkla açü. "İyi ama bu adamlar iki bombayı birkaç gün içinde buraya nasıl getirsin?"

METAL FIRTINAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin