1.BÖLÜM SAVAŞ BAŞLIYOR

658 12 1
                                    

35

Hükümet üyeleri bu sözlerle ne denmek istendiğini anladı hemen. Bu gerçekten olabilir miydi? Türkiye Cumhuriyeti nin Dışişleri Bakanı, Amerikan topraklarında kötü bir muamele ile karşılaşabilir miydi? Şu son gerçekleşenlerden sonra her şey olasıydı.

"Bu arada Başbakanım, Kıbrıs ta sivil Rumların sınırda gerginlik başlattığı haberleri geldi. Çok sayıda Rum, sınırdaki askerleri taş yağmuruna tuttu. Askerlerimize dikkatli olmalarını ve ateş açmamaları emrini verdik. Bizim oradaki sağcı solcu gençleri yolladık sınıra. Biraz durum idare edilebilir böylece. En ufak bir çatışma oradaki kazanı ateşleyebilir ve Amerikalıların ne yapmak istediği konusundaki şüphelerimiz gittikçe doğrulanıyor."

"Paşam, Kıbrıs ta altmış bin asker var. Eğer bir şeyler olursa...."

"Merak etmeyin, o birlikler hayli dağınık ve Amerikan saldırısı olursa uzun süre dayanabilir. Üstelik Rumların saldırısına karşı da hazırlıklılar."

"Ne kadar?" diye sordu İçişleri Bakanı. Mantıklı bir soruydu bu. Çok küçük bir ada parçasında, bunca askerin nasıl savunma yapacağı iyi düşünülmeliydi. Ada savaşlarında adadaki birliklerin dışarıdan saldıran kuvvetlere karşı kazanma şansı sıfıra yakındı.

"Bilmiyorum," diye cevapladı Hikmet Paşa. Bu sorunun cevabı yoktu gerçekten de.

Tam bu sırada Başbakanın telefonu çaldı, bir süre dinledi. "Tamamen mi?" diye sordu. Odadakiler merakla ona bakıyordu. Kapattığında yüzündeki endişeli ifade okunuyordu. "Elçilikler," dedi. "Tüm ABD temsilcilikleri, büyükelçilik de dahil, bir operasyonla boşaltılmış. Birer temsilci dışında sadece Türk hizmetliler kalmış."

Başbakan ellerini kaldırıp içindeki çaresizliği dışa vurdu. Saklayacak bir şey yoktu:

"Sanırım, basma açıklama yapma zamanı geldi."

"Evet, ama üslubumuza dikkat etmeliyiz. Savaşı başlatan taraf bizmişiz gibi görünmem eliyiz."

Başbakan hiçbir söylemeden dışarı çıkü, bakanları da peşinden koştu. Ter içinde kalmıştı Tayyip Bey. Kafasında binlerce şey vardı. Nasıl konuşmalıydı, şimdi neler yapmalıydı? Bu soruların cevapları kafasını burgaç gibi sıkmaya başlamıştı. Hikmet Paşa, o giderken ardından seslendi:

"Efendim, artık savaştaymışız gibi hareket ediyoruz. Milli Güvenlik Kurulu bugün akşamüstü dört gibi Harekât Merkezinde toplanacak."

Başbakan başını salladı. Kafası çok karışıktı. Saat dörde daha vardı. Hemen gidip hükümeti toplamalı ve MGK toplantısı sonrası acil olarak Meclise bilgi vermeliydi.

Başbakan, Genelkurmay Başkanlığının kapısından çıkınca gazeteciler üzerine hücum ettiler. Ancak onun kendileri ile konuşacağını anladıkları zaman yavaşladılar ve kendi aralarında itişerek ön sıralarda yer tutma çabası içine girdiler.

"Sayın basın mensupları, çok fazla bir şey söylemeyeceğim. Ancak şunu söyleyebilirim ki, dün gece Irak taki birliklerimiz ile Amerikan birlikleri arasında şiddetli çatışmalar meydana gelmiştir. Bunun sebepleri araştırılıyor. Olayın bir yanlış anlamadan kaynaklandığını düşünmek istiyoruz. Dışişleri Bakanımız şu anda Washington da ve Başkan Yardımcısı ile görüşecek. Umarım bu toplantı, durumun

METAL FIRTINAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin