162
üzerlerinde uçan büyük ve garip dizaynlı helikopterden hoşlanmamış ve ateşe başlamıştı. Bu sefer devreye uçaktaki komandolar girdi, açık olan kapının kenarına gelip kendilerine ateş eden noktalara ellerindeki silahlarla nişan almaya başladılar. Kapıya monte edilmiş olan döner namlulu ağır makineli tüfeği kullanan asker de çıldırmış gibi bu ateşe katılmıştı. Aşağıdaki 82. nin askerleri şaşırmış haldeydi. Bu deli de kim, diye düşünürken telsizden delinin komutanları olduğu
haberi geldi. Askerler arasında hareketlenme oldu. Helikopter birden hızla aşağıya doğru kırdı burnunu ve yere iniş yaptı. Çarpma ile inme arası bir şeydi işte. Helikopterden çıkan askerler koşarak kendilerine uygun bir siper buldular. Bir tepeliğin arkası olduğu için güvendeydiler şimdilik. Tabur komutanı Binbaşı bir süre sonra onları buldu. Üstü başı çamur, is ve kan içindeydi. Yaralı askerlerin taşınmasına yardım etmiş olduğu her halinden belliydi.
"Efendim buradan çıkmak zorundayız sanırım." "Evet Binbaşı ama şu karşımızdakileri temizleyerek."
Anladım, der gibi başını salladı Binbaşı ve bölük komutanlarını yanma alıp yeni bir plan yapü. Tümgeneral de onlara yardım etti, ileri kontrol görevlisini alıp tepenin ucundan gözetleme yaptı ve hava saldırısı desteği için koordinatları bizzat kendisi belirledi. Uçaklar yardım için geldiğinde ileri kontrol görevlisi asker lazer işaretleyiciyi kullanarak direnişçilerin bulunduğu noktaları lazerle aydınlatacak ve bu sayede hedeflerin kolaylıkla vurulması sağlanacaktı. Joseph Reed, askerlerini bu kadar tehlikeli ve kapalı bir bölgeye indirdiği için üzgündü ama buradan çıkabilirlerse harekât onların lehine dönecekti. Bunu Türkler de anlamış olacaktı ki, ek olarak başka askerî güçler de saldırıya katılmıştı.
Birkaç dakika sonra gökyüzünde beliren uçaklardan süzülen bombalar, karşılarındaki tepelerin arkasında duran siperlerde patladı. Joseph Reed, kısa bir araştırmadan sonra 82. nin elindeki gücü yeterince kullanamadığını gördü ve çatışmayı idare etmeye başladı. Hava saldırısı devam ederken telsizlerden Reed in 2. Tugayı bölgeye çağıran emri geldi. Maslak ve çevresindeki araziye inmelerini istiyordu 2. Tugay in. O emri verdikten sadece dakikalar sonra dev CH-471er, Black Hawk 1ar ve CH-531er havalanmıştı. Ancak bu helikopterler yer ateşi nedeniyle dağınık bir halde, vurularak ve kayıp vererek gelebilecekti.
Başkan artık gelen bilgileri anlamaz haldeydi. Tek anladığı, İstanbul da çok ciddi bir çatışmanın meydana geldiği ve bu çatışmaların şehrin neredeyse merkezlerinde olduğuydu. Ekrana fazla bakmak işine gelmiyordu. Bazı kayıp haberleri vardı, bunlar normal olabilirdi belki ama bir politikacı olarak halka yapacağı üzüntü dolu konuşmaları düşününce morali bozuluyordu doğrusu.
"Hey, Howdy sence durum nasıl?"
"Sayın Başkan bana kalırsa pek iyi sayılmaz. 82. Hava İndirme Tümeni kahramanca savaşıyor. Eğer başarırlarsa bu işi bitiririz. 4. Mekanize de çok iyi gidiyor ancak çok kaybı var. Bu zaten beklenen bir şeydi."
"Biliyor musun Howdy, keşke bir süre daha bombalasaydık şehri diyorum."
O, Amerika nm beklediği büyük kahraman liderdi. Buna gönülden inanıyordu. Belki diğer Başkanlar da bu yolda önemli görevler yapmıştı ama o en büyüklerine cesaret eden insan olarak tarihe geçecekti.
Hikmet Pars m yüzü gergindi. Gelen haberler hoşuna gitmiyordu. Havaalanındaki çatışmalarda çok fazla özel tim polisi şehit düşmüştü, ancak polisler kahramanca savaşırken farkında olmadan en iyi Amerikan birliğini de mahvetmişti. Hava saldırısı nedeniyle bir arada durmalarına imkân yoktu ve küçük gruplar halinde yapılan çatışmalar, yedi yüz özel tim polisinden oluşan gücün gittikçe azalmasına neden olmuştu. Havaalanında kontrol tamamen Amerikalılardaydı ama kontrolü kaybetme işaretleri görülmeye
163
ŞİMDİ OKUDUĞUN
METAL FIRTINA
AdventureMETAL FIRTINA METAL FIRTINA KAYIP NAAŞ METAL FIRTINA KURTULUŞ METAL FIRTINA 3.DÜNYA SAVAŞI METAL FIRTINA NÜKLEER DARBE METAL FIRTINA KIZIL KURT