1.BÖLÜM SAVAŞ BAŞLIYOR

745 13 0
                                    

29

parçalarını gördüler ve bir saniye sonra bu alev parçaları Mehmetçiğin üzerine yağmaya başladı. Helikopterler alanın etrafında geniş bir çember çiziyordu ve bu çemberi çizerken sürekli olarak alandaki hedeflere ateş ediyorlardı. Türk askerleri korunmasız bir şekilde iki cephe hattının ortasında kalmıştı. Umutsuzca G-3 lerini kaldırıp helikopterlere ateş ettiler. Amerikan askerlerinin bulunduğu hatlardan da tank ateşi başladı ve M1A2 tankları hızla hareket ederek karşı saldırı yapan birliğin üzerine doğru hücum etti. Tanklar ardı ardına yaptıkları salvolarla

helikopterlerin gözden kaçırdığı zırhlıları avlamaya başlamıştı. Ortalık tam anlamıyla cehenneme dönmüştü.

Türk hatlarından çatışmayı izleyen İhsan Paşa, "Allah im, ne yapük biz?" diye bağırdı, yanındaki askerlere. Tonlarca ağırlığındaki Mİ tanklarının gök gürültüsünü andıran palet sesleri kulaklarında çınlıyordu. Türk askerleri bir an yere çöktü, etraflarına bakıyorlardı. Karanlıktan, patlamaların ani aydınlığından ve birer birer şehit olan arkadaşlarının siluetlerinden başka bir şey göremiyorlardı. Zırhlıların hepsi vurulmuştu ve alanın bir yerinde yanıyordu.

Deniz Piyadeleri koşarak kendi hatlarına gitmeye çalıştılar. Bu arada helikopterler, alanın çok yakınma gelmişti. Deniz Piyade Tugayının hatlarında tam bir karmaşa yaşanıyordu. Ellerindeki bütün silahlarla helikopterlere ve tanklara ateş ediyorlardı ama bu bir işe yaramıyordu doğrusu. Nihayetinde bu, hafif bir piyade tugayıydı. Ağır saldırı unsurları ile desteklenen bir tümene karşı başarı şansı olduğunu kimse düşünemezdi.

İhsan Paşa durumun gittikçe kötüleştiğini görebiliyordu. Ön siperlerde durmak iyice tehlikeli hale gelmişti. Türk tugayının ön hatları delik deşikti zaten, belli bir hattan söz etmek mümkün değildi. Bütün siperler yoğun ateş nedeniyle yıkılmış ve birbirine karışmıştı. Daha gerilerde durmak istiyordu yanındaki subaylar ama İhsan Paşayı oradan söküp almak mümkün görünmüyordu. Kendisini kaybetmiş gibiydi, emir subayları onun bir anda fırlayıp savaş alanına atılmasından korkuyorlardı.

Bunda haksız değillerdi doğrusu. Tümgeneral İhsan Paşanın içi sızlıyordu, aklını yitirmek üzereydi. Kendi verdiği emirle savaş alanına atılan askerler ölümcül bir saldırının pençesine düşmüştü. Kendisine doğru koşan askerlere bakü. Büyük kalibreli mermilerin Deniz Piyadelerinin bedenine çarpıp, siluetlerini parçalamasını seyrediyordu ve yapabileceği fazla bir şey yoktu. Tugay hatlarından açılan bütün ağır silah ateşine karşın saldırıyı püskürtmenin ya da düşmana zayiat verdirmenin imkânı yok gibiydi. Yardım gelmeyecekti, Irak ta bulunan diğer iki tugayla bağlantıları kesikti ve onların ne durumda olduklarını bilmiyordu.

Allah im, yavaş yavaş ölüyoruz hepimiz, diye düşündü İhsan Paşa. Tüyleri diken diken oldu ama bu hislerini askerlerine belli ederse birliği bir arada tutmak mümkün olmazdı. Karşı saldırı gerçekleştiren birliğin görüntüsüne bakamıyordu, alanın her yanı şehitlerin bedenleri ile kaplanmıştı. Soğuk bir rüzgârın esintisi onların bağırışlarını ve yaralananların inlemelerini kulaklarına getiriyordu. Karşı saldırı bölüğü neredeyse yarım saattir alanın pek çok noktasında oluşturduğu küçük ceplerde düşmana ateş edebiliyordu. İhsan Paşa bunu düşünmek istemiyordu ama gerçekten karşı saldırı yapan askerler hayatları pahasına tugaya zaman kazandırıyordu. Orada ne kahramanlıkların yapıldığını biliyordu. Askerler, komutan emri altında olmadan, üstlerine gelen tanklara ve helikopterlere ölümüne karşı koyuyordu.

Bu sırada alanın orta yerinde bir M1A2 tankı inanılmaz bir gürültü ile patladı, İhsan Paşa bunu görünce gözyaşlarını tutamadı, askerlerin canla başla direndiğinin kanıtıydı bu.

"Sabahattin, yarayı tut, yarayı tut. Çok kanıyor...." "Dur, dur sakin ol. Merak etme İbrahim Çavuşum, geçecek." Sabahattin, çavuşun karnından oluk oluk akan kana baktı, ayağını basüğı yer, kan çamuruna

METAL FIRTINAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin