1.BÖLÜM SAVAŞ BAŞLIYOR

522 6 0
                                    

109

korayamamışlardı. Eli silahlı insanlardan başka gerçek silahlan olmadığını düşünüyordu hepsi de. Hava Kuvvetlerinin direnişi ancak bir hafta sürmüştü. Hava alanları bombalanmış, uçaklar düşürülmüş ya da oldukları yerde vurulmuştu. Deniz Kuvvetleri ise gemilerin vuruluşunu engellemek için hiçbir şey yapamamıştı. Kara Kuvvetleri, klasik bir savaşta yapılması gereken manevraları büyük bir disiplin içinde yerine getirmişti ama ordunun bu kadar önemli bir güce karşı özel hazırlık yapmadığı belliydi.

Herkes şiddetli bir zırhlı saldırısının beklentisi içindeydi. Amerikan 1. Zırhlı Süvari Tümeninin bütün gücüyle en gerideki savunma hatlarına yüklenmesini bekliyorlardı. Dış hatlarda ise hemen hemen hiç direniş kalmamıştı. Ancak hâlâ Amerikan öncülerinin çok gerilerinde silah sesleri duyulabiliyordu. Barkın, Amerikan askerlerinin hızla toplanmakta olduğunu görmüştü, bu yeterliydi. Hemen gidip bunu diğerlerine bildirmeliydi. Koşarak yıkıntıların arasında ilerlemeye başladı ama o anda birden dondu. Değişik bir ses geliyordu kulağına. Gökyüzünden gelen bir uğultu, sert ve ağır bir ses. Başını kaldırıp ileriye bakü, ufku süzdü. Sert bir rüzgâr yüzüne çarpü, rüzgârın hemen ardından karanlığı yırtan büyük siyah gölgelerle yüz yüze geldi. Hemen üzerinden ardı ardına dev taşıma helikopterlerinin geçtiğini görebiliyordu.

Gözlerine inanamadı. Helikopterler hızla Ankara nın merkezine doğru ilerliyordu. Dakikalarla belirlenebilecek bir süre içinde Ankara nm göbeğinde olacaklardı. Bu hiç beklemedikleri bir saldırıydı. Barkın ne yapacağını bilemedi. Hemen haber vermeliydi. Oluşturdukları savunma planları alt üst olabilirdi. Hâlâ helikopterler geçiyordu üzerinden, içlerindeki askerleri bile seçebiliyordu. Korkunç bakışlı siyah suratlar, asla unutmayacağı görüntülerdi bunlar. Helikopterler geçip giderken Ankara nm merkezinde çok büyük patlamalar olmaya başlamıştı. Şimdi o patlamaların ışığında gökyüzündeki helikopter filolarını daha iyi seçebiliyordu, binalara çarpacak kadar alçaktan uçuyorlardı, etrafa ateş etmeye başlamışlardı. Birazdan her yer cehenneme dönecekti, helikopterlerin gittiği yerde bir sürü savunma noktası vardı ve Amerikan askerleri göğüs göğüse çarpışmak zorundaydı. Yerdeki değişik noktalardan helikopterlere ateş açıldığını görebiliyordu Barkın. Havadaki taşıyıcıları korumakla görevli Apache 1er de bu ateşin önüne baraj olarak giriyor ve neredeyse burun buruna çatışıyorlardı. Daha şimdiden ortalık karışmıştı. Gökyüzünde uçuşan başka cisimlerin sesleri duyulmaya başladıktan sonra ardı ardına patlamalar geldi. Topçu ateşi ve tank ateşi birbirine karışmıştı. Alevlerin aydınlattığı uzaktaki bir noktaya doğru alçalmaya başlamıştı helikopterler. O sırada inişe geçenlerden bir tanesinde şiddetli bir patlama olduğunu gördü. Helikopterlerden biri, dumanlar çıkararak ve çılgınca etrafında dönerek yere doğru indi. Sert bir biçimde yere çarpmış olmalıydı. Bu, Amerikan askerleri açısından ilk kayıp anlamına geliyordu. Ve son olmadı. Barkın m bulunduğu noktadan gökyüzü açıklıkla görülebiliyordu.

Amerikan helikopterleri havada kaldıkları süre içerisinde sürekli kayıp veriyordu. Daha şimdiden beş adet taşıma helikopterinin vurulduğunu görmüştü. Bu çılgınca bir hareketti, sorumsuzcaydı. Hiçbir komutanın askerlerini bu şekilde bir saldırıyı yaptırmaya hakkı olamazdı. Amerikan askerleri ne yaptıklarının farkında değil gibiydi. Korkudan kaskaü kesilmiş halde savaşmaya çalışıyorlardı. Henüz savunması çökmemiş bir şehrin üzerine helikopterle saldırı düzenlemek... Bunu planlayanların gerçek dünyayla bağlantısı kesilmiş olmalıydı. 101. Hava İndirme Tümeni daha yere inmeden iki yüz kadar askerini kaybetmişti.

Onlar için üzülecek değildi Barkın. Koşarak kendisini bekleyenlerin yanma gitti. Geçtiği sokaklardaki insanlar, karanlığa boğulan evlerinden başlarını çıkartmaya korkuyorlardı. Sadece kendisinin ayak sesleri duyulabiliyordu ve korkuyordu Barkın. Tanrım, bu gerçekten olabilir mi? Kendi şehrimde koşmaya korkuyorum. Bir süre sonra sokakta yürümeye korkacağım, düşüncesiyle irkildi. İsli sokaklarda koşarken kendi gölgesinden korktuğunu fark etti. Kahretsin, nerede bu Allah in belası yer? Bütün sokaklar birbirine benziyordu sanki. Her yer, her yer tuzak gibi görünüyordu. Silah, sırtında durmaz olmuştu, terden ıslanan bedeni soğuk hava ile buluşup donma etkisi yaratıyordu. Bacaklarındaki gücün tükenmeye başladığını

METAL FIRTINAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin