1.BÖLÜM SAVAŞ BAŞLIYOR

831 15 0
                                    

21

Tümgeneral Genelkurmay ile iletişime son vermeden önce kendisine bekle, komutu verilmişti. En son olarak Hakkari Dağ Komando Tugayı ve 20. Zırhlı Tugayı ile ilgili bilgi almıştı. Dağ Komando Tugayı otuz kilometre kadar batılarında kalıyordu. Zırhlı tugay ise yirmi beş kilometre kadar güneydoğularında yerleşmişti. Bir çaüşma anında bu birliklerle irtibat durumlarını araştırmıştı, ancak durumun sanıldığından kötü olduğu çıkmıştı ortaya. Eğer ortam ısınırsa diğer birlikler ile aralarına Amerikan Kuvvetleri unsurlarının gireceğinden şüphesi yoktu. Aralarındaki boş alan, ölüm saçan bir tuzağa dönüşebilirdi. Zaten bu birliklerin durumu da Deniz Piyade Tugayından farklı değildi. Dağ komandoları neredeyse araziye dağılmıştı, ancak güçlü bir savunma yapabilmek için mecburen siperlere girmişlerdi. 20. Zırhlı Tugayın ise yapacak fazla bir şeyi yoktu. Bir çatışma anında bu tugay çok şiddetli helikopter saldırılarına maruz kalacaktı.

Geceyi düşünüyordu komutan, savaşçı hisleri ona tetikte olmasını söylüyordu. Bu gecenin bir şeylere gebe olduğuna dair bir duygu doğmuştu içine ve bu duyguya güvenmemesi için bir neden yoktu. Amerikalılar Suriye ye karşı harekete geçmişti, birkaç saat önceki çatışmayı da o noktada bırakmayacaklarından emindi neredeyse. Bunlar belli bir plana göre hesaplanmış hareketler gibiydi. Hava yoğun ve sıkıntılıydı. Garip bir enerji sarmıştı ortalığı.

Askerler siperlerinde bu uzun gecenin sona ermesi için ufka bakıyorlardı. Bu kadar gri bir toprakta ne yapıyorlardı böyle? Hiçbir yere kıpırdayamadan.

"Sabahattin oğlum, gelsene şuraya."

"Yok oğlum, uyuyacam ben."

"Gel lan, sigara ikram edeyim sana."

"Sağol Çavuşum, uykum var nedense. Canım çıkmak istemiyor. Öyle garip bir uyku çöktü üzerime."

"Ulan tembel herif, oğlum anan görse seni böyle."

"Ana demeyin bana, gözümde tütüyorlar."

"Ne yapacan lan, Malatya ya dönünce?"

"Valla Çavuşum, ilk iş bir hafta uyuyacam... Sen ne yapacan Çavuşum?"

"Bir tepeye çıkacam Sabahattin. Uzun uzun bağıracam. Ben geldim, diyecem. Bütün şehir duyacak benim geldiğimi."

"İnşallah Çavuşum... İnşallah."

"Ee, uykudan sıkılınca ne olacak?"

"Ne bileyim, çalışmaya başlarım bir yerde. Sanki askerden tezkere alınca askerlik bitiyor mu Çavuşum? Yine askeriz, yine asker."

Nöbet noktalarındaki askerler kızılötesi kameralara bakarak gözlerini karanlığa ve kameraların yeşil zeminli görüntülerine alıştırmaya çalışıyorlardı. Beklemekten, ama neyi beklediğini bilmeden beklemekten yorulmuş olan sinirler iyice gergindi. Askerler karanlığın içinde görünmez hale gelmiş ve kendileriyle baş başa kalmışlardı. Deniz Piyade Tugayının sürekli savaşa hazır halde tutulan askerleri

METAL FIRTINAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin