39
askerin de yaralanmasına neden olmuştu. İhsan Paşa yaralılara yardım edilmesi için etrafındaki askerlere emir verdi. Kimse tam olarak mantıklı hareket edemiyordu. Bu bombanın sadece fiziksel tahrip amaçlı olarak yapılmadığı belliydi. Havada çıkarttığı ses insanı şok ediyor, dikkatini bir tek noktada toplamasına neden oluyor ve patlama anında oluşan şiddetin, hedef askerler tarafından tam olarak algılanmasını sağlıyordu. Bu şiddetin tam olarak algılanabilmesi de hiçbir insanın dayanamayacağı psikolojik çöküntü oluşturuyordu.
İhsan Paşa kendisini toparlamak için uğraşıyor ama başarılı olamıyordu. Soğuk terler boşalmıştı, başı dönüyor ve midesi bula-nıyordu. Bir an hafızası yerine geldi, az önce gördüğü siyah noktaları hatırladı. Hemen uçakların geldiği yöne doğru bakü, en aşağı altı tane siyah nokta görüyordu ve iki tanesi az önce bombayı atan uçağın yaklaştığı noktaya gelmek üzereydi.
Bir megafon bulmalıydı, eğer burada dururlarsa savaşamadan yok olacaklardı. Bunu anlayınca adrenalin bedenine saldırdı, gerilen vücudu ok gibi fırladı ve askerlere bağırmaya başladı:
"Dağılm, gidin buradan, gidin!!!"
Askerler onun ne demek istediğini anlayamıyor gibiydiler. Ellerindeki silahları amaçsızca etrafa doğrultuyorlardı ancak ateş etmiyorlardı, eğer ateş etmeye başlasalar birbirlerini vurabilirlerdi.
İhsan Paşanın gözleri korkuyla açıldı. Az önce yaklaştığını fark ettiği iki uçak yine aynı mesafelerden kara kütleleri bırakmışlardı, insanlık dışı bir silahla karşı karşıya olduklarını anladı. Amerikan askerleri, atom bombasından sonra ürettikleri en vahşî savaş alanı silahını Türk Ordusu üzerinde kullanıyordu. Bu gerçekle yüz yüze kaldığında kanı çekildi. Bir asker olarak siyasetle çok içli dışlı olmuştu ve bu nedenle reel politik mantığı çok ama çok iyi kavramıştı. Amerikan askerleri ile aralarındaki çatışmayı bu açıdan ele aldığı için ne kadar saçmaladığını anladı. Hata yapmıştı, Amerika-lılara karşı asker gibi değil politikacı gibi yaklaşmıştı. Birliğinin sıkışmasına göz yummamalıydı. Kendisini kötü hissetti, bir deniz piyade birliğinin başına atanan ilk kara askeri olarak bu onuru koruyamadığım düşündü. Beyninde başlayan sancı artarak bedenine saplanıyordu. Kulakları uğuldamaya başladı birden, ne olduğunu anlayamadığı bir titreşim başlamıştı yerde. Yer sallanıyor gibi
geldi, artan uğultular kulaklarını doldurdu ve dizleri üstüne düştü. Tam o anda, az önceki patlamanın aynısı arka arkaya iki kez meydana geldi, İhsan Paşa, dizleri üzerine çöktükten birkaç saniye sonra patlayan bombaların parçaları, başının birkaç santim üstünden geçti. Bunu hissetti ama beyni durmuş gibiydi. Dış dünyadan ayrılmış ve kapalı bir odanın içinde olduğunu düşünür hale gelmişti. Etrafta koşturan askerler, bağıran yaralıların yüzlerindeki ifade, yerde yatan şehitlerin görüntüsü...
Her şey anlamını yitirmiş gibiydi, ölüme ne kadar da yakın olduğunu düşündü. Kulakları neredeyse tamamen sağır olmuştu. Emrindeki askerlerin de aynı durumda olduğunu düşünüyordu, şimdiye kadar üç patlama olmuştu ve bu patlamaların etki çapının, tugayın kalan bölümünün sıkıştığı alanın tamamını kapsayacak kadar geniş olduğunu içgüdüsel olarak tahmin edebiliyordu.
O anda bir patlama daha oldu. Bu sefer yakınlarda olmalıydı, İhsan Paşa birkaç metre ileriye savruldu. Bedenine saplanan şarapnelleri hissediyordu. Emir ve koruma subaylarını gördü. Az ötesinde kanlar içinde yatıyorlardı. Uzaklardan gelen seslerle irkildi, kulağı sağır olmasına rağmen bu kadar net sesler duyması nasıl mümkün oluyordu? Uzakta, uçakların geldiği yönde şimdi garip ışıklar belirmişti. Ona doğru yaklaşıyorlardı.
"Bizimkiler geliyor!" kelimeleri döküldü dudaklarından. Onları görüyordu, yardımlarına geliyorlardı.
Bedenine yayılan sıcaklık içini ısıttı. Her taraf siyah dumanlarla kaplanmıştı, hiçbir şey görmek mümkün
ŞİMDİ OKUDUĞUN
METAL FIRTINA
AdventureMETAL FIRTINA METAL FIRTINA KAYIP NAAŞ METAL FIRTINA KURTULUŞ METAL FIRTINA 3.DÜNYA SAVAŞI METAL FIRTINA NÜKLEER DARBE METAL FIRTINA KIZIL KURT