1.BÖLÜM SAVAŞ BAŞLIYOR

743 13 0
                                    

27

ilerlediler. Önlerinde az engebeli bir arazi vardı ve zırhlı araçlar için düz bile sayılabilirdi. Dağınık olarak saldıracaklardı ve mümkün olduğunca ön hatü geriye atmayı deneyeceklerdi.

Harekete geçen zırhlılarsa çok uzaklarda Amerikan JSTAR gözetleme uçakları tarafından anında tespit edilmişti. Mobil araçları bulan radarı nedeniyle ondan kurtulmaları imkânsızdı. Tankların bundan haberi yoktu, olsa bile bir şey yapamazlardı. JSTAR dan, bilgiler aynı anda yerdeki ve havadaki unsurlara aktarılıyordu. Amerikalılar saldırıyı heyecanla birbirlerine haber veriyordu. Buna benzer direniş hareketlerini Irak savaşında görmüşlerdi. Zor durumdaki askerler kendilerine öğretileni bazen ezbere yapıyordu ve sonuçları dramatik oluyordu.

En baştaki zırhlıda Binbaşı Haşim Eralp vardı. Telsizden emir verdi, zırhlılar hızla harekete geçtiler ve öndeki bombalanmış siperlerin üzerinden birer kısrak gibi sıçradılar, tanklar da peşlerinden gitti. Elli, yüz metre kadar hiçbir şey olmadan ilerlediler. Zırhlılar belli bir mesafe ilerleyince, havan topları ve uçaksavar silahları ateşe başladı. Onların ateşine zırhlıların ve tankların ateşi eklendi. Karşı tepeler ışıl ışıl oldu. Türk Deniz Piyadeleri hedef gözetmeksizin gördükleri bütün yükseltilere ateş ediyorlardı. Zırhlılardan da mermi yağıyordu ama ateş açılan siperlerden hiç karşılık gelmemişti.

Sonra birden düz bir çizgi şeklindeki bir ışık, uzaklardan kopup geldi ve Binbaşının içinde bulunduğu zırhlıya çarptı. Zırhlı araç paramparça oldu. Diğer araçların telsizlerinden üzüntü dolu bağırışlar geldi. Tugay Komutanı İhsan Paşa en ön saftaydı, elinde otomatik tüfeği ile oradaki askerlerden bir farkı yoktu. Askerler onun çevresini sardılar hemen ama o bir işaret ile hepsini dağıtü. Hedef haline gelmenin bir anlamı yoktu doğrusu. Zırhlı araçların karşı tarafı hedef alarak açüğı yoğun ateş izlenebiliyordu. ZMA 1ar çok hızlı hareket ederek ve zikzaklar çizerek karşı tarafa yaklaşmaya çalışıyordu, M-60 tankları ise ateş ederken yavaşlıyor ve birkaç salvo ateşleyip ilerliyordu. Bu çok klasik bir karşı saldırıydı ama tugaya zaman kazandırmak için yapacak başka bir şey de yoktu. Havan desteği etkili olmuş gibiydi. İlerleyen araçlara açılan karşı ateş çok zayıfü, ağır makineli ateşi ile sınırlıydı, İhsan Paşa umutlandı birden savaşın atmosferi içinde:

"Onlara piyade desteği verirsek bir geri püskürtme olur mu acaba?" diye bağırdı tabur komutanlarına.

Subaylar birbirlerine baktılar, hepsinin gözleri yorgunluktan ve soğuktan kan çanağına dönmüştü. Bilmiyorlardı, o genç yaşta savaşı okumak çok zordu. Karşılarında basit bir düşman olsa belki, ama Amerikalılar taktik gereği geri çekilmeyi düşünmüyorlarsa, tek başına zırhlıların onları bu konuda ikna etmesi zordu.

"Komutanım, izin verin bölüğüme..." Yüzbaşı Fevzi girdi konuya, diğerlerinden önce davranmıştı, "izninizle bölük seviyesinde saldıralım onlara. Tanklara yetişirsek şansımızı artırırız."

İhsan Paşa dönüp tekrar karşı taraf baktı, zırhlılar Amerikan birliklerinin olduğu hatta çok yaklaşmıştı ve hâlâ ciddi bir karşı ateş yoktu görünürde.

"Tamam oğlum, dikkatli olun."

Beş dakika içinde bölüğün tamamı, iki yüz kırk üç asker ön siperlerin hemen arkasında toplanmıştı. Hepsi de birbirine benziyor gibiydi. Karanlıkta birer gölgeden ibarettiler, gün ışığı da olsa fark etmezdi. Tuzağı hissediyorlardı şimdi. Buradan ellerini kollarını sallayarak gidemeyeceklerini anlamışlardı. Patlamaların oluşturduğu alev adacıklarından yükselen dumanlar burayı cehennemden bir parçaya çevirmişti. Belki de bunun için hepsi kızgındı, günleri mahvolduğu için ve bunun acısını çıkarmak için hazır gibiydiler.

METAL FIRTINAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin