84
mermi hızında ileri aüldı ve uçak gemisinden ayrıldıktan sonra önce hafifçe aşağı ve sonra yukarı doğru hareketle havalandı.
Akdeniz de hava parçalı bulutluydu, karanlık gökyüzünde bulutların arasından parıldayan yıldızlar görülebiliyordu. F-18 bir süre sonra kara sahası üzerine geldi, iletişim bilgisayarının ekranında beliren koordinatlar Toroslar üzerine geldiğinde kuzeyi gösterdi. Civan Ankara ya doğru gittiğini anladı, otomatik pilot bir süre bu koordinatta ilerledi.
Ekranda bir başka işaret belirdi, kesin hedef koordinatlarıydı.
Koordinatları uçağın bilgisayarına girdi ve uçak hafifçe yana yatarak gerekli uçuş rotasına oturdu. Kendisine verilen her komuta uyan sadık bir Rotvveiller ı andırıyordu bu teknoloji canavarı. Uçağa yakıt tankları dışında sadece dört adet yaklaşık iki tonluk GBU-28 Penetrator (delici) lazer güdümlü bomba yerleştirilmişti. Bu füzeler yeraltına saklanmış olan sığmakları vurmak için üretilmişti ama yerdeki her hedef üzerinde korkunç derecede yıkıcı bir etki yapıyorlardı. Civan a eşlik eden başka bir uçak yoktu, tek başına bir göreve ilk kez gidiyordu. Kendisini gizli bir görevin parçası gibi hissettiren bir durumdu bu. Garipti, hedefi merak ediyordu.
Birkaç dakika geçtikten sonra radar ekranında kırmızı bir ışık yandı. Hedefin koordinatları radar ekranında işaretlenmişti. AGP 79 radarı sayesinde kendisine verilen hedefleri daha iyi bulabiliyordu uçak. Belli bir noktaya kadar radarı ile hedefi takip ediyor ve daha sonra işi lazer işaretleme poduna* devrediyordu. Pilota da düğmeye basmak ve lazer işaretleme ekranındaki arü işaretini çarpma gerçekleşene kadar hedefin üzerinde tutmak kalıyordu.
* ATFLIR - İleri bakışlı lazer hedefleme podu
Radar hedefe çok yaklaşıldığını belirten kesik kesik alarm seslerini vermeye başladı, Civan hemen lazer podunu devreye soktu. Önündeki ekranda, yerdeki cisimleri görebiliyordu. Her şey lazer podunun ve dolayısıyla yaklaşık sekiz ton bomba taşıyan acımasız silahlarının hedefi olabilirdi. Uzun yıllar önce terk ettiği ülkesini bu şekilde görmek garip duygular uyandırmıştı kalbinde. Terlediğini ve içine tarifi olmayan bir sıkıntı bastığını hissetti. Hedef podunu hedefe doğrultmak için koordinat noktasını araştırmaya başladı. Yerde fazla bir şey yoktu, şehrin dışına doğru bir olmalıydı burası.
Hedef podu kilometrelerce uzakta bir yapının üzerine geldiğinde radarda belirtilen koordinatları gösterdi ekranında. Civan radarı ve hedefleme podunun üzerindeki koordinatları kontrol etti; evet doğruydu, hedefi bulmuştu. Ama... Bir dakika... Aman Allahım, diye düşündü, gözleri büyüdü, kalbi hızla atmaya başladı. Hedefleme podunun artı işaretinin tam ortasındaki yapıya bir kez daha dikkatli bir şekilde baktı. Buna inanamıyordu, vurması gereken hedefin bu olduğuna inanamıyordu.
Şimdi lazer ışınının doğrultulduğu ekranın tam ortasında, Rasattepe nin ihtişamlı doruğunda, denizden dokuz yüz metre yüksekte Anıtkabir duruyordu. Bütün haşmeti ile orada, sessiz ve vakurdu. Aslanlı yol kenarındaki mermer aslanlar, Türk ün devlet kurma becerisinin yansımaları, yaklaşan tehlikeye gülüp geçiyor gibiydi. Mermerden yapılmışlardı, parçalanabilirlerdi ama o mermerin içindeki aslana şekil veren ruh bombalarla parçalanamazdı.
Diyarbakırlı Civan, kendisine verilen hedefin bu olduğuna inanamıyordu hâlâ. Ne gerek vardı burasını vurmaya? Bu, Amerikan Ordusuna ne kazandıracaktı ki? Bir hiç. Bu bütün insanlık... Hayır, bu işte bir yanlışlık olmalı, diye düşündü. Ama koordinatlar doğruydu ve şimdi USS George Bush uçak gemisindeki operatörler onun hedef üzerinde olduğunu gördükleri için rapor vermesini istiyordu. Dili tutulmuş gibiydi. Damarlarındaki kanın kaynamaya başladığını ve çılgın gibi aktığını hissedebiliyordu. Çok garip,
ŞİMDİ OKUDUĞUN
METAL FIRTINA
AdventureMETAL FIRTINA METAL FIRTINA KAYIP NAAŞ METAL FIRTINA KURTULUŞ METAL FIRTINA 3.DÜNYA SAVAŞI METAL FIRTINA NÜKLEER DARBE METAL FIRTINA KIZIL KURT