1.BÖLÜM SAVAŞ BAŞLIYOR

570 11 0
                                    

83

sayesinde Amerikan Ordusuna karşı istenen sonuç almamıyordu. Elindeki güç, tüylerini diken diken yaptı. Arük düşmanın moralini iyice yıkacak bir hedefin vurulmasının vakti gelmişti!

26 Mayıs 2007 - Saat: 14.45

USS GEORGE BUSH UÇAK GEMİSİ / AKDENİZ

İçinde alü bin insanın yaşadığı dev uçak gemisi üzerindeki seksen beş uçak sürekli olarak faaliyetteydi. Büyük hava saldırısı başladığından beri neredeyse yirmi dört saat geçmişti. Karanlık dumanlar kaplamıştı Anadolu nun üzerini. Uçak gemisinden görünen manzara bir zamanlar çok güzel olmalıydı. Pilotlar bu manzarayı yok etmenin sıkıntısını yaşıyor muydu bunu kimse bilemezdi ama Amerikan Ordusu elindeki bütün mühimmatı Türk topraklarına boşaltıyor gibi geliyordu onlara.

Psikolojik hava saldırılarının başlama günüydü. Uçaklara, görevleri, havalandıktan sonra verilecekti. Türk Ordusunun savunma kabiliyeti gitgide zayıflıyordu, Hava Kuvvetleri arük uçamaz durumdaydı. Hemen hemen bütün havaalanları vurulmuş ve kullanılmaz hale gelmişti. Savaş uçakları havada pek sorunla karşılaşmadan hedefe gidip uçaksavar ateşleriyle baş ediyor ve hedefleri bombalıyordu. Bugün diğerlerinden farklıydı. Artık darbe vurma zamanı gelmişti, insanların duygularını ve direnme güçlerini yıkacak vuruşlar yapma günüydü.

Yüzbaşı Civan Huxley uçağına doğru koşarken kokpitte giyeceği kaskı kolundan sallanıyordu. Koşarak F/A-18E Süper Hornet uçağına doğru yöneldi. Geminin üzeri çok hareketliydi, inen uçaklar hemen hangarlara çekiliyordu ve pist boşaltıldıktan sonra hedefe doğru havalanacak olan diğer uçaklar pistteki sıralarına geliyordu. Uçakların havalanması için gerekli olan buhar gücünü oluşturan motorların uğultusu kaplamışü ortalığı. Rüzgâr, uçakların kalkışma yardımcı olmak için kıç taraftan esmeliydi. Bunu sağlamak için gemi, rüzgârın yönüne göre kendisini ayarlıyordu zaman zaman.

Pilot Yüzbaşı Huxley i diğerlerinden ayıran bir özelliği vardı. Babası, Körfez Savaşı sırasında Amerika ya göç etmiş ve Amerikan vatandaşlığına geçmiş bir Kürt; annesi de Türkmen asıllıydı. Aslında Diyarbakır doğumluydu ama savaş başladığında Irak taki akraba ziyareti nedeniyle bir daha bu ülkeden çıkamamışlardı. Amerikan askerlerine yapükları yardım sayesinde bir generalin referansı ile vatandaşlığa kabul edilmişlerdi.

Civan o günleri hayal meyal hatırlayabiliyordu. Diyarbakır daki köylerinden ayrılırken içini garip bir his kaplamıştı. Babasına, "Geri gelecek miyiz?" diye sormuştu. Babası da ona gülerek, "Geri döneceğiz," demişti ama bunu söylerken yüzüne düşen gölgenin neyin gölgesi olduğunu anlayamamıştı Civan. Evet, ülkesine geri dönmüştü, hem de uzun yıllardan sonra bir Amerikan savaş pilotu olarak. Savaş başladığından beri on alü sorti yapmış ve Hatay daki Türk Zırhlı Tugayına ait tankları bombalamıştı, pek çok tankın yok oluşunu gözleriyle izlemişti kameradan.

Profesyonel bir askerdi ama attığı lazer güdümlü bombalar her patladığında gözünün önüne çocukluk yılları geliyordu. Aşağıda bir yerlerde arkadaşları olabilirdi, hatta Irak a gittikten sonra hiç görmediği kardeşi bile orada olabilirdi. Bunları düşünüyordu ama bilincinin çok derinlerinde kalan bir iç tartışmadan ibaretti hepsi. Asla görevine ihanet edecek bir hareketi ya da düşünceyi aklına getiremezdi.

Kokpite yerleşip kontrol panelindeki düğmeleri ve anahtarları hızla çalışır pozisyona getirirken içi rahattı. Yalnız şimdi farklı bir göreve gidiyordu. Görev henüz belli değildi ve hedef koordinatları kendisine tam olarak havada bildirilecekti. Uçak katapultun önünde motorlarım çalıştırdı ve fırlatma için hazırlandı. Pistin üstünde duran görevli elindeki ışıldaklar ile pilotu yönlendiriyordu. Fırlatma anı geldiğinde iki kolunu aşağı indirip yana dönerek pilota "kalk" mesajı verdi. Civan in kullandığı F-18,

METAL FIRTINAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin