1.BÖLÜM SAVAŞ BAŞLIYOR

510 8 1
                                    

92

çember çizerek vurulacak noktayı lazer ışığı ile aydınlatmaya devam etti. Hiç de hedefte bir büyük balık varmış gibi değildi. Saniyeler sonra hedef ekranı patlamanın etkisiyle bembeyaz oldu; patlamanın ilk etkisi geçerken ortaya çıkan alev topu sönmek üzereydi.

Anıtkabir in üzerinde toplanmış, Ata nm naaşım bulmaya çalışan insanlar hiçbir şey hissetmedi. Patlama öylesine ani ve keskindi ki, yüzlerce insan ne olduğunu anlayamadan etrafa savruldu.

Hikmet Pars patlamanın etkisiyle yere yıkıldı. Yerin yaklaşık on metre altındaydılar ve yüzeyin üzerinde de tonlarca mermer ve beton molozu vardı ama bomba neredeyse tam üstlerine düşmüştü. Bulundukları, mağaraya benzeyen açıklık, dumanla ve mermer parçaları ile dolmaya başladı. Hikmet Paşa diğer askerlere bakü, hiçbirinin yüzünde tedirginlik ifadesi yoktu. Genelkurmay Başkanı, Mustafa Kemal in naaşmın bulunduğu mekâna geldiğinde kalbi sıkışü. Mezar kötü biçimde zarar görmüştü. Mumyalanmış olan bedenin de aynı biçimde zarar görmüş olma ihtimalinden korkuyordu. Askerlerle beraber içeri dolan dumana -azalmıştı şimdi-rağmen mezarın üzerine kapandılar ve yıkıntıları araştırmaya başladılar. Dakikalarca araştırdılar yıkıntıyı, bir türlü bulamıyorlardı. Bir süre geçtikten sonra Genelkurmay Başkanı doğruldu ve yanındakilere, "Burada değil," dedi.

Askerler şaşkınlık içinde Paşanın yüzüne baktılar. Hikmet Paşanın bakışları ürperticiydi. "Burada yok, hiç iz yok..." Başını kaldırıp etrafa bakındı, sanki bir şeyler görmeye çalışıyordu. Askerler de ona uyup etrafa bakınmaya başladılar, ter içindeydi hepsi de, tüyleri ürpermişti. Burada olmalıydı, on yıllardır özenle korunuyordu, bir yere kaybolması ya da çalınması mümkün değildi. Onun bedeninin bulunduğu bu odaya sadece Genelkurmay Başkanının izni ile girilebilirdi.

Hikmet Pars in yüzünde gurur dolu bir ifade belirdi, sanki mutluydu, içi rahatlamıştı. "Gidelim," dedi. Geldikleri gibi hızla dışarı çıktılar. Kendi açtıkları tüneli kullanarak geri dönmeleri mümkün değildi, dışarıya çıkmak için enkazın içinde yeni bir delik açmak zorunda kalmışlardı. Askerler kan ter içindeydi. Dışarı çıktıkları anda karşılaştıkları manzara hepsini şok etti.

Her taraf cesetlerle kaplanmıştı. Bombanın düştüğü yeri gördüler, yirmi metre kadar ötelerinde kalmıştı. Kimsecikler görünmüyordu ortalıkta. Yakındaki herkes ölmüş ya da hareket edemeyecek kadar ağır yaralanmış olmalıydı. Aşağıdan geçen yolun öte tarafında biriken bir kalabalık vardı sadece. Karanlıkta mezarlarından çıkan birer hayaleti andırıyordu askerler. Etraf sessizdi. Sadece uzaktan Amerikan uçaklarının havayı yırtan gürültüleri ve aralıklarla aülan uçaksavar mermilerinin sesleri duyuluyordu. Hikmet Paşa, birkaç kişinin yanma gidip yaşayıp yaşamadıklarını kontrol etti. Yaşamıyorlardı. Askerler de huzursuzlanmaya başlamıştı. Bu saldırının kime karşı yapıldığını çok iyi biliyorlardı, ileride bekleyen otomobillere baktılar, savaş uçağı otomatik topu ile dalış yapmış ve arabaları paramparça etmişti. Bu yeterli bir işaretti. Orada olduklarını öğrenmiş, öldürücü darbeyi vurmuşlardı. İstediklerini elde edememiş ama yüzün üzerinde insanı öldürmeyi başarmışlardı. Bir de geride kalan garip bir soru vardı:

Mustafa Kemal mezarında değildi, öyleyse neredeydi?

CNN INTERNATIONAL: Amerikan Savunma Bakanlığından yapılan açıklamada, akşam saatlerinde gerçekleştirilen bir hava saldırısı sonucunda Türk Ordusunun Genelkurmay Başkanının öldürülmüş olabileceği belirtildi.

Haberler büyük hızla yayılıyordu, insanların morali üzerinde büyük etkiye sahipti televizyon. Genelde kötüydü haberler ve büyük bir hızla Türk TV kanalları yoluyla insanlara ulaşıyordu. Her ne kadar yumuşaülsa ve iyi gösterilmeye çalışılsa da bazı gerçekleri TV den izlemeye gerek yoktu. Bu nedenle hâlâ neden vurulmadıklarını anlamamış olan televizyonlar, insanların gözünün içine sokuyordu savaş

METAL FIRTINAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin