95
geliyordu.
1. Zırhlı Süvari Tümeni Komutanı Tümgeneral Harvey Jackson, hızla kurulan harekât merkezinde tugay komutanları ve idarî subayları ile bir araya geldi. Dört adet Bradley zırhlı savaş aracı kare bir alan oluşturacak şekilde dizildi. Ortadaki boşluk, savaş karargâhıydı şimdi. Tümen şu anda bulunduğu yere gelene kadar pek çok çatışmaya girmişti. Tugay komutanları da dahil olmak üzere bütün askerlerin üstü başı toz toprak ve çamur içindeydi.
Harvey Jackson, Seattle Üniversitesi mezunu iyi bir askerdi. Hemen hemen ordunun her kademesinde kazanılmış takdir belgeleri ve madalyaları vardı. Elli üç yaşındaydı, daha önce pek çok kez Türkiye de bulunduğu için bu ülkeyi çok iyi tanıyordu. Operasyon başladığından beri garip duygular içindeydi. Daha önce görev icabı gelip gezdiği yerlerden şimdi zırhlı tümenini geçirmişti ve defalarca ziyaret ettiği Ankara nın yakınlarındaydı.
Herkes heyecanlı ve hareketliydi, sürekli olarak CENTCOM dan ve Irak taki Merkez Üs ten gelen talimatlarla ve sorularla muhatap olmak durumundaydılar. Bu nedenle toplantı sırasında çalan telefonlara cevap verilmek zorundaydı.
Harvey Jackson, sert bir şekilde muhaberat erine toplantıyı terk etmesini işaret etti. Artık merkezde oturup kahve içerek operasyon yönettiğini düşünenlere ayıracak zaman yoktu. Asker gidince ayağa kalkıp Polatlı ya doğru baktı, iyi bir dürbünle bakıldığında Türk askerlerinin yapüğı siperler görülebiliyordu. Ancak bu siperlerin düşmanı durdurmasını kimse beklemiyor olmalıydı. Bu siperler, çatışmaların Polatlı civarında başlayacağının bir göstergesiydi.
'Ankara yi almak çok zor olmayacak," dedi sert bir sesle, daha çok bağırıyor gibiydi. "Şehri dışardan döverken merkeze doğru gedikler açacağız. Hatlarda yaratılacak olan karışıklığın neticesinde savunma bütünlüğü bozulacak ve 101. Hava indirme için gerekli ortam sağlanacak."
"Komutanım, hava saldırılarına ne kadar güveneceğiz?" Bölük komutanı yüzbaşılardan birisi sordu.
"Yeterince," diyerek gülümsedi Harvey. "Hava saldırıları önümüzü tamamen açacaktır. Her zaman olduğu gibi biz detaylarla uğraşmak durumunda kalacağız. 101. de son vuruşu yapacak. Bu arada 4. Mekanize Piyade Tümeni geri hatlarda güvenliği sağlayıp gereken yerlerde destek görevi yapacak."
"Şehir savaşı çok zor olacak efendim" dedi 1. Tugay Komutanı Kıdemli Albay John Flaubert.
"Şehir savaşı 101. nin işi, biz sadece tank desteği sağlayacağız. Ancak tankların kayıp vermesi de kaçınılmaz. Türkler çok şiddetli karşılık verecek. Şehirlerin kontrolünü ele geçireceğimize şüphe yok. Hava saldırılan garip bir seyir izliyor. Mustafa Kemal in mezarının vurulması mesela. Farklı bir strateji izleniyor, bu belli..." Bunu söyledikten sonra Anıtkabir e yapüğı ziyareti hatırladı. Oraya girdiğinde kapıldığı hayranlık duygusunu hatırladı, kendisini küçücük hissetmişti.
Toplantı uzun sürdü, gece karanlığını ve sessizliğini tankların yerleşmesi ve savaş uçaklarının Ankara ya attığı" bombaların sessizliği parçalıyordu. Savaşın şiddeti azalmış gibiydi. Amerikan Ordusu durmuş, değerlendirme ve hazırlık yapıyordu. Çok içerilerdeydiler, normal savaş koşullarında bu çok tehlikeli bir pozisyondu, hava gücünün etkinliği sayesinde yine başarı kazanmışlardı.
Amerikan savaş taktikleri bir gerçeği ortaya çıkarmıştı; Amerikan Ordusu inanılmaz hava gücü sayesinde bir şeyi kabul ettirmişti ki Amerika ile savaşan ülke, bütün sistemini gözden çıkarmak zorundaydı. Rejim, kendisini korumak için bütün fiziksel varlığından feragat etmeli ve yeralü organizasyonuna
ŞİMDİ OKUDUĞUN
METAL FIRTINA
AdventureMETAL FIRTINA METAL FIRTINA KAYIP NAAŞ METAL FIRTINA KURTULUŞ METAL FIRTINA 3.DÜNYA SAVAŞI METAL FIRTINA NÜKLEER DARBE METAL FIRTINA KIZIL KURT