1.BÖLÜM SAVAŞ BAŞLIYOR

642 15 0
                                    

38

Askerler başlarını öne eğdi ve sessizce dağıldı. Top mermileri artık düşmüyordu. Amerikalıların, Türk Tugayının sinirlerini germek ve siperlerini delmek için yaptığı bir baraj ateşiydi bu. Çok hareketli saatler başlamak üzereydi.

Askerlerden bazıları, ellerini gözlerine siper etmiş, uzaklara bakıyorlardı. İhsan Paşanın dikkatini çekti bu ve hemen onların yanma gitti. Uzakta, havada küçük bir nokta vardı. Kendilerine doğru yaklaşıyordu. İhsan Paşa dürbünü ile dikkatle o noktayı incelemeye koyuldu. Bu bir uçakü ama saldın uçağı değildi. C-130 oldukça yüksek bir irtifadan Tugayın bulunduğu bölgeye yaklaşıyordu. İhsan Paşa bunu pek önemsemedi. Küçük bir ulaştırma uçağıydı, büyük ihtimalle kendileri ile ilgili bile değildi. Ancak yine de uçaksavara hazır olması emrini verdi.

İhsan Paşanın içini bir huzursuzluk kapladı. Uçak gitgide ufukta büyüyordu ve nedense bu zararsız görünen uçağın görüntüsünden hoşlanmamıştı. Yaklaştıkça sıradan C-130 lardan farklı bir görüntüsü olduğunu fark etti. Bu modifiye edilmiş bir uçakü, bunu biliyordu İhsan Paşa. C-130 uçakları yerdeki birliklere saldırmak için ağır silahlarla donatılmıştı. Ancak bilinen bir modifiye edilmiş C-1301 nin bir tugaya saldırması saçma olurdu. Nispeten düşük irtifayı kullanması gerektiği için kolaylıkla vurulurdu. Ufukta görünen uçak da bunun bilincinde olarak çok yüksek sayılabilecek bir irtifada, uçaksavar silahlarının menzili dışında uçuyordu.

İhsan Paşa ve yanındaki subaylar dikkatli bir şekilde uçağı takip etmeye başladılar. Uçak belli bir mesafede burnunu iyice aşağı çekip değişik bir manevra yaptı. Bu dalışın hemen ardından büyük siyah bir kütlenin uçaktan ayrıldığını fark ettiler. Uçak siyah kütlenin ayrılmasının hemen ardından sağa kırarak geldiği yöne doğru sert bir manevra yaptı. Tam bu sırada daha uzaklarda başka uçakları fark ettiler. Yavaş yavaş havada süzülerek siperlerinin üzerine doğru yaklaşıyorlardı, İhsan Paşa az önce hissettiği kötü duyguların gerçeğe dönüştüğünü görebiliyordu. Bunu ondan başka gören var mıydı gerçekten, emin değildi.

Generalin tüyleri diken diken oldu. Uçaktan ayrılan kütle gökyüzünü yararken korkunç bir ses çıkartıyordu. Birliğin bulunduğu alana hızla yaklaştığını fark etti. Siyah kütle kontrol ediliyor gibiydi; düz bir yol takip etmeden, hareket açısını zaman zaman değiştirerek ilerliyordu. Havada kayarak Tugayın üzerine doğru geldi, bir anda arka kanatları açıldı. Cisim gittikçe korkunç bir hal alıyordu, yavaşlamasıyla beraber hareket kabiliyeti arttı ve uzaktan kontrol edildiğini belli eder şekilde sert bir açı ile dönerek yere doğru bırakü kendisini.

Yerin yaklaşık yirmi metre üzerine geldiğinde artık gerçek ağırlığı ve hacmi herkes tarafından anlaşılmıştı ancak bu, onun etrafında düşünebilen insanların aklından geçen son düşünceler olmuştu. Neredeyse bir otobüs büyüklüğündeki, siyah, koni benzeri kütle bütün duyulan çalışmaz hale getiren bir şiddetle patladı, ortaya çıkarttığı ses dalgaları tugaydaki herkesi sağır edecek kadar yoğundu. Bombanın düştüğü yerin çevresindeki siperlerde bulunan Türk Deniz Piyadeleri ortaya çıkan alev yumağının içinde ses bile çıkaramadan sonsuzluğa doğru kanat açü. Patlamanın basınç etkisi dışında kalan bölgedeki askerlerin çoğu bombanın saçüğı parçacıklar nedeniyle şehit oldu ya da ağır yaralandı. Patlama bölgesindeki siperlerin tamamı çökmüştü. Metrelerce genişliğindeki krater, siperlerle ve askerlerin cesetleri ile bütünleşmişti.

İhsan Paşa ve çevresindeki subaylar, hepsi yerdeydi. Sersemlemiş haldeydiler. Kimse hareket edecek durumda değildi. Bu patlamaya sebep olan silah, tek kelimeyle savaş kurallarını ihlaldi. Bunu düşünecek durumda değildi kimse. Patlamanın şiddeti kurtulan askerlerin psikolojisini bozmuş olmalıydı. İhsan Paşa kendisini toparlamaya çalıştı. Gözlerini açü ve ayağa kalkü. Hiçbir şey göremiyordu. Bomba yedi yüz metre kadar ilerilerine düşmüştü ve saçtığı parçacıklar bulundukları bölgenin yakınındaki pek çok

METAL FIRTINAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin