Pürüzlü taş basamakların her iki tarafı da tehlikeliydi. En küçük bir hata bile birinin kaymasına ve düşmesine sebep olurdu.
Yarım gün geçtikten sonra, Wang Lin kurşundan yapılma bacaklara sahipmiş gibi hissediyordu. Terlemişti ve nefes nefese kalmıştı, hareket etmek çok zordu. Aşağıdan dağa doğru bakıldığında yolu çok uzun değilmiş gibi gözüküyordu, Ancak şimdi, yolun sonunu görebilecekmiş gibi hissetmiyordu. Wang Lin umutsuzluğa kapılmıştı. Umutsuz düşünceler yaratmaktan kendine yardım edemedi.
Önünde bir düzine fiziken güçlü erkekler vardı, yavaşça tırmanıyorlardı. Hepsi nefes nefeseydi. Şimdiye kadar pes eden olmamıştı.
Wang Lin dişlerini sıktı. Bunun son şansı olduğunu biliyordu. Ailesinin beklentileri gözlerinin önüne geldi. O anda, arkasındaki çocuğun ayağı kaymıştı. Çocuk çığlık atarak düşmeye başlamıştı.
''Pes ediyorum! YARDIM EDİN!''
Herkes aynı anda aşağıya bakmak için durmuşken yanıp sönen koyu bir ışık gördüler. Bir Heng Yuo öğrencisi ortaya çıktı ve çocuğu yakaladı. Vücutları dağın eteğine doğru nazikçe süzülürken görülebilirdi.
Wang Lin solgun ve sessizdi. Dikkatle dağın merdivenlerini çıkmaya devam etti. Zaman daha yavaş geçiyor gibi görünüyordu. İki gün sonra, önündeki düzinelerce gencin gölgesini görebiliyordu.
Wang Lin kaç kişinin vazgeçeceğinden habersizdi, sadece vazgeçmemesi gerektiğini biliyordu. Ayakları kanamış ve şişmişti. Attığı her adımda korkunç bir karıncalanma hissiyle karşılaşıyordu. Yine de pes etmedi ve tırmanmak için ellerini kullandı.
Orta yaşlı hastalıklı bir cilde sahip bir adam dağın tepesindeki merdivenlerden iniyordu. ''Küçük çocuklar, cesur olun, çünkü bu yol acımasızdır. Boşuna olmayacak, hiçbir şey boşuna değil...'' Tırmanan gençlerin önünden geçerken derin bir nefes aldı.
Orta yaşlı adam Wang Lin' i atlamıştı. Atladığı altıncı gençti ve en acınası görünendi. Kıyafetleri kanla kaplanmıştı, her yerinin kanadığı anlaşılıyordu. Dizleri ve ayak parmakları ezilmişti. Wang Lin bu noktada elleriyle tırmanıyordu. Orta yaşlı adam yüksek sesle iç çekti ve sordu. '' Küçüğüm, senin adın ne?''
Wang Lin' in görüşü bulanıktı. Tek düşüncesi zirveye ulaşmak veya ölmekti. Orta yaşlı adamın sorusunu duymamıştı bile. Gördüğü bu yol önemli tek şeydi.
Orta yaşlı adam Wang Lin' in gözlerine baktı. İçten içe, şaşırmıştı. Elini Wang Lin' in kafasına koydu. ''Bu çocuğun inanılmaz bir azmi var. Yetenekten yoksun olması çok kötü. Ne büyük israf, ne israf...'' Wang Lin' e içten bir bakış attı ve basamakları inmeye devam etti.
Sonraki gece, Wang Lin' in elleri kan içindeydi. Merdivenleri tırmandıkça kan izleri bırakıyordu. Nasıl devam edebildiğini bilmiyordu, ama bir şey devam edebilmesi için bedenine enerji sağlıyordu. Her an ölebilirmiş gibi hissediyordu.
Üçüncü gün güneş yükselirken. Wang Lin, bulunduğu yerden merdivenlerin sonunu zar zor görebiliyordu. Ne yazık ki, bitiş işaretiyle birlikte, gök gürültüsü gibi yüreğini sallayan bir ses duydu.
''Süre doldu. Sadece üç kişi nitelikli. Geri kalanlar... BAŞARISIZ!''
Wang Lin ufak, acı bir kahkaha attı. Vücudu merdivenlerden kayarken, aşağıya baktı. Bilinci tamamen kapanmıştı.
Üç gün önce gelen siyah giyimli orta yaşlı adam dağın zirvesinde dikiliyordu. Gözleri merhametsizce 50 metreden uzaktaki Wang Lin' e bakıyordu.
Birkaç Heng Yuo Tarikatı öğrencisi dağın zirvesinden aşağıya indiler. Yolda kalan gençlerin yanında duruyor ve onlara ilaç veriyorlardı.
Heng Yue Tarikatından bir kadın soğuk bir sesle ''Kıdemli, otuz dokuz yarışmacıdan 25' i pes etti. Sadece üç kişi testi geçebildi, ve 11 kişi kaldı.'' Dedi. Ayrıca bu kadın daha önce testi deneyimlemişti. Çocukluğundan beri uyguladığı dövüş sanatlarına güveniyordu. Ancak ucu ucuna azmi yeterliydi. Üstelik, on yıldır çaba harcamasına rağmen, hala gerçek bir öğrenci olamamıştı.
Siyah giyimli orta yaşlı adam soğuk bir bakışla gözlerine baktı. Bilinci kapalı 11 gence göz attıktan sonra hafifçe kafasını salladı. '' Geçen üçünü al ve gelecekte yapacakları işi bul. Pes eden 25 kişiyi ailelerine gönderin. Kalan son 11' ine gelince, uyanmalarını bekleyin. Onları kılıç ruhunun evine götürün ve herhangi biriyle ruhsal bağları var mı bakın. Eğer yokta, evlerine geri gönderin.''
Yaşlı adam konuşmayı bitirdikten sonra, başka bir şeye dikkat etmeden tek başına ayrıldı.
Üç gün sonra kılıç ruhu evinde, soluk yüzleriyle 11 genç duruyordu. Wang Lin' in bedenindeki yaralar iyileştirilmişti, ama kalbindeki yaralar hala kapanmamıştı. Başarısızlığın acısını tüm benliğiyle yaşıyordu.
Kılıç ruhunun testini siyah giyimli orta yaşlı adam değil, daha önce hiç görmedikleri, beyaz giyimli adam yönetiyordu. Gözlerinde aynı soğuk, acımasız bakış vardı. Gençlere karıncalara bakıyormuş gibi bakıyordu.
Adam sabırsız bir ifadeyle ''Bu sen testtir. Eğer odaya girebilirseniz niteliksinizdir.'' Dedi.
Wang Lin tamamen yaygın bir bina tipi gördü. Binanın ön kapısı açıktı. İçeri bir bakış attığında, farklı uzunluklardaki kılıçları gördü.
Gençlerin her biri, sırayla eve doğru yürüdü. İlk yaklaşan evin çocuk beş metre yakınına geldi. Daha fazla yaklaşmak için uğraşırken yüzü kızarmıştı, fakat görünmez bir kuvvet tarafından geriye itilmişti.
''Niteliksiz! Sıradaki!'' dedi beyazlı adam.
Wang Lin yedinci sıradaydı. Ondan önceki altı kişi de aynı kaderi tatmıştı, evin 5 metrelik sınırına yaklaştıklarında geriye itilmişlerdi. Acı acı gülümsedi, ve kalbindeki son umutla ileri adım attı.
Beş metre sınırına yaklaşırken, Wang Lin kolayca ilerliyordu. Kalbi deli gibi atmaya başlamıştı. Biraz daha yaklaştı, bir metre daha. Daha bir sorun hissetmemişti.
Beyaz giyimli adam şaşkınlıkla bir tepki gösterdi. ''Hey!'' Gözleri parladı ve ifadesi biraz daha ilgili bir hal aldı. Nazikçe ''Devam etmekten çekinme. Kılıç ruhunun evine doğru yürümeye devam et. Kılıç ruhu tarafından kabul edilirsen diğer iki testte başarısız olmuş olsan bile gerçek bir öğrenci olabilirsin.'' Dedi.
Orada bulunan diğer on gencin yüzleri kıskançlıkla renkten renge girdi. Wang Lin' i son derece kıskanmışlardı.
Wang Lin çok gergindi. Kapıya doğru bir adım daha atarken aklına ailesinin ona fırlattığı bakışlar gelmişti. Kapıya ulaşmasına sadece üç metre kalmıştı. Wang Lin bir adım daha atmıştı.
Aniden önünden gelen devasa enerjiyi hissetti. Wang Lin bedeninin kontrolünü kaybetti ve on metreden uzağa uçuruldu.
Başarısız olanlar alaycı ifadeleriyle Wang Lin' e baktılar. Wang Lin' in de onlarla aynı olduğunu, şanssız olduğunu düşündüler.
Acı dolu bir kahkaha atan Wang Lin, kalbindeki yaraların daha da büyüdüğünü hissedebiliyordu. Ailesinin beklenti dolu gözleri git gide zihninde dağılıyordu./ gözlerinin önünden gidiyordu.
Beyazlı adam' ın gözlerindeki ifade tekrar soğudu ve konuştu. ''Başarısız. Sıradaki.''