Kırkayağın Zehri

190 31 0
                                    

Wang Zhuo'nun yardakçılarında birkaçı da sözlerini onaylamış ve birisi konuşmaya başlamıştı. ''Bu doğru. Yuan Dao Tarikatı'ndan dostlarım, bu konuyu bize bırakın.''

Yuan Dao Tarikatı öğrencilerinin hepsi kararsız kalmıştı. Liu isimli öğrenci üstatları bahane olarak kullanmak istemişti, ancak o anda, arkadaki orta yaşlı adam hafifçe öksürmüştü. Liu isimli öğrencinin yüzü seğirmiş; hemen kafasını sallayarak durumu kabul etmişti. ''Bu durumda, Heng Yue Tarikatı'na biraz zahmet vereceğiz.''

Wang Zhuo gülümseyip Wang Lin'e dönmüş, yüksek sesle haykırmıştı. ''Küçük kardeş Wang Lin, kırkayağı besleme görevi sana kaldı. Dikkatli olmalısın.''

Wang Zhuo'nun sözlerini duyunca, Yuan Dao Tarikatı'nın tüm öğrencileri kafalarını çevirmiş ve yüzlerindeki garip ifadeleriyle Wang Lin' e bakmaya başlamışlardı. Nasıl olurda Wang Zhuo'nun sözlerinin arkasında yatan anlamı fark etmeyebilirdiler? Bu Wang Lin denilen genç kesinlikle Wang Zhuo'yu rahatsız etmiş olmalıydı.

Heng Yue Tarikatı öğrencileri arasında, bir figür kahkaha atıverdi: ''Kardeş Wang Zhuo ne hakkında konuşuyor diyordum bende. Tam da beklediğim gibi, küçük kardeş Wang Lin'le ilgiliymiş.''

Bir başkası da, konuşan figürün sözlerinin devamını getirmişti. ''Bu iş gerçekten tam ona göre. Yetersiz yeteneğiyle, pratik yapmak kardeş Wang Lin için gerçekten zaman kaybı. Yarışma da rekabet etme şansı kesinlikle yok.''

''Hakikaten bu işe kardeş Wang Lin'den daha fazla uyan hiç kimse yok. Küçük kardeş Wang Lin, bu işi hakkıyla yapmalısın ki Heng Yue Tarikatımızın itibarı zedelenmesin.''

Kahkahaları duyunca, Yuan Dao Tarikatı'ndakiler Wang Lin'in sadece Wang Zhuo'yu rahatsız etmediğini anlamıştı, bunun yerine, yetersiz yeteneği yüzünden, diğer öğrenciler arasında dalga konusu olmuştu.

Bu tarz şeyler her tarikatta yaşanıyordu, bu yüzden büyük bir olay olarak görülmüyordu. Sonuca gelirsek, bütün Yuan Dao Tarikatı öğrencileri Wang Lin'i çöp olarak değerlendirmişti.

Wang Lin'in yanında oturan Zhou isimli kız kaşlarını çattı. Wang Zhuo'ya tiksiniyormuş gibi bakmış, ardından da Wang Lin'in kulağına fısıldamıştı. ''Küçük kardeş Wang Lin, eğer yanına gelmeseydim, seni böyle bir durumun içine sürüklemeyecektim. Ben...''

Wang Lin kafasını iki yana salladı, Wang Zhuo onu sadece birkaç günlüğüne hedef almıyordu. İlk görüştükleri günden beri böyleydi, Wang Zhuo sürekli genç adamı küçük düşürmek için çabalıyordu. Tarikatın geri kalanı da, intihar etmeye teşebbüs ederek tarikata giren ve Sun DaZhu sayesinde bir iç tarikat öğrencisi olabilmiş genç adama aşağılamayla bakıyordu.

En önemlisi de, Wang Lin sadece üçüncü katmandaydı ve bu onu bu öğrenciler arasında en zayıf yapıyordu.

Güç, ölümsüzlerin dünyasında her şeydi. Wang Lin yerde uzanan bin ayaklı kırkayağa bir bakış attı. Söylenenleri umursamamış ve yalandan hiçbir şey duymamış gibi davranmıştı.

Çok geçmeden, Wang Zhuo, Yuan Dao Tarikatı öğrencilerine dinlenecekleri odaları gösterecek birkaç öğrenci görevlendirdi.

Yuan Dao Tarikatı'nın öğrenicisi olan Liu isimli öğrenci, ayrılmadan önce Wang Lin' e bir bakış atmış ve kibarca konuşmaya başlamıştı. ''Sen kardeş Wang Lin olmalısın. Yuan Dao Tarikatı'mızın ruh yaratığının vahşi bir doğası var. Beslemek için yanına gittiğinde, çok fazla yaklaşmamalısın, yoksa yaralanabilirsin.''

Wang Zhuo soğuk bir gülümsemeyle Wang Lin'e baktı. Daha fazla genç adamı rahatsız etmemişti. Kısa süre sonra da, herkes ana avludan dışarı çıkıp dağılmıştı.

Zhou isimli kız kaşlarını çatıyordu. Wang Lin'le biraz daha konuşmuş, ardından ayrılmıştı.

Tenha bahçeye bakan Wang Lin, ayaklanmış ve kırkayağa doğru yürümeye başlamıştı. On metre kala durmuş ve dikkatle ruh canavarını incelemeye başlamıştı.

Yakından bakıldığında, bu bin ayaklı kırkayak muazzam bir canavardı. Bedeni bir sürü bölmeye ayrılmıştı ve her bölmenin arasında olan dikenlerin sayısız kılıç varmış gibi görünmesini sağlayan halkalar vardı. Ayrıca tüm bedeninden belli belirsiz siyah ışıklar yayılıyordu ve kafasının üzerinde de iki iri kıskaç bulunuyordu.

Buna ek olarak, en çok dikkat çeken kısmı da rüzgar olmamasına rağmen hareket eden, çok uzun iki yılana benzeyen, iki upuzun kırmızı bıyığıydı.

Sanki Wang Lin kendisine baktığını biliyormuş gibi, kırkayak gözlerini açıp kapatmış ve Wang Lin' e soğuk bakışlar atmıştı. Birden, Wang Lin bedenini tarayan ilahi hissi fark etmişti.

Wang Lin vücudunun soğuduğunu hissetti, fakat bedenindeki ruhsal güç hemencecik soğuğu dağıtıverdi.

Bin ayaklı kırkayak şaşkınlığını gözler önüne sermişti. Wang Lin' e, altında derin manalar yatan bir bakış atmış, ardından gözlerini kapatarak Wang Lin'i umursamıyormuş gibi davranmaya başlamıştı. Genç adam kırkayağa meraklı bir ifadeyle bakmaya başlamıştı. Bir ruh canavarının da insan vari ifadeler takınabileceği aklına bile gelmemişti.

Düşüncelere dalmışken, tempolu adımlarla dağlara yönelmişti. İlahi hissini kullanarak kolayca birkaç küçük hayvan yakalamış, ardından da geri dönmüştü.

Yol boyunca, Wang Lin birkaç Yuan Dao Tarikatı öğrencisinin kıdemli öğrenciler tarafından yönlendirildiğini görmüştü. Bu öğrenciler Wang Lin' i elinde küçük hayvanlarla görünce, dikkatlerini çeken bu manzara karşısında gülmeden edememişti.

Yuan Dao Tarikatı öğrencilerinde oldukça güzel görünen, oldukça narin ve üzerine damlayan bir su damlasıyla bile kırılacakmış gibi duran bir kız, kıkırdamıştı. ''Küçük kardeş, bin ayaklı kırkayağı beslemek için bu yakaladığın küçük hayvanlar yeterli olmayacaktır. Gidip büyük bir solucan yakalamalısınız. Solucanlar kırkayağın en sevdiği şeylerdir."

İç tarikat öğrencilerden birisi fırsattan istifade ederek güzel kıza sokulmuştu. ''Küçük kardeş Ou Yang, bu salak çocuk tıpkı bir dilsiz gibi, hiç konuşmaz. Bu dingille konuşmanıza gerek yok. Bilmiyor olabilirsiniz ancak ölümsüzlük yoluna adım atmak için nitelikli biri değil kendisi. Tarikata giriş testlerinin hepsinde başarısız oldu ve sonrasında da intihar etmeye teşebbüs ederek, tarikata bir isimsiz öğrenci olarak girmek için üstatları zor duruma soktu.''

Wang Lin konuşan figürü tanıyordu. Yoğun eğitim sırasında onunla dalga geçen öğrencilerden birisiydi; Sun Hao!

Yuan Dao Tarikatı'ndan birisi çabucak konuşmaya katıldı. ''İsimsiz öğrenci? Fakat kırmızı giydiğini görüyorum. Heng Yue Tarikatı'nın iç tarikat öğrencilerinden birisi olmalı.''

Sun Hao yüksek sesle kahkaha attı. ''Daha sözlerim bitmedi kardeşim. Bu dingil alçakça yöntemler kullanarak üstatlardan birinin ilgisini çekti ve hızlıca iç tarikat öğrencilerinden birisi olmayı başardı. Ancak iç tarikat öğrencisi olmasına rağmen, yeteneği düşünüldüğünde, becerebileceği tek şey hayatının geri kalan zamanı boyunca alay konusu olmak olacak."

Wang Lin konuşanlara bir bakış attıktan sonra sessizce ayrılmıştı. Kırkayağın yanına geri döndükten sonra, tuttuğu küçük hayvanları kırkayağın yanına fırlatmıştı.

Küçük hayvanlar kırkayağı gördükleri anda, korkuyla titreyerek yere düşmüşlerdi.

Kırkayak gözlerini açmış olsa da küçük hayvanlara bir bakış bile atmamıştı. Siyah bir gaz ağzından sızmış ve küçük hayvanlara değdiği anda, hayvanları cayır cayır yakmaya başlamıştı.

Bir göz kırpma süresi içinde, küçük hayvanlar kan havuzuna dönmüştü ve kırkayakta bu kanı emmişti.

Wang Lin geriye doğru birkaç adım attı. Gözleri parlamaya başlamıştı. Kırkayaklar genellikle zehirli oluyordu ve zehirleri de en güçlü silahlarıydı.

Çocukken, okuduğu bir kitapta kırkayakların sahip olduğu zehrin gücünün boyutlarıyla alakalı olduğunu okumuştu. Basitçe söylemek gerekirsek, daha büyük kırkayak, daha güçlü zehir anlamına geliyordu.

Xian LiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin