Mor, siyah, beyaz ve kırmızı arasında, siyah gerçekten yüksek gelişime sahip olanları temsil ediyordu. Wang Lin karşısındaki gencin gelişimini göremiyordu, bu yüzden saygıyla konuştu. ''Merhaba kardeş Zhang. Siyah kıyafetler giyecek seviyeye ulaştığınız için tebrik ederim.''
Siyahlara bürünmüş genç Wang Lin' e bir bakış atmış ve yavaşça söylendi, ''Aslında başarıyla Qi Yoğunlaştırması' nın beşinci katmanını kırmamda senin de biraz etkin var. Eğer seni ararken o mağarayı bulmamış olsaydım, bu kadar hızlı gelişemezdim.''
Wang Lin afallamış bir şekilde sordu. ''Kardeş Zhang, mağaradaki çekim gücünün kaynağı olan delik gelişime yardımcı mı oluyor?''
Siyahlara bürünmüş genç kafa sallamış ve ''Dördüncü katmanın zirvesine ulaştığında ve beşinci katmana girmek için ilahiyi kullanmaya ihtiyacın olduğunda, kendi başına oraya git, kesinlikle etkilerini göreceksin.'' Dedikten sonra Wang Lin' i incelemiş ve konuşmasına devam etmişti. ''Kardeş Wang, ortalama yeteneğin göz önüne alınınca şu anlık mağaraya gitmenizin bir yararı olmaz, ama sen tarikatın bir öğrencisisin, gayretle pratik yapmaya devam etmelisin. Vücudunuzda hiç Ling Qi olmadığını görebiliyorum. Daha Qi Yoğunlaştırması' nın birinci aşamasına ulamamışsınız. Korkarım ki iç tarikat öğrencileri arasında, bu durumda olan tek sizsiniz.''
Wang Lin şaşırmıştı ama çaktırmadan gülümsedi. ''Dövüşçü Kardeşimin tavsiyesini tüm kalbimle uygulayacağım, şu andan itibaren, pratik yapmak için harcadığım çabayı iki katına çıkaracağım.'' Aniden konuyu değiştirip, ''Kardeş Zhang, bugün buraya gelme sebebiniz nedir?'' diye sordu.
Siyahlara bürünmüş genç gülüp Wang Lin' in sorusuna cevap verdi. ''Ciddi bir şey değil ya. İş dağıtım binasından sorumlu isimsiz öğrenci ortadan kayboldu. Birileri o gün seni görmüş, bu yüzden bir şey bilip bilmediğini sormaya gelmiştim.''
Wang Lin' in ifadesi normal haline dönmüş ve kahkaha atarak, ''Sanırım neler olduğu hakkında bir fikrim var. Normal zamanda, iş dağıtım binasının yakınlarına gitmem ama yarım ay önce, iş dağıtım binasının oradan geçiyordum ve isimsiz bir öğrencinin arkamdan konuştuğunu duydum, bu yüzden de ona bir ders verdim. Belki de benden korkmuş ve tarikattan ayrılmıştır.'' Dedi.
Kardeş Zhang kafasını sallamış, yarım ağız gülmüştü. Wang Lin bakıp konuşmaya koyuldu. ''İşe yaramaz bir isimsiz öğrenci önemli değil. Bugün, seninle konuşmak için gelmemin sebebi üstatların isimsiz bir öğrencinin iş dağıtım binasından sorumlu olmaması gerektiğine karar vermesidir, yani üstatlar bu görevi iç tarikat öğrencilerinden birine vermek istiyor ancak hiçbir iç tarikat öğrencisi kabul etmedi, hepsi pratik yapmakla meşgul.''
Wang Lin garip bir gülümsemeyle, "Anlıyorum. Görünüşe göre bu görev bana verildi.''
Kardeş Zhang hafifçe gülümsedi ve son sözlerini söyledi. ''Eşyalarını topla ve bugün komutayı devral. Şu anda, iş dağıtım binası gerçekten karışık bir halde. Düzeni tekrardan getirmek zorundasın.''
Genç adam elini Wang Lin' e doğru uzatmış, ardından bir adım atmıştı. Ayaklarının altında bir kılıç belirdiği gibi, etrafa saçtığı rengârenk ışıklarla birlikte genç adam ortadan kaybolmuştu.
Wang Lin yıkılmış bir ifadeyi gözler önüne serdi; iş dağıtım binasına gitmek istemiyordu. İnsanlar çok meraklıydı; sırları kolayca ortaya çıkabilirdi. Ayrıca, pratik yapmasına engel olacak bir sürü iş olduğunu da hesaba katmalıydı. Ama şimdi, gitmemezlik yapamazdı. Hiddetle şişmiş karnıyla, eşyalarını toparladı ve iş dağıtım binasına doğru yola çıktı.
//Hiddetle şişmiş karın bir deyim herhalde, pek uyduramadım//
İş dağıtım binasına vardıktan sonra, genç adam içten içe bir karar vermişti. İş dağıtım binasında çok uzun süre kalamazdı. İş dağıtım binasında her şeyi berbat etmeliydi ki her isimsiz öğrenci üstatlara gidip yerini almak istediğini söylesin.
Bu düşünceyle birlikte, Wang Lin öğrenci Liu' nun odasını temizledi. Yatak ve masa dışında, işe yaramaz her şeyi dışarı atıyordu.
Genç adam bu işle meşgulken, birkaç öğrenci iş dağıtım binasına gelmişti. Gelenler Wang Lin' in iş atama sorumlusu olduğunu çoktan öğrenmişti, bu yüzden çoğu sinirliydi. En çok, önceden Wang Lin' le dalga geçenlerin yüzü soluktu ve kalpleri küt küt atıyordu.
Bazılarının temizlik konusunda Wang Lin' e yardım etme niyetleri vardı, ancak göze battıklarını fark ettiklerinde, saygıyla açıklık alanda beklemişlerdi.
Temizlik bittikten sonra, Wang Lin gelişigüzel bir şekilde bir sandalyeye oturdu. Soğukça, kendisinden önce tarikata katılmış yüzden fazla isimsiz öğrenciye baktı. Heng Yue Tarikatında çok fazla isimsiz öğrenci olduğunu biliyordu. Buradakiler sadece küçük bir kısmıydı. Önündeki birkaç gün içinde, daha fazla isimsiz öğrenci işi hakkında bilgilendirme için gelecekti.
''Sen 225 kilo yakacak odun keseceksin!'' Wang Lin sıradan birini işaret etti. İşaret ettiği kişinin gizlice onunla alay ettiğini hatırlıyordu.
İşaret ettiği kişi şaşkınlıktan donakalmıştı. Anında yalvarmaya başlamıştı, ''Kardeş Wang ben... Ben mutfakta çalışıyordum. Nasıl ağaç kesilir bilmiyorum!''
Wang Lin gözlerini devirdi. ''Şimdi günde 500 kilo oldu!'' diye homurdandı.
Çocuk aniden diz çöküp ağlamaya başlamıştı. ''Kardeş Wang, sen iyi birisin. O zaman seninle alay etmemeliydim. Ama lütfen, kindar olma. Ben ettim sen eyleme. Ben...ben... ben 500 kilo odun toplayamam, 225 kilo olsa olmaz mı?"
Çevredeki insanlar birbirine bakmaya başlamışlardı. Hepsi Wang Lin' in işleri zorlaştıracağını biliyordu, lakin bu yaptığı açıkça intikam almaktı.
Birkaç isimsiz öğrenci hoşnutsuzlukla bağırdı. ''Millet, dinlemeyin şu salağı. Hadi gidip bir üstat bulalım ve adaleti sağlamasını isteyelim. Wang Lin çok küstahsın!''
''Doğru! Hadi gidelim de buradan sorumlu olacak başka bir iç tarikat öğrencisi bulmak için üstatlarla konuşalım. Eğer bizi dinlemezlerse, diz çökeceğiz ve asla kalkmayacağız! ''
''Haklısın! Hadi gidelim millet. Burada durmayın. Wang Lin alçağın tekisin. Tarikata intihar etmeye teşebbüs ederek girdiğini unutuyor olmalısın. Ne utanç verici ama!''
Memnun olmayanların sesleri gittikçe daha fazla yükseldi. Kısa süre sonra, Wang Lin' e hakaretler savurarak bahçeden ayrılmışlardı. Avluya doğru ilerlerken hepsi aynı şeylerden bağırarak şikayet ediyordu, ''Wang Lin daha fazla yaşamamızı istemiyor!''
Wang Lin içten içe rahatlamıştı. Gidenleri durdurmamış ve başarılı olmalarını ummuştu. Bu yolla, üstatlar kızacak ve onun yerine başka birini atayacaklardı, böylece genç adam tüm dikkatini pratik yapmaya adayabilecekti.
Gidenler dışında kalanlar on kişi veya öylesine bekleyenlerdi. Aslında hepsi ayrılmak istiyordu, ancak eğer gidenler başarısız olur ve Wang Lin' in yerine biri gelmezse, bu yaptıkları tam olarak Wang Lin' i kışkırtmak olmaz mıydı?
Wang Lin acele etmemişti. Ana avludan bir sonuç gelmesini bekliyordu. Bir ketılda su kaynatmaya yetecek süre geçtikten sonra, giden bütün isimsiz öğrenciler yüzlerindeki kederle bir bir geri geldiler. Bu sefer, bağırmıyorlardı. Gözleri de çaresizlik ve sessizlikle doluydu.
Wang Lin ifadelerini gördüğü anda başarısız oldukları anlamıştı. İçten içe hayal kırıklığına uğramıştı. Görünüşe göre daha büyük bir kargaşa ayarlaması gerekiyordu. Bu konu hakkında düşünürken, gelenleri taramış ve söylenmeye başlamıştı. ''Gizlice benimle alay edenler, beni iyi dinleyin. Bugün burada intikam almak için duruyorum. Eğer memnun değilseniz, üstatlara gitmekte özgürsünüz! Eğer beni bu konumdan aldırabilirseniz, size teşekkür edeceğim.''
Öğrencilerden biri yalvarmaya başlamıştı. ''Kardeş Wang, sen iyi birisin. Lütfen bizi affet.''
''Evet, kardeş Wang, daha öncesinde biz körün tekiydik. Lütfen bize bir şans verin. Ben... ben senin için secde edeceğim!''
''Kardeş Wang, öncesinde hepsi seninle alay etti, ama ben etmedim. Hatta seni savundum! Ben...''