Tie Zhu sessiz kalınca Wang Zhuo, küçümseyen sesiyle, konuştu. ''Ben daha önce bu çocuğun hiçbir yeteneğe sahip olmadığını söylemiştim. Yapabildiği tek şey oraya gitmek ve ailemizin yüzünü kaybettirmekti. İlk sınavı geçtim, yani onu daha sonradan göremedim. Birkaç gün sonra da, onun üç testte de başarısız olduğunu duydum. Güçlü olmadığı belli. Ben dördüncü amcanın oğlunun gitmesini yeğlerdim."
Tie Zhu' nun dördüncü amcası kaşlarını çattı ve ''Wang Zhou, bir ölümsüz olabilecek olsan bile, oğlumun gelecekte ne yapacağı veya yapamayacağı hakkında ne biliyorsun? Küstah!''
Wang Zhuo' nun gözlerinde soğuk bir ışıltı belirdi. Sessizce güldü ama bir şey diyemedi.
Tie Zhu' nun babası aniden on yıl yaşlanmış gibiydi ve pat diye sandalyeye oturdu. Tie Zhu' nun annesi de sersemlemişti, yaşananlara inanamıyordu. ''Tie Zhu, bu... Bu doğru mu?'' diye sordu.
Tie Zhu kanatana kadar dudağını ısırmıştı. Yere kapandı ve birkaç defa secde etti. Fısıldayarak, ''Anne, baba, Tie Zhu ölümsüzler tarafından seçilmedi. Ben özür dilerim, ben... Ben sonraki yaşamımda bunun karşılığını vereceğim!'' dedi.
Tie Zhu' nun annesi oğlunun düştüğü umutsuzluğu gördü. Hızlıca yanına gitti ve ayakta durmasına destek oldu. Kulağına fısıldadı, '' Çocuğum, endişelenme. Ölümsüzler tarafından seçilmediysen ne olmuş? Seneye bölge sınavları var. Oğlum, kendine bu kadar yüklenme. Sakın aptalca bir şey yapma. Ölene kadar yanında olacağımızı sakın aklından çıkarma. ''
Tie Zhu' nun babası sersemlemiş halinden kurtuldu. Tie Zhu' nun içinde olduğu ruh halini fark etmişti. Yüreği titredi ve hızla oğlunun yanına koştu. Onu tutarken, endişeyle ''Tie Zhu, aptalca bir şey yapmasan iyi olur. Babanı dinle. Hadi evimize gidelim ve seneye olacak bölge sınavına sıkı çalışalım.'' Dedi.
Tie Zhu' nun ailesini çevreleyen akrabalar hemen uzaklaştı. Hepsi bir gösteri izliyormuşçasına toplanmış, dedikodu yapıyor ve olan olaylar hakkında konuşuyordu.
Tie Zhu' nun altıncı amcası alaylı bir söylemle, ''Her zaman bu Tie Zhu veledinin yeteneksiz olduğunu biliyordum. Wang Zhuo ile nasıl kıyaslanabilir ki?'' dedi.
Tie Zhu' nun üçüncü amcası küçümser bir ses tonuyla konuşmaya başladı: ''Kesinlikle doğru. Gerçekleşmesi beklenen bu durum karşısında, neden zaten kabul edilmiş gibi davranıyorsun. Ne kadar utanç verici. Lao Er, zaten yeterince büyüdün. Hala nasıl bu kadar aptalsın merak ediyorum. Babanın o zamanlar neden mirasa ait payını vermediğine şaşmamalı."
Tie Zhu' nun beşinci amcası çirkinleşen ifadesiyle söylendi: '' Bana sorarsan, küçüklükten beri bu çocuk zeki olmasa da onu öyle göstermeye çalıştılar. Belki de Lao Er bir çöp olduğunu bildiği için böyle davrandı. Yalanlarla oğlunun itibarını yükseltti ve şimdi gerçekler ortaya çıktı.''
Kadın bir akraba, ''Teste giden üç çocuktan, sadece o başarısız odu. Tie Zhu Wang Ailesinin en ezik çocuğu. İkinci kız kardeşim, öncesinde sizi ikinci kardeşle beraber şanslı olduğunuzu söylemişti. Şimdi görünene göre hayatınızın geri kalan kısmında şans konusunda o kadar da rahat olamayacaksınız. ''
Tie Zhu' nun beşinci teyzesi de küçümseyerek konuştu, ''Doğru değil mi? Birkaç gün önce Tie Zhu' yu görmeye gittiğimde, onun nasıl Wang Hao ve Wang Zhuo ile kıyaslandığına şaşırmıştım.''
Başka bir kadın akraba acımasızca bağırdı. ''Ben Tie Zhu veledinin herhangi bir yeteneği olmadığını gördüm zaten. Anne ve babasına bakın. Nasıl yetenekli birini dünyaya getirebilirler? Bizim Wang ailemizde, yalnızca en büyük kardeş ve üçüncü kardeşin çocuğu iyi sayılabilir. Tie Zhu, peh, sadece ismi bile ne denli aptal olduğunu gösteriyor.''
''Ben tamamen körmüşüm, meğerse kızımı ateşe atıyormuşum. İyi ki Tie Zhu' nun ölümsüzler tarafından seçilmediğini önceden öğrenmişiz. Eğer kızımı onunla evlendirseydim, benden sonsuza kadar nefret ederdi. Tie Zhu ölümsüz olamayacağına göre, kim onunla kızını evlendirmek ister ki? Bu kuşun etini yemek isteyen kurbağayı andırmıyor mu?''
Birkaç dakika içinde tüm akrabalar onlara sırtlarını dönmüştü. Tie Zhu' nun ailesine hakaretler yağdırmaya başlamışlardı.
Çocuklar gelmeden önce iyi bir görüntü çizen insanların çoğu, bir anda değişime uğramıştı. Hatta verdikleri hediyeleri geri istemeye giden akrabalar bile vardı. Ailesini solgun yüzünü görünce, Tie Zhu yumruklarını sıktı. Hakaretleri duydukça ölme isteği artıyordu.
Wang Zhuo' nun babası içten içe sevindi ve gülerek, ''Lao er, ben sana ölümsüz öğrencisi olmak için, şansın yanında olması gerektiğini söylemedim mi? Nasıl benim oğlum gibi yetenekli olmadan şansı olabilir? Gerçekten bunun olabileceğine inandın. Şimdi senin oğlunu ölümü arzulayacak hale getirdin! Bu kadarına gerek var mıydı?''
Tie Zhu' nun babası artık öfkesini tutamıyordu. ''Wang Tian Shan, kapa çeneni! Geçmişte, babam ölüm döşeğindeyken mirasının bir kısmını bıraktı. Sen ve diğer akrabalardan benden bunu çalmak için uğraştınız ve şimdi de bana hakaret ediyorsun. Gerçekten, Wang Tian Shui, benim buna sessizce katlanacağımı mı düşündün?'' diye bağırdı.
''Ve buradaki herkes. Daha önce beni neşeyle tebrik ediyordunuz, ancak şimdi bana hakaret ediyorsunuz. Benim oğlum zaten kötü durumda, hala ona saldırmaya devam ediyorsunuz. Hala insan olduğunuzu düşünüyor musunuz?"
Wang Tian Shan bir an duraksadı ve ''Neden geçmişi gündeme getiriyorsun? Ben senin oğlunun yeteneksiz olduğunu iyi niyetle söyledim, ama sen bana kızmaya başladın. Hmph, senin gibi bir babayla, oğlu daha uyumlu olamazdı!''
Hüzünlü Wang Lin' e edilen tüm hakaretler kalbini delip geçen dikenler gibiydi. Herkese soğuk bir bakış attı ve yüzlerini kalbine gömdü.
''Sen, seninle ölümüne savaşacağım.'' Tie Zhu' nun babası daha fazla öfkesine hâkim olamadı ve bir sandalye kaptı. O anda Tie Zhu' nun dördüncü amcası fırlamış ve onu durdurmuştu, fısıldayarak ''Kardeşim, düşüncesiz olma. Büyük kardeşin bir sürü hizmetçisi var. Beni dinle, onunla uğraşma. ''
Tie Zhu' nun dördüncü amcası Wang Tian Shan' a dik dik baktı ve ''Büyük kardeş, konuşmayı devam ettirmenin anlamı var mı? Buna daha fazla katlanamayacağım. Eğer benim ikinci kardeşime daha fazla hakaret etmeye cesaret edersen, aile bağlarını umursamadığım için beni suçlama. Wang ailesi büyük olabilir, lakin benimde seyahatim sırasında tanıştığım bir sürü dostum var. Beni hepsini çağırmaya zorlama. ''
Wang Tian Shan birkaç şey homurdandı. Hala o dördüncü kardeşin bağlarından korkuyordu.
''Lao Si, söylediklerin anlamsız. Biz Lao Er' in oğlunun yeteneksiz olduğunu belirtmekte yanlış değiliz. Yaşlı neslin, genç nesli azarlamasında ne var? Demek istediklerin çok mantıksız.'' Hoşnutsuzlukla ailenin üçüncü yaşlı amcası konuştu.