Üstat

269 36 0
                                    

Kıdemli Sun çiçeklere biraz daha yaklaştı. Dikkatli bir gözlemin ardından, mavi otların karşısındaki mor otlarında solduğunu; lakin mavi otlar kadar kötü durumda olmadıklarını fark etmişti.

Açıkça öğleden önce bitkilerinin sağlıklı ve güçlü olduğunu hatırlıyordu. Daha sabah sapasağlam olan bitkilerin öğlen vakti bu hale gelmesi nasıl mümkün olabilirdi? Mavi otlardan birini aldı ve incelemeye başladı. Mavi ota bakıldığında, susuz kaldığı ve bu yüzden kuruduğu görülüyordu. Kıdemli Sun eğildi ve yere dokundu, ancak zemin bitki yetiştirmek için yeterince nemliydi. Kafası karışmıştı.

Kısa bir süre sonra, aklına aniden bir şey geldi, ''Bu öğleden sonra beni görmek için sadece bir kişi geldi, o da şu dingildi. Lakin nasıl olur da onun gibi işe yaramaz çöpün teki otların solmasına sebep olabilir?''

Bu meseleyi iyice düşünmeye karar verdi. Hiçbir şey söylemeden kolları sıvadı ve bedeni uçmaya başladı. Kısa süre sonra, isimsiz öğrencilerin işlerinin verildiği yere varmıştı.

Kıdemli Sun tok bir sesle bağırdı, ''Buradan hanginiz sorumlu?'' Sesi gök gürültüsü andırıyordu. Görevli olan sarı kıyafetli öğrenci hızla koşarak geldi ve dizlerinin üzerine çökerek durmadan secde etmeye başladı.

Kıdemli Sun sabırsızca söylendi, ''Wang Lin' in kaydı elinde mi?'' (?)

Öğrenci Liu' nun bir anlığına kalbi durmuştu. Böyle yüksek dereceli bir kıdemlinin, çöp parçası Wang Lin'i soracağı asla aklına gelmezdi. Aklına Wang Lin' e zorbalık yaptığı zamanlar gelmiş ve rengi atmıştı. ''B-bu öğrenci...bu... kardeş Wang Lin' in kaydı. Kardeş Wang öğrenmeyi seviyor ve her zaman işini ciddiye alıyor. Bu öğrenci... bu öğrenci hep onu örnek alıyor!''

Kıdemli Sun gülse mi ağlasa mı bilmiyordu, ama içten içe bunun iyi olduğunu düşünüyordu. Birisi onunla konuşurken ne kadar gerginse o kadar saygılı olurdu. Kıdemli unvanı aslında Heng Yue Tarikatında oldukça değersizdi. Neredeyse tüm ikinci nesilden öğrenciler isimsiz öğrenciler tarafından kıdemli olarak çağırılırdı. Ancak gerçek öğrenciler Dövüşçü Amca olarak çağırırdı.

İsimsiz öğrencilerin gözünde saygı duyulan bir figür olsa da, ikinci nesilden olanlar üzerinde etkisi yoktu. Hatta üçüncü nesil ona ilgi bile duymuyordu.

Başka bir deyişle, eve dönmek isteyen isimsiz öğrencilere izin vermekten başka bir işe yaramıyordu.

Kıdemli Sun ''Wang Lin hangi avluda kalıyor?''

"Ku-...kuzey Toprak Bölümü avlusunda...''

Öğrenci Liu' nun sözlerinin bitmesini beklemeden, Kıdemli Sun kuzeye doğru ilerleyen bir ışık hüzmesine dönüşmüş ve göz açıp kapayana kadar kaybolmuştu.

Öğrenci Liu gittikçe gerginleşiyordu. Bağırsakları neredeyse yeşile dönmüştü.(?) Wang Lin 'i tekrar gördüğünde değil alay etmek, büyükbabasına gösterdiği saygıyı ona da göstermeliydi. Sonuçta, kıdemli birisinin şahsen gelip sorduğu birisiydi.

Kıdemli Sun Toprak Bölümü avlısına varmıştı ama Wang Lin' i görememişti. Odasının nerede olduğunu bulmak için kayıt yerine gitti, ardından Wang Lin 'in odasına gelmişti. Zhang Hu hala uyuyordu. Zhang Hu yüksek sesle horluyordu, belli ki Kıdemli Sun' ın geldiğini fark etmemişti.

Kıdemli Sun dikkatle odayı inceledi. Kaşlarını çatmış ve mırıldanmaya başlamıştı. 'Velet çok çabuk ayrılmış. Hmm, geri geldiğinde bir kontrol etsem iyi olacak.''

Wang Lin bacağındaki ölümsüz tılsımıyla dağda yol alıyordu. Tılsım gerçekten inanılmazdı. Tılsımı bacağına yerleştirdikten sonra, bedenine akan sıcaklığı hissetmişti. Bacağında toplanan ışıklar göz kamaştırıyordu ve bir ölümsüz gibi görünmesini sağlıyordu.

Dağdaki canlılar ışığı görünce geri çekilmişlerdi. Hiçbiri yaklaşmaya cesaret edemiyordu.

Dağın taze havası Wang Lin' in yüzüne vuruyordu. Hafızasındaki yolu takip ederek çabucak eve ulaşacağından ruh hali iyiydi.

Gece geçmiş ve yerini günün ilk ışıklarına bırakmıştı. Genç adam su kabağından bir ağız dolusu su içmiş ve bedeni tekrardan enerjiyle dolmuştu. Dağdan çoktan ayrıldığını fark etmişti. Bir kere köye ulaştığında, tek yapması gereken evine giden küçük patikayı takip etmekti.

Durmadan, hızla yoluna devam ediyordu. Güneş daha batmamışken bir kasabaya varmış ve telaşla itişip, kakışan kalabalığın arasına dalmıştı. Wang Lin ailesine hediye almak için biraz dolandı, ardından hızla kasabayı terk etti.

Saat geç olduğunda, Wang Lin sonunda köye ulaşmıştı. Uzaktan, evinin önündeki üzerinde parıldayan bir kelime bulunan kırmızı bayrağı görmüştü.

Dışarıda bir sürü vagon ve telaşlı bir kalabalık duruyordu.

Wang Lin evin önüne ulaştığında şaşırmıştı. Gelişi çok gösterişliydi. Babasının doğum gününü kutlamak için gelen akrabaları Wang Lin belirmeden önce sadece bir ışık hüzmesi görmüşlerdi.

Herkes kıskançlıkla bakarken övgülerini sıraladılar.

''İkinci kardeşim, Wang Lin geri döndü! Şu yakışıklılığa bakın! Tıpkı bir ölümsüz gibi duruyor!''

''Öyle değil mi? Ölümsüzler bile yaptıkları hatanın farkına vardılar ve pişman olup Wang Lin' i öğrenci olarak aldılar. Gelecekte, Wang Ailemiz tarikata giren bu üç çocuğa sırtını dayayacak!''

''Eski gözlerimle bu çocuğun iyi yanlarını görememiştim ama şimdi bakınca Wang Zhuo ve Wang Hao' dan neresi aşağı kalıyor? Açıkçası bu çocuk erkekler arasından yükselen bir ejderha! Harika, harika, harika!'' Wang ailesinin 3. en büyük amcası sanki daha önceden söylediklerini unutmuş gibi bağırıyordu.

''Wang Lin zaten küçüklüğünden beri zekiydi. Bunu söylemek zorundayım, geçen sefer ölümsüzler bile bir hata yapmıştı, yani biz ölümlüler de hata yapamaz mıyız? Wang Lin umarım beşinci amcandan nefret etmiyorsundur, beşinci amcan olarak senden özür diliyorum.''

Bütün akrabalarının ifadesi değişmiş ve nazik, gülümseyen yüzlerini gözler önüne sermişlerdi.

Wang Lin kendi kendine soğukça homurdandı. O anda babası ortaya çıkmış ve şaşkınca Wang Lin' i kolundan tutmuştu. ''Tie Zhu, neden geri geldin? Sana Heng Yue tarikatında kal demedim mi? Bizim hakkımızda endişelenmemen gerekiyordu.''

Wang Lin babasına baktığında yüzündeki kırışıkların azaldığını görmüştü. Aslına bakarsanız, babası, son günlerde çok mutluydu. ''Baba endişelenme. Tarikattaki tüm öğrencilerin yılda üç kez evlerine dönme hakkı var. Önce doğum günün bitsin hemen döneceğim.''

Wang Lin' in babası gururla çevresindeki akrabalarına baktı ve Wang Lin' i kapının önüne çekti. ''Hanım, bak bakalım kim gelmiş!''

Wang Lin' in annesi bir grup kadın akraba tarafından çevrilmişti. Kocasının sesini duyduğunda çevresine bakınmış ve sürpriz bir şekilde Wang Lin' i görmüştü. Hemen koşturmuş ve Wang Lin' i neler yaptığı hakkında bir soru yağmuruna tutmuştu...

Xian LiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin