Wang Lin'e baktı, ardından yarığın içine girdi. Wang Lin de sessiz kalarak yarığa girdi.
Arkalarından, bütün şeytani gelişimciler peşlerine takıldı.
Lakin tam yarığa girmek üzere oldukları sırada, kapanmaya başladı. Göz açıp kapayıncaya kadar da, yarık arkasında bir iz bırakmadan kayboldu. Wang Lin ve Dou Mu dışında, kimse girememişti.
Yarık katlanırken, Wang Lin'in önünde beklediği gibi Kan Denizi belirmemişti, bunun yerine koyu mor bir ışıkla aydınlatılan bir bölge belirdi.
Bu bölge geniş değildi, her yöne doğru sadece 30 metre uzanıyordu. Dört köşede birkaç garip şekilli enstrüman süzülüyordu. Bu enstrümanlardan nazik ışık dalgaları yayılıyordu.
Her enstrümanın yanında bir gelişimci oturuyordu, her biri bir enstrümanın yanında gelişim yapıyordu. Figürleri Dou Mu'nun figürüne benziyordu. İnsan formlarını kaybedip iblislere dönmemişlerdi. Wang Lin bölgeyi taradı ve odada gelişim yapan toplamda dokuz kişi saydı.
İkili girdiği anda, bütün gelişimciler gözlerini açtı. Birer birer, her enstrümandaki birçok tekniği aktifleştirerek, mor ışığın parlamasına neden oldular.
Dou Mu arkasını döndü. Gözünü kırpmadan Wang Lin'e odaklanmıştı.
Wang Lin birkaç adım geriye attı. Göz bebekleri aniden küçüldü. Önündeki kişiye bakarken genç adam sağ elini boyutsal çantasının yakınına yerleştirdi. Bu, beklediğinden çok farklıydı.
Dokuz gelişimciden birisi konuşmaya başladı, ''Dou Mu, bunu uzun süre destekleyemeyiz, en fazla üç saat vaktimiz var. Çabuk, her şeyi açıkla.''
Dou Mu'nun gözlerinden altın bir ışık adeta fırlarken Wang Lin'e baktı, ''Küçük adam, kaybolmayı başarmıştın. Peki neden tekrardan belirdin?''
Wang Lin kaşlarını çattı. Dou Mu'ya bakıyordu. Tam konuşmak üzereyken, sol eliyle bir mühür oluşturdu. Antik Tanrı Taktiği'nden Gökyüzü Tekniği'ni kullanarak sol elini arkasına savurdu. Bu teknik Antik Tanrı'nın bedeninde istediği her yere gitmesini sağlıyordu.
Wang Lin'in önünde yarık belirdiği anda, enstrümanların birinden mor bir ışık fırladı ve yarığı yok etti.
Dou Mu sakindi. Yüzünde duyguya dair bir iz yoktu.
Wang Lin'in kalbi tekledi. Genç adam Dou Mu'ya bakıo yavaşça söylendi, ''Antik Tanrı'nın Bölgesi'nden ayrılmak için.''
Uzun, kırmızı yüzlü bir gelişimci kaşları çatık bir şekilde, söyledi, ''Dou Mu, her zaman aşırı yavaş konuşuyorsun. Küçük adam, anlatmama izin ver; Ta Sen'in üzerindeki mühür kalktığı anda, buradaki herkes ölecek. Buradan ayrılacak olan tek kişi o.''
''Bir zamanlar, on birimiz bu vahşi gezegene ulaştık. Başlangıçta burada hayatımızın geri kalanını sürdürüyordu. Lakin Antik Tanrı ruhsal enerjisi barındıran bu yeri bulmayı beklemiyorduk. Biraz araştırdıktan sonra, Antik Tanrı'nın bedeninin dışında Ta sen adında bir gelişimciyle tanıştım. Bu kişinin gelişimi çok güçlüydü. Hepimiz bir arada çalışsak bile, onun dengi olamazdık.'' Kızıl saçlı yaşlı adamın sesi gittikçe yükseldi. Çok hızlı konuşuyordu. Sözlerini bitirdiği gibi, başka bir gelişimci kafasını kaldırdı ve kasvetli bir biçimde söylendi,
''Ta Sen bizi öldürmedi, bunun yerine buraya, Antik Tanrı'nın Bölgesi'ne girmek için davet etti. Bu kişi Antik Tanrı'nın Bölgesi'ni çok iyi çözüyordu. Üç alemle mükemmel bir şekilde ilgilendi. Söylediklerine göre, uzun zamandır Antik Tanrı'nın Bölgesi'ndeydi, lakin ne yazık ki, son seviyede sıkışmıştı.''